Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir yandan AK Parti İl Kongrelerinde partililerine “Nerede o eski alkış tufanı” diye sitem ederken diğer yandan cümle arasında “kendimizi Avrupa’da görüyoruz” lafını sıkıştırması boşuna değil. On gün sürecek Aralık Fırtınası yaklaşıyor. Haftaya bugün, 1 Aralık 2020’da NATO Dışişleri Bakanları toplantısı var, iki gün sürecek. 10 -11 Aralık’ta da Avrupa Birliği Konseyi toplantısı AB liderlerini bir araya getirecek; gündemde Türkiye de olacak.
NATO toplantısı, ABD’de Erdoğan’ın bütün hakaret ve ekonomiyi batırma tehditlerini sineye çekerek “dostum” dediği Donald Trump’ın seçimi kaybetmesi ardından yapılan ilk toplantı olacak. Seçimi kazanan Joe Biden, Trump’ın aksine Avrupa Birliği ve NATO ilişkilerini güçlendirmeyi vadediyor. Dahası, kaybettiğini kabul etme olgunluğunu dahi gösteremeyen Trump, giderayak Biden yönetimine enkaz bırakmak için içeride ve dışarıda her tür sabotajı yapıyor.
NATO’nun sürükleyici gücü olarak ABD’nin Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Rusya’dan alınan S-400 füzeleri ve Doğu Akdeniz konusunda Türkiye’yi zora sokacak hamleler yapması şaşırtıcı olmaz.
Pompeo’nun 17 Kasım’da Türkiye’ye gelip sadece Rum Ortodoks Partriği Bartolomeos ile görüşmesi, Çavuşoğlu’na “Ankara’ya gelemem, sen İstanbul’a gel” saygısızlığını yapıp resmi temas yapmadan gitmesi zaten Aralık fırtınasının işaretlerinden biriydi.
Keza Pompeo’nun Paris’te Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’la görüşmesi ardından beraber kameralar karşısına çıkıp Türkiye’ye haddinin bildirilmesi gerektiği sözleri de öyle.
Pompeo giderayak zaten sorunlu olan Türkiye-ABD ilişkilerini daha da sabote edebilir 1-2 Aralık tarihlerindeki NATO toplantısında.
Zaten Erdoğan’ın -artık kanıksanıp etki yaratmaz olan- Avrupa kötülemesi ardından “Türkiye’nin yerini Avrupa’da görüyoruz” sözüne ilk tepki AB Dönem Başkanı Almanya’dan değil, Fransa’dan geldi.
Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian “Erdoğan’dan son birkaç gün içerisinde gelen tansiyon düşürücü açıklamalar yeterli değil, bunların eyleme yansıdığını görmemiz lazım” dedi. Sonra da “Doğu Akdeniz, Libya ve Dağlık Karabağ” diye beklentilerini sıraladı.
Erdoğan’ın vaatleri artık Türkiye’de kendi kitlesi nezdinde dahi zorlama alkış alırken, dışarıda “lafta kalmasın” tepkisi görüyor.
NATO fırtınanın başlangıcı, AB sonu olabilir. Fırtınanın hasara yol açıp açmayacağı, ya da ne kadar hasara yol açacağı tamamen Erdoğan’ın şu bir hafta on gün içinde atacağı adımlara bağlı.
Aralık Fırtınasının Türkiye’nin siyasi ilişkilerine olduğu kadar ekonomiye de hasar verme ihtimali yüksek. Erdoğan’ın söz verdiği yargı reformunun Cumhur İttifakını nasıl sarstığına geleceğiz. Ekonomi reformu konusundaysa bir şey bilinmiyor. Piyasa yapıcılara teslim olarak, onların “asgari şart” olarak gördüğü şekilde Merkez Bankasının faizi yüzde 15’e yükselmesi tek başına çözüm olmayacak gibi görünüyor.
Özellikle AB’den gelecek yatırım kısıtlamaları, ya da sembolik dahi olsa yaptırımlar, Erdoğan’ın 2021’e ekonomiyi toparlama umutlarını daha da köreltmiş olarak girmesine yol açabilir. Erdoğan’ın içeride reformlara, dışarıda ise somut adımlar atmaya ihtiyacı var. Bunlar atıp atamayacağı ise asıl sorun.
Erdoğan reform sözü verir vermez ilk tepki MHP cenahından geldi. Bahçeli, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na hakaret dolu tehditler eden Alaattin Çakıcı’ya sahip çıktı, destek oldu. Muhalefet liderine yapılan bu muamele karşısında, sivil siyaset şampiyonu Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan çıt çıkmadı.
Sonra AK Parti’nin (Abdullah Gül ve Erdoğan ile birlikte) üç temel direğinden biri olan Bülent Arınç’tan Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın durumlarına geç de olsa itiraz eden sözler geldi.
Bu durum kayıtsız şartsız Erdoğan destekçiliği uğruna, düne kadar Berat Albayrak’a mersiyeler dizerken, şimdi hiç yaşamamış sayan kalemşorları heyecanlandırdı. Çünkü bunu Erdoğan’ın zemin hazırlama çabası sanıp desteklemeye başladılar. Ama Erdoğan bir anda, üstelik Arınç’ı “bir zamanlar birlikte yürüdüğümüz” gibi bir ifadeyle istiskal ederek, yandaşlarını ters köşeye düşürdü.
Oysa Arınç’ın sözleri herkesten çok AK Parti içindeki vicdan sahiplerini rahatlatmıştı. Erdoğan’ın Bahçeli’yi kızdırıp küstürmeme uğruna Arınç’ı böyle harcamaya kalkması ters tepebilir.
Hakkında Ankara Belediye Başkanlığı dönemindeki suç duyuruları giderek çoğalan Melih Gökçek’in 11 Kasım’da Erdoğan tarafından kabul edilmesini sorduğumda Erdoğan’a toz kondurmayan bir kaynağım, “Merak etme Arınç Külliye’de oldukça Gökçek hiçbir şey yapamaz” demişti. Kast ettiği, Gökçek’in ipini çekenin, Arınç’ın “Ankara’yı parsel parsel Cemaate sattılar” demiş olmasıydı.
Gökçek’in yıldızının yükseldiği, Arınç’ın hukuk eleştirisi nedeniyle ötelendiği bir AK Parti neden alkış alsın?
Koronavirüs Covid-19 ile mücadelede dünyanın en iyilerindeyiz dendikten sonra bulaşma ve vefat oranlarının dünyanın en kötüleri arasına ulaştığı Türkiye’de Cumhurbaşkanının çılgınca alkışlanmaması şaşırtıcı mı?
Yıllarca “faiz lobisi” diyerek bankacılık sistemini şeytanlaştırdıktan sonra, birden tersine dönüp faiz artıran, çelişen açıklamalarla birileri döviz vurgunu yaparken vatandaşın sıkıntıya katlanmaya devam ettiği ekonomi yönetimi mi alkışlansın?
Erdoğan’ın alkış isteyecek duruma gelmesi onu güçlendirmeyecektir.
Yaklaşan Aralık fırtınası, eğer MHP’li ortağına rağmen hızla adım atmazsa Erdoğan’ı güçlendirmeyecektir.
Geçenlerde Erdoğan’ın önünde iki kritik tarih bulunduğunu yazmıştım. 14 Kasım ve 19 Kasım.
19 Kasım Merkez Bankasının faizinin belirleneceği tarihti. Faiz “dış yatırımcıların” istediği oranda artırıldı.
14 Kasım ise Oruç Reis gemisinin Doğu Akdeniz’deki mevcut alanda görev süresinin biteceği tarihti. Orada bir değişiklik olmadı. Oruç Reisin görev süresi “Navtex” ilanıyla önce 23 Kasım’a sonra 29 Kasım’a uzatıldı. Yani, 1-2 Aralık NATO toplantısının iki gün öncesine.
O arada, 17 Kasım’da, Pompeo’nun Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nu değil, Patrik Bartolomeos’u ziyaret etmek için Türkiye’ye geldiği gün, Meclis Azerbaycan’a asker göndermek için hükümete yetki verdi.
Türkiye bölgesel çıkarlarını elbette koruyacaktır. Bunu sürekli el yükselterek yapmak da bir yöntemdir, eğer onu sürdürecek ekonomik gücünüz varsa.
Avrupa Birliği ile ilişkileri düzeltmek ve Türkiye’nin yerinin Avrupa’da olduğunu, sadece söylemek değil, göstermek de Türkiye’nin çıkarınadır. Türkiye’nin TBMM tarafından kabul edilmiş tek Ulusal Programının AB ile bütünleşme hedefi olduğunu unutmamak gerekiyor.
Tekrar edelim: Aralık fırtınasına dikkat.
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın üç MHP milletvekilinin istifasının istendiğini, istifa…
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın beraberindeki heyet ile birlikte CHP Genel Merkezi'ne gitti,…
Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve İngiltere dışişleri bakanları Polonya Dışişleri Bakanının ev sahipliğinde 19 Kasım’da…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yeni bir nükleer doktrin imzalamasıyla ilgili…