MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a “Atatürk’e lanet” tartışması konusunda verdiği destek aslında bir “sarı kart” sayılmalı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin iktidar ortağı sayılan Bahçeli 27 Temmuz tarihli uzun beyanında, Erbaş’ın Ayasofya “minberinde yaptığı değerlendirmeleri bağlamından koparıp Atatürk’e lanet şeklinde tavzih ve tevil edenler bu ülkeye en büyük kötülük yapan sorumsuzlardır” diyor. Ancak hemen sonrasında şunları söylüyor: “Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi, ilk Cumhurbaşkanımız, istiklal mücadelemizin lideri ve Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, bu topraklarda lanet okuyacak bir hayasız ve hamiyetsiz henüz anasından doğmamıştır. Atatürk’e hakaret ve hıyanet vatan hainliğidir.”
Bu beyandan sonra Erdoğan’ın sözcüsü İbrahim Kalın da 28 Temmuz’da Erbaş’ın “Atatürk’e dil uzatmadığını” söyleyip “Atatürk’e lanet okunmasını kabul edemeyiz” dedi. Arada, Milli Savunma bakanı Hulusi Akar idaresinde artık işi olmayan konulara girmeyen askeriyeden askerin koruduğu Anıtkabir’li fotoğraf paylaşımı vardı. Onu atlamamak lazım.
Ayasofya’da kürsüye kılıçla çıkması kendi fikri miydi? Erdoğan’ın haberi var mıydı? Bunları henüz bilmiyoruz. Erdoğan ve Bahçeli’nin Ayasofya hamlesiyle umduğu sempatiye gölge düşürdüğü açık. Bir de AK Partili Ömer Çelik’in Ayasofya vesilesiyle yapılan hilafet ve şeriat çağrılarını tepkiler üzerine kınaması var o meyanda.
Hangi savcı İYİ Partili Aytun Çıray ve Ankara Barosunun suç duyurularına dokunmaya cesaret eder, eden çıkarsa hangi hâkim bunu kovuşturur? Orasını da bilemem. Ama hem kılıcı hem hutbesiyle Erbaş’ın kışkırtmaya gayet açık bir ortamın oluşmasına meydan verdiği görülüyor.
“Lanetli” hutbe metnini Diyanet’in sitesinden apar topar çıkaran Erbaş’ı şimdi Bahçeli’yi ve Kalın’ı boşa düşürmemek adına çıkıp açıkça “Atatürk’ü kast etmedim, Cumhuriyet’imizin kurucusunu rahmetle, saygıyla anıyorum” derken düşünebiliyor musunuz?
AK Parti içindeki dinamiklere hâkim bir haber kaynağım, Ayasofya performansından sonra Erbaş’ı Erdoğan nezdinde açıktan savunacak pek kimse çıkmayacağını söyledi. Başka bir kaynaktan teyit edemedim, ama Erdoğan’ın Bahçeli’den sarı kart görmüş Erbaş’ı sıcağı sıcağına feda etme ihtimali zayıf. Genel Merkezin gözüne girmek isteyen genç bir ilçe başkanı partizanlığıyla üst düzey devlet memurluğu yürüten Erbaş’ı, yükleriyle birlikte bir süre daha taşımak zorunda kalabilir.
Ali Erbaş tabii ki Karadenizli; Ordu, Kabadüz doğumlu. 1993-2006 yılları arasında Sakarya Üniversitesinde Dinler Tarihi Ana Bilim Dalı Bölüm Başkanlığı yapmış. Bu arada (1994-96) Fransa’da yine dinler tarihi çalışmış. 1997-2002 arası Sakarya İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcılığı, 2006-2011 yılları arasındaysa Dekanlığında görüyoruz Erbaş’ı, aynı zamanda da Sakarya Üniversitesi Yönetim Kurulu üyeliğinde. Bu arada sosyal faaliyetlerde de aktif görev almış. Örneğin, Fethullah Gülen Cemaati çizgisindeki Kültürlerarası Diyalog Platformu (KADİP) yönetim kademelerinde yer almış, keza aynı çizgideki “Kimse Yok mu?” derneğinde.
Erbaş’ı Dekan olmadan önce, halen İçişleri Bakanlığı tarafından 15 Temmuz 2016 askeri darbesinin planlayıcılarından olma iddiasıyla aranan bir ismin doktora tezi jürisinde görüyoruz. Adil Öksüz’e “Ceza Hukuku Açısından Tevrat ve Kuran” teziyle “İlahiyat Doktoru” unvanı veren heyetteymiş Erbaş.
2011-2017 arasında Diyanet İşleri Eğitim Hizmetleri ve Yayın biriminin başındayken 8 Haziran 2017’de Yalova Üniversitesi Rektörlüğüne atanmış. Ancak o sırada araya artık hangi iyi saatte olsunlar girdiyse, Erdoğan, daha yeni öğretim yılı başlamadan Erbaş’ı 17 Eylül 2017’de Mehmet Görmez’in yerine Diyanet İşleri Başkanı atamış. Bu yüzden soruyoruz, “Çok mu aradınız?” diye.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 26 Nisan sabahı İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yetkilileri, çalışanları ve Ekrem İmamoğlu…
Türkiye’de üniversite özerkliği ve kurumsallaşma yolunda ilerleme yerine zamanla bir gerileme yaşandı. Son yirmi yılda,…
PKK kurucu lideri Abdullah Öcalan’ın kurduğu örgüte silah bırakıp kendini feshetmesi çağrısında kritik bir eşiğe…
İstanbul’un Silivri ilçesi açıklarında, Marmara Denizinde 23 Nisan öğle saatlerinde meydana gelen bir dizi deprem…
Doğu Akdeniz’in üç kıtanın kesişim noktasında asılı duran Kıbrıs Adası, artık yalnızca coğrafi bir varlık…
Ankara Valiliği, CHP’nin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda, TBMM’nin kurulduğu Ulus’taki Birinci Meclis…