Cumhuriyet Bayramı onu reklam arası gibi görmeyen herkese kutlu olsun ama en çok kadınlara kutlu olsun. Zaten o yüzden Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet devrimini hâlâ kabullenemeyip reklam arasının bitmesini bekleyenlerin ilk hedefi kadınların hak kazanımlarını olabildiğince geri almak, yıkıma oradan başlamaktır. Çünkü 29 Ekim Cumhuriyet Bayramının en çok kadınların bayramı olması gerektiğinin en çok farkında olanlar, kadını hâlâ erkeğin kölesi konumunda görmek isteyenlerdir. Bugün, kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesinden çekilmesi için, boşanan kadına nafaka verilmemesi için çabalayan kadın düşmanı gerici yaklaşımlarda aynı kafayı görebiliyoruz.
Cumhuriyet devrimiyle gelen reformların adı konulmamış en önemlisi kadına mahkemelerde, eğitimde, siyasette erkeklerle eşit haklar verilmesidir; bu Atatürk’ün ufkudur. Yoksa Kurtuluş Savaşının ve Cumhuriyetin kurucu kadrolarının pek azının umurundadır bu. Kadın evdedir. Mahalle mektebine gönderilirse, erkek çocukların arkasında oturmak zorundadır. Kız çocukların okuma yazma bilecek kadar okula gönderilmesi dahi sorun olmuştur. Size çarpıcı iki örnek vereceğim.
Bugün 50 liralık kâğıt paramızın üzerinde resmi olan Fatma Aliye tarihçi Ahmet Cevdet Paşa’nın kızıydı. Aydın görüşlü bir baba olan Ahmet Cevdet kızına ders aldırmaya başladı, öğretmenleri arasında gazeteci-yazar Ahmet Mithat Efendi de vardı. On yedi yaşında evlendirilip dört çocuk doğuran Fatma Aliye, kocasının değer yargıları değişene dek, tam on yıl kitaplarını ondan gizli okudu. Hocası Ahmet Mithat sayesinde George Ohnet’in “Volonté” romanını “Meram” adıyla çevirdi ama imzasını koyamadı; çevirenin “Bir Edibe” olarak yazılması dahi olay oldu; bir kadın nasıl yazardı?
Yıl 1890’dı. 1890’da radyoaktiviteyi bulup 1903 Nobel Fizik Ödülünü alacak olan Polonyalı bilim kadını Marie Curie başarılarından dolayı Paris’e akademiye davet edilmişti. Fatma Aliye ise 1891’de Ahmet Mithat ile birlikte yazdığı “Hayal ve Hakikat” romanında dahi adını kullanamıyordu; roman “Bir Hanım ve Ahmet Mithat” imzasıyla yayımlanabildi. “Bir Osmanlı Kadın Yazarın Doğuşu” da öyle. Kadının adı gerçek anlamıyla yoktu.
İleride kendi ismiyle yayınlanan beş roman yazan Fatma Aliye 1897’de Nisvan-ı Osmaniyeyi İmdat Cemiyeti, yani Osmanlı Kadınlarına Yardım Derneğinin kurucularından oldu. Hilali Ahmer, yani Kızılay derneğine üye olan ilk kadındı. Kadının toplumda görünür olmasını sağlayan öncülerdendi.
Fatma Aliye’nin Nisvan-ı Osmaniye’yi kurmasından 16 yıl sonra, 1913’te bir başka öncü kadın, Halide Edip de “Teali-i Nisvan Cemiyeti, yani Kadınların Durumunu Yükseltme Derneğini kurdu. Bu derneğin çalışmaları sonunda 1917’de evliliklerin resmi kayda geçirilmesi, dolayısıyla kadınların hukuki haklar kazanmasının ilk adımı atıldı, Osmanlı Dünya Savaşındaydı. Bir yandan romanlarını ve gazete makalelerini yazıyordu. 1919’da İzmir’in işgalini protesto için düzenlenen Sultanahmet’te ve Üsküdar’da düzenlenen mitinglerde konuşmacılar arasındaydı; bir başka öncü kadın, Şükûfe Nihal ile birlikte.
Mustafa Kemal’in başlattığı Milli Mücadeleye destek veren istihbarat örgütlerinden Karakol Cemiyetine katılarak Anadolu’ya silah kaçırılması operasyonlarında yer aldı. Kocası Adnan Adıvar ile birlikte Anadolu’ya geçerek Kurtuluş Savaşına katıldılar. Sultan Vahdettin tarafından 1920’de yayınlanan idam fermanında Mustafa Kemal ile birlikte onların da ismi vardı. Fahri olarak “onbaşı” rütbesi verilen Halide Edip, Kurtuluş Savaşını dünyaya duyuran, o dönemin alternatif medyası olan Anadolu Ajansını kurdu ve ismini de o verdi.
Atatürk liderliğinde 1923’te Cumhuriyet’in kurulması, 1924’te hilafetin ilgasından sonra sonra 1926’de Medeni Kanun’un ve 1934’te seçme ve seçilme hakkı kabul edilmiştir. Bunda Fatma Aliye gibi, Halide Edip gibi nice öncü kadının mücadele birikimi vardı.
Kadın-erkek eşitliği bir toplumun gelişkinliğinin temel direkleri arasındadır. Cumhuriyet bunun zemini olmuştur. Ama tek başına yeterli değildir. Yoksa İran İslam Cumhuriyeti’nin adı da cumhuriyet. Dünyadaki en koyu diktatörlüklerden Kuzey Kore’nin adı da Kore demokratik Halk Cumhuriyeti. Eksik olan eşitlik, özgürlük ve dolayısıyla adalettir.
Özellikle Müslüman toplumlarda din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması demek olan laiklik ve kadın erkek eşitliği gibi, hukukun üstünlüğü ve çoğulcu demokrasi de olmazsa olmaz özelliklerdendir.
Cumhuriyete sahip çıktığımız gibi, kadın-erkek eşitliğine, laikliğe, hukukun üstünlüğü ve çoğulcu demokrasiye birlikte sahip çıkmak bu nedenle gereklidir.
Atatürk’ün kendi arkadaşları arasından karşı çıkanlar olmasına rağmen Cumhuriyet rejimine geçme kararı bu nedenle hem devrimci hem demokratik bir adımdır.
Cumhuriyet Bayramı o nedenle en çok kadınlara kutlu olsun.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 23 Kasım’daki basın toplantısında Donald Trump’ın 20 Ocak 2025’te başlayacak ikinci…
İçişleri Bakanlığı'nın tartışmalı bir kararla Tunceli ve Ovacık belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum ataması,…
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…