Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “hukuk, ekonomi ve demokraside” yeni bir reform dalgası başlatacağını ilan etti. Seçim olmadı, yönetim değişmedi ama “yeni reform dalgası” neden gerekiyor? Yanıtı ağırlıkla ekonominin gidişinde yatıyor. Muhalefet liderleri bunun bir manevra olduğunu iddia ediyorlar. Muhalefete göre Erdoğan, damadı Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığını bırakması ardından ekonomideki hasarı atlatmak amacıyla göstermelik önlemleri reform diye öne çıkaracak. Ancak bu göstermelik önlemler bürokraside pek çok ismi gergin bekleyiş içine itti. Çünkü Albayrak ile gelen isimlerin çoğunun Albayrak’la beraber gitme ihtimali ortaya çıktı. Ankara’daki soru, “Kim gidecek, kim kalacak?” sorusu.
Şu anda gergin bekleyiş içinde olan yüksek bürokratik kademelerde ve yönetim kurullarında olanlar daha çok Albayrak’a bağlı ve kontrolü altındaki kurum ve kuruluşlarda bulunanlar.
Öncelikle Erdoğan’ın 2018 seçiminden sonra birleştirdiği Hazine ve Maliye üst yönetiminde bulunanlar. Yeni Hazine ve Maliye bakanı Lütfi Elvan’ın bu kademelerde kendi rahat çalışacağı isimleri görmek istemesi sürpriz olmayacak zaten. Ama başkaları da var.
Saymaya başlayalım.
Hazine ve Maliye Bakanı kendisine bağlı ya da bağlantılı kuruluşların çoğunu 2016’da kurulan Türkiye Varlık Fonu (TVF) üzerinden kontrol ediyor. Cumhurbaşkanının Başkanlık ettiği TVF’nda Başkan Vekili Hazine ve Maliye Bakanı. Dolayısıyla Lütfi Elvan yasaya göre TVF Başkan Vekilliğini de üstlenecek.
Türkiye Varlık Fonu 8 sektörde toplam 23 şirketi kontrol ediyor. Bunlar arasındaki kamu bankaları ve finans kuruluşları arasında şunlar var:
– Ziraat Bankası,
– Halk Bankası,
– Vakıflar Bankası,
– Borsa İstanbul,
– Türkiye Sigorta,
– Türkiye Hayat Emeklilik.
Bunun yanı sıra, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile bağlantılı olarak çalışan başka finans ve piyasa kuruluşları bulunuyor. Bunların başında, Erdoğan’ın başkanlığına Naci Ağbal’ın ataması ardından Albayrak’ın istifası gelen Merkez Bankası geliyor. MB yanı sıra şu kuruluşlar bulunuyor:
– Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK),
– Sermaye Piyasası Kurulu (SPK),
– Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK),
– Özelleştirme İdaresi Başkanlığı,
– Gelir İdaresi Başkanlığı,
– Darphane.
Türkiye’nin en büyük ve yakın zamana dek en kârlı şirketlerinin bir kısmı da Türkiye Varlık Fonu kapsamında bulunuyor. Bunlardan bazıları şöyle:
– Türk Hava Yolları (THY),
– Türkiye Petrolleri (TPAO),
– BOTAŞ,
– Turkcell,
– Türksat,
– TürkTelekom,
– PTT,
– Eti Maden,
– Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.,
– Türkiye denizcilik İşletmeleri A.Ş.,
– Sümer Holding,
– İzmir, Alsancak Limanı,
– Ankara Doğal Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş.,
– Çaykur,
– Milli Piyango
Bu kuruluşların yönetim kademelerinde bazı değişikliklerin olması sürpriz olmayacak. Tabii bir de bu kuruluşların Ziraat Yatırım’dan BOTAŞ International’a dek onlarca iştiraki bulunuyor. Bu kadar kamu şirketi ve kuruluşu yönetimin Cumhurbaşkanı ve damadının kontrolünde bulunduğunu da hatırlamış oluyoruz böylece.
Erdoğan’ın devlet yönetimindeki operasyonu Hazine ve Maliye Bakanlığı ile sınırlı kalmayabilir. Erdoğan şu aşamada yalnızca ekonomi yönetimindeki değişiklikten söz etti. Ama hukuk ve demokrasi reformundan söz etmesi kapsamın genişleyeceğine işaret sayılıyor. Çünkü Ankara kulislerinde Albayrak’ın özellikle 2018’den sonra, aile üyesi olmaktan gelen gücünü de kullanarak diğer bakanlıklarda, bakan ve bakan yardımcılığı dahil bazı makamlara atanmasına etki ettiği isimler olduğu konuşuluyordu.
Örneğin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Albayrak’ın 2015’te Enerji Bakanlığına atanmasıyla Enerji Müsteşarlığına atanmış, Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanı olmasıyla da Enerji Bakanlığına getirilmişti.
Ancak Erdoğan’ın teknik bilgisi güçlü bazı isimlere “bir şans daha” verebileceği de konuşuluyor.
Bir başka gergin bekleyiş de medya alanında sürüyor, Ankara kulislerine göre. Bununla kast edilen yalnızca İletişim Başkanlığına bağlı ve bağlantılı olarak çalışan TRT ve Anadolu Ajansı kast edilmiyor. Yarı resmî nitelikteki bu kuruluşların yayın politikalarının, neticede talimatla değiştirilebileceği biliniyor.
Bu ifadeyle asıl kastedilen özel sektördeki hükümet yanlısı gazete, televizyon ve internet siteleri. Bunlardan fiilen Sabah-Turkuvaz grubunun başına bulunan Berat Albayrak’ın kardeşi Serhat Albayrak’a bağlı ya da etkisinde olan gazete ve televizyonları dikkatle izlemek gerekiyor. Yalnızca Sabah değil, Hürriyet, Milliyet, Posta, Yeni Şafak gibi gazeteler, ATV, NTV, CNNTürk gibi haber kanalları, Albayrak’ın istifasını haber olarak dahi vermemişlerdi. Ancak yine hükümet çizgisinde bulunan Türkiye, Akit gibi gazetelerin bu haberleri -olması gerektiğince- birinci sayfadan vermesi, “talimat Beştepe’den” iddialarını zayıflatmıştı. Serhat Albayrak’ın psikolojik operasyon merkezi niteliğindeki Pelikan Grubunu finanse ettiği biliniyor. Pelikan grubu şimdiden sert çark eden “Cübbeli” Ahmet Mahmut Ünlü gibilerinin “ördek” benzetmelerine konu olmuş durumda.
Erdoğan 19 Ekim’de hükümet yanlısı medyayı ellerindeki gelişmiş imkânlara karşı hükümetin sesi, nefesi olamamakla suçlamıştı. Ancak Erdoğan iktidarında güç ve zenginliği artan Albayrakların kolay pes edip etmeyeceği de henüz bilinmiyor.
Dolayısıyla bürokrasideki gergin bekleyiş, bazı medya yöneticilerini de etkisine almış görünüyor.
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın üç MHP milletvekilinin istifasının istendiğini, istifa…