Seçimler henüz gündemde değil ancak iktidar partisi seçim kanunu çalışmalarında sona geldi haberleri çıkıyorsa seçim davulları çoktan çalmaya başlamış demektir. O halde en temel soruyu cevaplamaya çalışmakta fayda var: Seçmenin oyunu neler belirler?
Oy verme hareketinin tek bir belirleyeni yok. Pek çok etmen bir arada kişilerin oy kararlarında etkili oluyor. Ahmet Bey işbaşındaki hükümet veya adayın dış politikada gösterdiği başarı ya da başarısızlıklara daha çok önem verirken Ayşe Hanım ekonomiye bakıyor olabilir. Hiçbir zaman tek bir etmen üzerine yoğunlaşan bir açıklama yapamayız.
Oy verme hareketini belirleyen farklı etmenleri uzun ve kısa dönem etmenleri olarak da ikiye ayırmak işimizi kolaylaştıracaktır. Uzun dönem derken kastettiğim seçmenlerin ta çocukluk dönemlerinden itibaren siyasete sosyalleşme süreçlerindeki tecrübeleridir. Bu bağlamda düşününce ilk hatırladığım seçim olan Haziran 1977 seçimleri, benim siyasi sosyalleşmemde önemli bir yer tutar örneğin. Anneannem o zaman oldukça yaşlıydı ve Haziran sıcağında iki sokak ötede de olsa benim de mezun olduğum ilkokula gidip oy kullanmak istemediydi. Onun tek oyu kimin ne işine yarayıp fark yaratabilirdi ki? Ailecek gidip sıraya girdik ve annemle babam oylarını kullandılar. Öğleden sonra Aytuğ enişte çat kapı geldi. O dönem cep telefonu benzeri şeyler, siyah beyaz seyrettiğimiz Uzay Yolu’nda Kaptan Körk ve sivri kulaklı Mister Spak’ın kullandıkları şeylerdi. Ev telefonları bile nadirdi. Yüzyüze görüşme sanki daha sık ve önemliydi. Çoğu yere taksi, dolmuş ya da otobüs değil ile değil yürüyerek gidilirdi. Pandemi zamanı hatıralarda kalan sarılmalar öpüşmeler sonrasında anneannem oy kullanmaya ikna edildi. O seçim çok önemliydi ve anneannemin oyu çok değerliydi. Enişte bir koluna ben diğer koluna girip sandığa götürdüydük. Böylelikle ben de ikinci defa sıraya girip anneannemin oy kullanmasını izlediydim.
Evden çıkan üç oy da aynı partiye gitmişti. Komşuların da aynı tercihlerini akşam sonuçlar yavaş yavaş belli olunca balkondan balkona selamlaşmalarla kutladıklarını hatırlıyorum. İzmir’in şenlikli bir günüydü ama sabaha sonuçlar netleşince ülkenin yeni bir çıkmazda olduğunu da görmüştük. Yani siyasette zamansız kutlamanın yersizliğini ve birkaç saatin bile önemli değişimlerle sonuçlanabileceğini erken yaşta görmüştü bizim nesil. Bu gözlemler beni, kardeşlerimi ve mahalle arkadaşlarımı etkilemiş midir? Bu hatıralar bugünkü tercihleri tam olarak belirlemese de şüphesiz oyumuzun arka planında bir yerleri vardır.
Anneannemin Adnan Bey’e üzüldüğünü de hatırlıyorum. Baba tarafında da Demokrat İzmir gazetesine yazmışlar vardı. Yetmişli yıllarda geniş ailede Karaoğlan’ı sevenler kadar sevmeyenler de bulunuyordu. Bu sevdiğim insanların açıkça hiç konuşulmasa da görece varlıklı insanlar olmalarının Karaoğlan’ın çekim alanı dışında kalmalarına neden olduğunu düşünüyordum. Ama biliyordum ki onların çocukları bu çekim alanına çoktan girmişlerdi ve o genç yaşlarında kendilerini solcu görüyorlardı. Başka pek çok varlıklı insanın da bu çekim alanında olması şaşırtıcı bir çelişki gibi geliyordu. Oyunlar arası mahallede kendimizce siyaset konuşuyor ve liderler arası tercihlerimiz ortaya çıkıyordu. Devrimci abilerin etkisi altında olanlarımız da vardı. İzmir’de Necmettin Hoca ya da ülkücülerin etki alanı pek zayıftı. Bu etki alanından geçmiş arakadaşlarla ancak İstanbul’da, üniversite yıllarında tanıştım.
Kısacası yakın çevrede bile herkes aynı tornadan çıkmışcasına aynı siyasi tecihlerde bulunmaz. Ancak ortak tecrübeler ve etkileşim ağları benzer çevrelerdeki insanların siyasi tercihlerini de birbirine benzeştirir. Bir siyasi kimlik de oluşunca kolay kolay değişmez. O kimlik parti tercihlerini de bir parti ailesinin ya da geleneğinin içinde tutar. Partiler kapatılsa da, yenileri kurulur ve bu parti aileleri içindeki tercihler de pek değişmez.
Seksen darbesi sonrasında bizim aile içinde de parti tercihlerinde birkaç seçimlik bir kayma oldu. Anneannem hiç Özal’a oy verdi mi? Emin olamıyorum şimdi. Ama sanki geniş aile içinde parti tercihleri radikal değişim göstermedi. Bugün bakıyorum bizim mahallenin de tercihlerinde benzer bir devamlılık var. Bu devamlılık çocukların ailelerinden duyup öğrendikleri ve anılarında kalan siyasetin tadıdır aslında. O tad tercihleri benzer partiler ve adaylar etrafında şekillendirmeye devam eder, kişilerin siyasi ya da parti kimliklerini oluşturur.
Kendinize sorun, ailenizde kimin hangi partiye oy verdiğini biliyor musunuz? Tahminim annenin bir partiye, babanın da bir başkasına oy verdiğini nadir duyarız. Çekirdek aileyi biraz genişletin. Orada tercihler nasıl? Sizden çok mu farklı? Ya bir nesil öncesi, büyük anne ve büyük babalarınızın hangi partiye oy verdiklerini biliyor musunuz? Bu soru tabi Türkiye tecrübesinde ABD, Birleşik Krallık ya da benzer ülkelerdeki tecrübeden farklı cevaplar üretebiliyor. Demokratlara destek verip Adnan Bey’in dramına üzülenler arasından devrimcilerin idamına da üzülenler az da olsa vardı sanırım. Ancak yetmişlerde MSP ya da MHP’ye oy vermiş olanların çocukları ve torunları bugün CHP’ye oy veriyor olabilirler mi? Yetmişlerin CHP’lileri bugün AK Partili olabilirler mi? Ya onların çocuları ve torunları? Olabilseler de bu olasılık ideolojik olarak devamlılık ve benzerlik gösteren partilere göre daha düşüktür.
Elbette 30-40 yıllık süreçler içinde bir siyasi tercih değişimi oluşmuştur. 2002 kritik bir kırılımın yaşandığı, merkezin çöktüğü ve yeni merkezin eskisinin sağında konumlandığı bir seçimdir. Bugün oy verenlerin çoğu artık 2002 öncesini hatırlamıyor, bilmiyor. Karaoğlan’ın çekim alanı bir büyük deprem ve ekonomik kriz ardından 2002 seçimlerinde bitti. Ne bugünün MHP’si Türkeş’inkiyle aynı, ne MSP-RP-SP geleneği ve Milli Görüş bugünün AK Parti’siyle tam örtüşüyor. Bunu yadsımaktan çok siyasal sosyalleşmenin yarattığı bir sürekliliğin seçmen tercihlerini şekillendiren önemli bir etmen olduğunu vurgulamak için bu soruları soruyoruz. Yoksa değişimi reddetmiş olurduk.
Bu süreklilik ve nesiller arası benzer tercihler bugünün siyasetinde AK Parti’ye yaramaktadır. Seçmenlerin çoğu ve genç nesillerin de tümü hayatlarında AK Parti iktidarı dışında başka bir iktidar görmediler. Siyasetin gündemi, kullandığı dil, liderleri ve onların davranış kalıpları dışında hatırlayabilecekleri bir alternatif hiç olmadı. AK Parti iktidarı büyük bir çöküş yaşamadan bu nesiller arası devamlılık rüzgârını arkasına alarak önemli bir avantaj sahibidir. En başında da söyledim: oy tercihleri tek bir etmen tarafından belirlenmez. Ama AK Parti’nin genç nesiller arasındaki baskın avantajını terse çevirebilecek farklı dinamikleri uzun dönem etmenleri arasında bulmamız pek mümkün görünmüyor.
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…
Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides’in Beyaz Saray’da ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşme,…