Son iki gündür olanlar baş döndürüyor. Gelişmeleri perde arkasıyla yerli yerine oturtmadan burnumuzun ucunu göremeyeceğimiz günlerden geçiyoruz. Sırayla gidelim:
• Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, 7 Ağustos akşam saatlerinde Türkiye ve ABD’nin Suriye’nin Kuzey Doğusunda bir güvenlik koridoru oluşturmak üzere birlikte çalışmak için anlaştığını açıkladı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bir gün önce, Türkiye’nin Suriye sınırındaki PKK/YPG varlığına karşı ABD ile işbirliği yapmak istediğini, ama olmazsa tek başına harekete geçeceğini duyurmuş, ABD Savunma Bakanı Mark Esper ise buna karşı duracaklarını söylemişti. Oysa mutabakat 8 Ağustos’ta ABD Dışişleri tarafından “memnuniyetle” karşılandı.
• Bu sonucun birkaç anlamı var. Birincisi, ABD, Suriye’de IŞİD’e karşı lejyon gücü olarak işbirliği yaptığı PKK’nın arkasında kayıtsız şartsız durmuyor. Öte yandan, ikincisi, ABD Ankara’da el altından yayılan “Bayramdan sonra Fırat’ın Doğusuna harekât başlar” tahminlerini ciddiye alıp gerilimi zamana yaymış, yaygın deyimle “frene basmış” görünüyor. Üçüncüsü, ABD’de yönetim içinde Türkiye konusunda çıkan görüş ayrılığında Amerikan Dışişlerindeki ibre, Savunma Bakanlığından Başkan Donald Trump’a kaymış görünüyor.
• Şimdi Türkiye’de bir ortak harekât merkezi kurulup Türkiye’nin taleplerinin ne kadarının ve nasıl gerçekleştirilebileceğine bakacak. Bu taleplerin en önemlisi, PKK güçlerinin geriye çekilmesinin sağlanması beklenen koridorun genişliği… Türkiye’nin 30 küsur kilometre istemesinin en önemli sebebi bu mesafe içinden doğu-batı yönünde geçen ve Irak’ı Suriye üzerinden Akdeniz’e bağlayan karayolu. Oysa YPG’nin asıl faaliyet alanı bu koridordaki yerleşim birimleri. Silahların toplanması ve ortak devriye konularının da işte bu harekât merkezi tarafından saptanması bekleniyor. Bakalım ne zaman?
• Abdullah Öcalan’ın avukatları aracılığıyla tam da bu sırada, üstelik hükümet doğu ve güneydoğuda 430 kadar mülkî yetkiliyi değiştirip kayyumlara verilen yetkileri artırıyorken ve HDP’li belediyelere yeniden kayyum atanmaya başlanacağı konuşuluyorken yaptığı çıkış dikkat çekici. Öcalan’ın isterse çatışmaları bir hafta içinde durduracağı iddiası, sanki biraz da ABD’nin PKK’yı bölüp, Suriye’deki bölümünden PKK’yı reddeden yeni bir örgüt çıkarma endişesinden kaynaklanıyor.
Özetle, ABD S-400/F-35 krizinden sonra, Fırat’ın Doğusu krizini de zamana yayarak Ankara’daki basıncı azalttı ve aynı zamanda bu krizlerin Türk ekonomisinin gidişine gerekçe yapılmasının önüne geçti. Bu anlamda, Doğu Akdeniz’deki Kıbrıs gaz ve petrol sahaları konusunda yaşanan gerilimin de ABD ve Avrupa Birliği tarafından, Güney Kıbrıs kaynaklı bir arıza olmadığı müddetçe çatışmaya dönmesine izin verilmeyeceği tahmininde bulunmak mümkün.
Dolayısıyla ekonominin gidişi üzerinde dış politika baskısı, başka deyişle gerekçesi şu anda görünmüyor.
• Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Damat-kayınpeder çözsünler, engel olmayacağız” demesi ardından ekonominin iyiye gitmesinin de kötüye gitmesinin de artık sadece kendisinden bilineceğini görüyor; dış politika etkenleri en azından şu aşamada inandırıcı görünmeyecektir.
• Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın 6 Temmuz’da görevden alınıp, yerine getirilen Murat Uysal’ın yönetiminde faizlerin düşürülmesi, MB’ndan Hazine’ye 21 Milyar lira ihtiyat akçesi aktarılması izledi. Faizlerin düşürülmesi tek başına beklenen sonucu vermeyip özellikle inşaat sektörünü canlandıramayınca bankaları da canlandırması umuduyla yeni mali araçlara başvurulmasına karar verildi.
• Bir yandan ABD ile Suriye’de “güvenli bölge” görüşmeleri devam ettiği 7 Ağustos sabah Cumhurbaşkanı Erdoğan imzasıyla Resmî Gazetede yayınlanan kararnameyle Hazineye yurtiçi ve yurtdışı şirketlerden –Cumhurbaşkanı onayıyla- hisse alma hakkı getirildi, aynı zamanda devlet ortaklığıyla İpotek Finansmanı Kurumu kurulmasının önü açıldı. Böylelikle devlet, zor durumdaki şirketlerin batmasını önleyebilecek, yeni kurulacak yüksek teknoloji ve sermaye şirketlerinin yönetim kurullarına da girebilecekti.
• 8 Ağustos akşamı piyasalarda soğuk duş etkisine yol açan haber geldi. Merkez Bankasının, Çetinkaya döneminde çalışmış üst düzey yöneticilerinin neredeyse tamamı görevden alındı. Görevden alınanlar arasında uluslararası piyasaların nabzını tutup ona göre paraya yön veren kilit isimler de vardı. Bu hamlenin Merkez Bankasının riski yüksek bazı yeni adımlar atacağı, belki bazı açıkların kapatılmasına yardımcı mı olacağı anlamına geldiğini söylemek için henüz erken, ama bunu anlamak için fazla da beklenmeyecek gibi.
• Çünkü örneğin, 8 Ağustos Merkez Bankası operasyonundan birkaç saat önce Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay başkanlığında yapılan Yatırım Ortamını İyileştirilme Koordinasyon Kurulu toplantısında, 7 Ağustos kararnamesiyle bağlantılı atılan adımlar vardı. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde “Özel yatırımlara yönelik çerçeve mevzuat” çalışmasının başlatılmasından yüksek teknoloji getirecek firmalara destek verecek Risk Sermaye Fonu oluşturulması, alınan kararlar arasında.
Özetle, artık Erdoğan’ın yapacağından geri bıraktıracak dış düşman etkeni (S-400, Fırat’ın Doğusu, Kıbrıs) en azından bir süre olmadığı gibi, yapmak istediklerine engel olacak Merkez Bankası etkisi de yok.
Peki, ne var? AK Parti içinden gelen ve giderek artan çatırtı sesleri var. 16 Temmuz’da kurucularından olduğu AK Parti’den istifa eden Ali Babacan, 8 Ağustos’ta, merkez Bankası operasyonundan birkaç saat önce, artık “kısa sürede” oluşumu ilan edeceklerini söyledi. Diğer yandan Ahmet Davutoğlu, hâlâ parti üyesi olduğu halde etkili çıkışlar yapıyor. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin İYİ Parti’yi bölerek, MHP’yi Erdoğan’a daha iyi destek verecek şekilde güçlendirme projesi beklenen etkiyi getirmemiş görünüyor; Meral Akşener kurultay toplayıp yeni kadrosuyla devam ediyor.
Bu tablo, Erdoğan’ın yeni ekonomi aygıtları gibi, yeni siyaset aygıtlarıyla hedeflerinin üzerine daha de keskinlikle gideceğini gösteriyor. Yani, daha göreceklerimiz var.
İçişleri Bakanlığı'nın tartışmalı bir kararla Tunceli ve Ovacık belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum ataması,…
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…