ABD Suriye’de Güvenli Bölgeyi nihayet kabul etti ama…

ABD Başkan Yardımcısı Pence, 17 Ekim’de Ankara’daki kritik Suriye görüşmesi öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görülüyor. (Foto: Cumhurbaşkanlığı)

Eğri oturup doğru konuşalım: Türkiye, Suriye’de güvenli bölge konusunda yıllardır “ısrarlı diplomasi” yürütüyor ama ABD’nin bunu kabul etmesi neticede –memnuniyet duyarak söylemiyorum- askeri harekât sayesinde oldu.
Eğri oturup doğru konuşalım: Trump’ın o küstah mektubunu Erdoğan sineye çekti, sonra ABD başkan yardımcısı Pence ile görüşmem dedi, görüştü ama Türkiye Suriye hedeflerinin çoğunu, şu anda kâğıt üzerinde de olsa aldı.
Münbiç artık Suriye ordusunun bir birliği olmayı kabul eden PKK’nın Suriye kolu YPG’nin kontrolünden Rusya-Suriye kontrolüne geçti. Öteden beri Kürt nüfusun yaşadığı Kobani’ye (Ayn el-Arab) dokunulmasının çok kan dökülmesine yol açacağı uyarısı ise hem ABD, hem Rusya’dan geldi; orası da fiilen operasyon dışında.
Ancak 80 dakikası Pence ile Erdoğan arasında olmak üzere, toplam 4 saat, 20 dakika sürdüğü bildirilen görüşmelerin sonunda hem Pence, hem de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tarafından ayrı ayrı yapılan açıklamalara göre bir anlaşma sağlandı. Buna göre Tel Abyad’dan Irak sınırına yakın, Nusaybin’in tam karşısındaki Kamışlı’ya kadar (ama Kamışlı hariç) yaklaşık 440 kilometre uzunluğunda ve (Ankara’nın baştan beri istediği şekilde, M4 karayolunu kontrolünde tutmak üzere) 32 km derinlikte bir güvenli bölge ABD tarafından kabul edilmiş oldu. Bunun karşılığında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da 17 Ekim gece yarısından itibaren 120 saat, yani beş gün içinde, ABD’nin o bölgedeki YPG/PKK militanlarını, siperleri, depoları, tünellerini imha etmek suretiyle çekmesi karşılığında Barış Pınarı harekâtına “ara vermeyi” kabul etti. Bu 5 gün içinde sözler tutulursa harekât durdurulacak, karşılığında Türkiye üzerindeki Amerikan yaptırımları da kaldırılacak.
Pence, artık Türkiye’nin sorumluluğuna bırakılacak Güvenli Bölge içi ve dışındaki durumu, Türkiye’nin Suriye ve destekçisi Rusya ile halletmesi gerektiğini de söyledi; neticede orası Suriye toprağı ve ABD de, Türkiye’de davetsiz misafir.

Cumhurbaşkanlığında Rus heyeti sürprizi

Kalın, ABD heyetinden önce Rus Özel Elçi Lavrentyev (Sağdan 2) başkanlığındaki heyetle Suriye konusunu görüştü. (Foto: Cumhurbaşkanlığı)

Tam da bu nedenle, 17 Ekim’de kritik görüşmelerin yapılacağı Amerikan heyetiyle toplantıların hemen öncesinde, Cumhurbaşkanlığında bir Rus heyetiyle Suriye konuşulması rastlantı değildi. Pence’in heyetinde yer alan Suriye Özel Temsilcisi Jim Jeffrey ve Ankara Büyükelçisi David Satterfield sıralarını beklerken, Erdoğan’ın Dış Politika ve Güvenlik Baş Danışmanı İbrahim Kalın, Moskova’dan gelen Özel Temsilci Aleksandr Lavrentyev ve Ankara Büyükelçisi Aleksey Erkhov ile bir başka odada Suriye konularını görüşüyordu.
Bir gün önce Erdoğan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile konuşmuş, haftaya Soçi’ye vaki davetini kabul etmişti. Amerikan heyetiyle görüşmelerin sürdüğü sırada ise Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif bir telefon görüşmesi yaparak, hem Ankara-Şam, hem de Şam ile “Suriye Kürtleri” arasındaki diyaloga katkıda bulunmanın, Fırat’ın Doğusunda kalıcı istikrara faydalı olacağı üzerinde anlaşmışlardı.
Artık Pence tarafından da YPG, ya da SDG diye telaffuz edilen Suriye’deki PKK varlığının ABD’nin Türkiye ile anlaşmasını memnuniyetle karşılamak dışında bir çaresi olmadığı anlaşılıyordu zaten. Ama Şam’dan gelen “Suriye’de Kürdistan istemiyoruz” açıklaması bu gelişmelerin ardından yapıldı.
Bütün bu gelişmeleri, 15 Ocak’ta Rusya tarafından yapılan ve Türkiye ile Suriye hükümetlerinin Dışişleri ve Savunma bakanlıkları ile istihbarat örgütleri arasında, kendi kolaylaştırıcılıkları altında “gerçek zamanlı” görüştükleri açıklaması çerçevesinde görmek gerekiyor. Türkiye ve Suriye, Erdoğan-Esad düzeyinde olmasa da bir süredir Rusya sayesinde görüşüyorlar. Özetle, Suriye’nin kilidi, özellikle ABD’nin çekilmesinden sonra Rusya’nın elinde görünüyor.

Belli bir rahatlama getirdi

Anlaşmaya ilk tepki yine Trump’tan geldi. Bir gün önce, Türkiye Cumhurbaşkanına küstahça “Aptal olma’” diyerek Amerikalıları da utandıran Trump bu defa gösterdiği liderlikten dolayı teşekkür ediyordu. Birkaç dakika sonra ise yine dengesiz bir davranışla, 9 Ekim tarihli mektubu, kendi eliyle 16 Ekim’de Demokratlara vermiş olmasına gönderme yaparak, eğer “sevgisini sertlikle” göstermeseydi sonuç alınamayacağını söyleyecek kadar ileri gitti. Trump her zaman seviyeyi biraz daha düşürmeyi beceren tıynette.
Dışarıda en önemli tepki, memnuniyet ifadesiyle Birleşmiş Milletlerden geldi.
İçeride ise sürpriz destek, sonucu “Türkiye açısından olumlu” karşılayan, ancak 5 günlük sürenin dikkate izlenmesi gerektiğini söyleyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz’den geldi. YetkinReport’a konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise, “Çatışmaların sona ermesi şehit cenazeleri gelmeyecek demek. Bundan memnuniyet duyarız” dedi; “Güvenli Bölgeyi öteden beri savunduk. Umarım ABD, YPG’yi bölgeden çıkarma sözünde durur, daha fazla silah atılmaksızın çözüm bulunur.”

“Birçok oyunu birden bozmak”

Tabii sorular var. Örneğin, Suriyeli mültecilerin Güvenli Bölgeye dönüşü nasıl mümkün olacak? Örneğin, buralara yeniden yerleşim maliyetini kim karşılayacak? Örneğin, Güvenli Bölgeden çıkarılan YPG/PKK militanları nereye gidecek? Türkiye’ye mi gelecekler, yoksa Suriye ordusunda silahaltına mı alınacaklar? Bunlar önemli sorular, özellikle de önümüzde sayılı saatler varken. Ancak şu anda çatışmaların durması daha önemli… Bir de şu var: neticede söyleyen Trump olsa da, bir ABD Başkanı, “PKK’nın IŞİD’ten daha tehlikeli” olabileceğini söyledi.
Türkiye’nin Suriye iç savaşının başında, özellikle 2011-2014 yıllarında yaptığı tercih hataları, ABD’nin hatalarıyla birleşince bugünkü karmaşık durum ortaya çıktı. Türkiye çok zarar gördü. PKK ve IŞİD terör eylemlerinin artması, can kayıpları, 3,6 milyon mülteci akını, bu amaçla harcanan ve yaşadığımız hayat pahalılığına, işsizliğe etkisi olan 40 milyar dolar para bir çırpıda sayılabilir.
Türkiye yıllardır ısrarlı diplomasi ile yalnızlığı da göze alarak PKK’ye karşı Güvenli Bölge tezini sürdürüyor ama neticede Ankara ABD’nin kendisini sürekli oyaladığı gerekçesiyle, ABD ile de arayı bozmak pahasına Suriye’de zora başvurdu ve bu yolla sonuç aldı. İbrahim Kalın’ın Barış Pınarı harekâtı ile “birçok oyunun eş zamanlı olarak bozulduğu” sözleri bu durumu da yansıtıyor.
Keşke sorunlar, sıcak çatışmaya, askeri harekâta, kan dökülmesine yol açmadan diplomasi içinde çözülebilseydi. Yeniden askeri çözümden kaçınmak için saat saat geri sayım başladı bile.

Murat Yetkin

Gazeteci-Yazar

Recent Posts

Erdoğan’dan İmamoğlu ve Özel’e 1’er milyonluk tazminat davası

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…

5 saat ago

Avrupa Komisyonu Türkiye raporu: “Toprağı bol olsun”

Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…

6 saat ago

Kıbrıs Rum lideri Beyaz Saray’da: Yeni strateji Türkiye’yi zorluyor

Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides’in Beyaz Saray’da ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşme,…

1 gün ago

İktidarın dayattığı gündem 2025 bütçe görüşmelerini perdeliyor

TBMM'de 2025 yılı bütçe kanun teklifi görüşmeleri başladı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Plan ve…

1 gün ago

Esenyurt ters tepti: CHP sertleşti, erken seçim dedi

CHP’nin kitlelere sert muhalefet sözü vermesi için başına saksı düşmesi gerekiyormuş demek ki; o saksı…

1 gün ago

Sandıkta kaybettiysen yargıyla gasp et: hedef hem İmamoğlu hem Yavaş

Kayyum virüsü İstanbul’a da sıçradı. AK Partili ya da MHP’li olmayan bütün belediyeleri tehdit altına…

2 gün ago