Categories: Siyaset

CIA’nın Putin yönetiminde casusu varmış. Acaba başka nerede? Ve diğer hassas sorular

CIA’nın Putin yönetimine casus sızdırdığı haberi, sadece ABD ve Rusya’yı değil, bu iki güçle de kritik bir süreçten geçen Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. (Foto: Kremlin resmi sitesi.)

ABD 9 Eylül günü CNN’in yayınladığı bir haberle çalkalanıyor. Buna göre, Amerikan istihbaratı CIA, Rusya devlet başkanı Vladimir Putin yönetimindeki üst düzey bir casusunu açığa çıkabilir endişesiyle gizli bir operasyonla “geri çekmiş”. Geri çekme nedeni, Başkan Donald Trump’ın 2017 Mayıs ayında Trump’ın Beyaz Saray’da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Vaşington Büyükelçisi Sergey Kislyak ile yaptığı görüşmede Suriye’deki IŞİD varlığına dair paylaştığı istihbarat. Meğer bu istihbarat CIA’ya İsrail istihbaratı MOSSAD tarafından verilmiş. Onlar da doğal olarak Başkan Trump’a vermişler, Trump’ın bunu ABD’nin Çin ile birlikte milli güvenliğine en ciddi tehdit gördüğü Rusya’ya aktaracağını düşünmeden.
O zaman CIA Başkanı olan, şimdiki ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, bu istihbarat paylaşımının, Moskova’daki en değerli casuslarını açığa çıkaracağı endişesini dile getirerek geri çekilmesini istemiş. Bunun anlamı, o ajanın aynı zamanda İsrail’e dair bilgilere de erişiminin olması. CIA uzun süren bir gizli operasyonla da “başarıyla” geri çekmiş ajanını, CNN’in CIA tarafından “sorumsuzluk” diye kınanan haberine göre. Yani o kaynak artık Putin yönetiminde değil ve kimin ortadan kaybolduğu belli olduğuna göre, Putin yönetimi muhtemelen çürük elmanın kim olduğunu biliyor.
CNN’in deneyimli Ulusal Güvenlik muhabiri Jim Sciutto imzalı haberde, o kaynağın aslında Obama yönetimin son zamanlarından beri açığa çıkma tehdidi altında olduğu ama aktardığı bilgilerin değeri göz önünde bulundurularak yerinde tutulduğu da bildiriliyor. Bu bilgiler arasında Putin yönetimin Trump’ın kazandığı 2016 seçimlerine müdahale ettiğinin de bulunduğu ima ediliyor; ajanın hayatını tehlikeye atmamak için bazı bilgilerin yayınlanmadığı da vurgulanarak.
İşin asıl vahim yanı, 2017 Mayıs ayında patlayan ama bugüne dek kamuoyuna yansımayan bu skandaldan iki ay sonra yaşanmış. Trump, 2017 Temmuz ayında, Hamburg’taki G20 Zirvesinde Putin ile yaptığı baş başa bir görüşme ardından, “alışılmadık biçimde” tercümanının notlarını elinden almış. Bu da Amerikan devlet yapısında Trump’ın Putin ile mahrem istihbarat bilgilerini konuşup, sonra bunların kayda geçmemesi için notlara el koyduğu kuşkusuna neden olmuş. Hemen hemen aynı günlerde Kremlin’de, Ulusal Güvenlik Danışmanlığında çalışan, daha önce Rusya’nın Vaşington Büyükelçiliğinde de görev yapmış olan Oleg Smolenkov, ailesiyle birlikte Karadağ’da tatildeyken ortadan kaybolmuş. Bir süre sonra da CIA karargahı Langley’nin bulunduğu Virginia eyaletinde bir ev aldığı anlaşılmış. Kuşkular onun üzerinde yoğunlaşıyor.
Yani Amerikan devlet görevlileri başkanlarının sır tutamadığından, ulusal güvenlik meselelerini başka liderlerle konuştuğundan kuşkulanıyor.
Tabii Putin’in (öğretmenleri arasında Haydar Aliyev’in de bulunduğu) deneyimli bir istihbaratçı olduğu ve karşısındakini tatlı tatlı konuşturmasını bildiğini de hesaba katmak lazım. Özellikle de karşısındaki zaten her şeyi bildiğini düşünen ve akıl vermeyi seven bir liderse.
Bu da meseleyi sadece ABD ve Rusya arasında olmaktan çıkarıyor.
Çünkü kendi istihbarat örgütünün verdiği mahrem bilgileri, en ciddi rakibiyle konuşurken ağzından kaçıran birisi, başkalarıyla baş başa konuştuklarını da diğerlerine anlatabilir.
Örneğin Trump’ın 29 Haziran’da Osaka’daki G20 Zirvesi sırasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile baş başa bölümde konuştuklarını da Putin’e, ya da örnek olsun diye söylüyorum, Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a, ya da Suudi Arabistan veliaht Prensi Muhammed bin Salman’a, ya da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya aktarmış olması ihtimali artık dikkate alınmalıdır.
Tersini de düşünebiliriz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin ile Soçi’de yaptığı baş başa görüşmelerin, Putin yönetimindeki CIA casusu aracılığıyla Vaşington’a ispiyonlanması, Trump’ın Erdoğan ile konuşurken, Putin ile konuştuklarının bilgisiyle kozlarını oynaması ihtimali de CNN haberinden sonra ortaya çıkmış sayılabilir.
Tabii başka sorular da var. Örneğin, dünyanın en etkili istihbarat örgütlerinden, KGB’nin ardılı SVR’nin sıkı denetimine rağmen Putin yönetimine yıllardır üst düzey bir casus sızdırabilmiş olan CIA, acaba başka başkentlere, mesela Pekin’e, Tahran’a, Berlin’e, Paris’e, Ankara’ya da sızdırmış mıdır? Moskova’daki nasıl yıllardır açığa çıkmadan çalışıyorsa, buralardaki –varsa- ajanlar da halen Amerikan yönetimine bilgi aktarıyorlar mıdır?
Türkiye’nin ABD ile NATO müttefiki olmasına karşın Soğuk savaş sırasında CIA hesabına çalışırken yakalanan iki MİT üyesi kamuoyunca biliniyor: Sabahattin Savaşman ve Turan Çağlar. Brüksel’deki NATO karargâhında çalışan Maliye Bakanlığı temsilcisi Nahit İmre de Romenler üzerinden Sovyet istihbaratı KGB hesabına çalışırken suçüstü yakalanmıştı. Bunları ortaya çıkaran da yine MİT olmuştu; Meraklısı İçin Casuslar Kitabı’nda ayrıntılarıyla yazmıştım.
Yani bu öykülere yabancı değiliz. Acaba şimdi, artık “Yeni Soğuk Savaştan” söz edildiği şu sıralarda başka Savaşman’lar, Çağlar’lar, İmre’ler de var mıdır aramızda? Bunu, 15 Temmuz hain darbe girişimi ardından –çoğu Almanya olmak üzere- NATO ülkelerine sığınan, Alman BND başta olmak üzere oraların istihbarat örgütleri tarafından sorgulanan eski subayların, istihbaratçıların, polis, savcı ve hâkimlerin bulunduğunu unutmadan soruyorum: var mıdır? Sorunun muhatabı sadece MİT de değil, doğal olarak. Zaten Kremlin’deki CIA casusunun kim olduğu doğruysa, konumu da bir şekilde Türkiye’yi ilgilendirebilir. Smolenkov, Putin’in Ulusal Güvenlik Danışmanı Yuri Uşakov’un yardımcılarından. Uşakov, özellikle Rus uçağının düşürülmesi sonrasında 2016 Mayıs-Haziran aylarında yürütülen barışma diplomasisinde -Cavit Çağlar’ın devreye girip bağlantıyı kurmasını takiben- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Güvenlik ve Dış Politika Baş Danışmanı İbrahim Kalın ile birlikte en yetkili konumdaydı. Smolenkov’un bu gizli diplomasinin bilgilerini de önceden CIA’ye verip vermediğini henüz bilmiyoruz.
Türkiye’nin bir yandan ABD ile Rus yapımı S-400 füzeleri, bir yandan F-35’lerin iptali ve ekonomik yaptırım ihtimalini, bir yandan Suriye’de PKK ile mücadeleyi ve Trump’ın (Çin ile ticaret savaşının türevi olarak) ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarma hedefini nasıl gerçekleştireceğini konuşuyor. Rusya ve İran’la ise yine Suriye’de cihatçı örgütlerle mücadele ve Suriye’nin geleceğini… Bu ortamda patlayan bu casusluk haberi, bu tür soruları fantezi olmaktan çıkarıyor, tehlikeli ihtimallere dönüştürüyor.
Unutmamak gerekiyor:
Sır tek kişiliktir. Mahrem iki kişi arasındadır. Üç kişi kalabalıktır. Kural budur.

Murat Yetkin

Gazeteci-Yazar

Recent Posts

Erdoğan’dan beri 5’inci ABD Başkanı: Türkiye için ne fark edecek?

ABD’nin seçeceği 47’inci Başkan, Türkiye’nin 12 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çalışacağı 5’inci Başkan olacak. AK Parti…

3 saat ago

Devlet aklı buraya kadar: Ahmet Türk’e de kayyum. Sırada İmamoğlu mu?

İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…

1 gün ago

CHP yürüyüş hızını keserse Adalet Yürüyüşünün tekrarı olur

Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…

2 gün ago

ABD İsrail savunması için İran’a karşı Orta Doğu’ya B-52’leri gönderdi

ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…

2 gün ago

Erdoğan’dan İmamoğlu ve Özel’e 1’er milyonluk tazminat davası

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…

3 gün ago

Avrupa Komisyonu Türkiye raporu: “Toprağı bol olsun”

Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…

3 gün ago