Joe Biden’ın Amerikan İstihbarat Servisi CIA’nin başkanlığına getirmesi beklenen isimlerin başında Michael Morell geliyordu.
CIA’nin tepe noktalarına kadar yükselen Morell’in işkenceye varan sorgulama tekniklerini savunması başını yedi. Biden onun yerine, kariyer diplomat, Türk Dışişleri’nin de yakından tanıdığı William Burns’ü aday göstereceğini açıkladı.
Kariyerinin odak noktasını uluslararası terörle mücadele oluşturan Morell’in yerine çatışmadan ziyade diplomasiyi önceleyen Burns’un CIA başkanlığı, Amerikan istihbaratına farklı bir boyut getirebilir.
Ancak istihbarat ve diplomasi dünyasının Morell’i radarında tutmasında fayda var. 2010-2013 yılları arasında CIA’de başkan yardımcılığı yapan Michael Morell, 2013’te bir yıl kadar da vekaleten CIA’nin başkanlığını yürütmüş bir kariyer istihbaratçı.
Kariyerinin bir döneminde George W. Bush’a günlük istihbarat brifinglerini vermekle görevlendirilen Morell, 2001’deki 11 Eylül saldırıları gerçekleştiği esnada Bush’un yanında idi.
Osama Bin Ladin’in 2004’te yakalanmasında oynadığı rol nedeniyle madalya takılan Morell, 2013’te CIA’den emekliliğini isteyip ayrıldı.
Morell 30 yıllık CIA kariyerini “Zamanımızın Büyük Savaşı: El Kaide’den IŞID’a CIA’nin terörizmle mücadelesi” adlı kitabında topladı. 2015 yılında yayınlanan kitabında, çok sayıda sivilin ölmesine neden olmasına karşın drone’larla yapılan nokta atış saldırılarını övdü.
Morell Senato İstihbarat Komitesi’nin CIA’nin sorgulama teknikleriyle ilgili 2014 tarihli raporuna itiraz edip, aç susuz bırakma, suyla boğulma hissi yaratma gibi taktiklerin işkence olarak nitelendirilmesini eleştirdi.
Morell’in başını da işkenceyi makul kabul etmesi yedi. Zira, Biden’ın seçimi kazanmasının hemen ardından, başta demokrat senatörler Morell’in CIA başkanlığına itiraz ettiler. Demokratların ilerici kanadının baskısı üzerine Morell kendi isteğiyle Aralık sonunda adaylıktan çekildi.
Morell’i ilginç kılan bir özelliği de istihbarat konularında yaptığı podcastler. Morell, 2018’den beri CBS kanalının katkısıyla “İstihbarat Meseleleri” adı altında podcast yayınları yapıyor.
Eski CIA başkanlarından, sahada görev yapan casuslara, CIA’nin eski görevlileriyle yaptığı yayınlar gerçekten çok ilgi çekici.
Uyuyan hücre olarak tabir edilen 10 Rus ajanının takibi ve yakalanmasının hikayesinden, üç yönlü casus olarak çalışan Ürdünlü doktorun intihar bombasıyla CIA’nin 7 çalışanının öldürülmesine, bazı olaylara neredeyse casusluk filmi izlermişçesine tanıklık ediyorsunuz. Tabii filmden farkı, yaşananların bire bir yaşayanlar tarafından tabii ki bazı yönler saklı kalarak, aktarılması. Ancak bu anlatımlar bile istihbarat olaylarına dair özellikle bu camiaya aşina olmayanlara ciddi bir fikir veriyor.
Podcastlere başta CIA’nin işleyişi olmak üzere Amerika’nın genel anlamda istihbarat sistemine dair ilginç ipuçları bulmak mümkün.
Lockheed Martin şirketinin sponsorluğundaki yayınlarda sadece eski istihbarat çalışanları ile değil, emekli diplomatlar, eski yönetimlerde kilit görevlerde bulunan isimler ve akademisyenlerle ABD’nin ulusal güvenlik konuları mercek altına alınıyor.
Geçmişe dair olanlar, özellikle Amerika’nın başta El Kaide ve IŞİD olmak üzere uluslararası terörizmle mücadelesine dair, güncel uluslararası gelişmelerle ilgili olanlar ise Amerika’nın kısa vadede izleyeceği uluslararası siyasete dair önemli veriler sağlıyor. CIA’nin yaptığı hatalar kadar siyasilere dönük eleştirilere de denk gelmek mümkün.
Bu podcastleri özellikle Trump döneminde hedef tahtası haline getirilen istihbarat camiasıyla ilgili bir halkla ilişkiler çabası olarak görmek mümkün. Morell, CIA’nin özellikle genç Amerikalılar arasında popüler olmadığının da farkında. Bir yayınında, “Biz eskiden ABD’nin iyi bir güç olduğunu düşünür ve ona hizmet etmek isterdi. Şimdiki gençler devletin iyi bir güç olmadığı kanaatinde” demesi dikkat çekici, Bu podcastlerin bir amacının da istihbarat dünyasının olumsuz imajının düzeltilmesi olduğu da aşikar.
Onlarca podcast arasından en ilginçlerini şöyle sıralayabilirim:
30 Aralık 2020 yayınında, kıdemli eski CIA istihbarat görevlisi Marc Polymeropoulos, çift yönlü ajan olarak çalışan Humam al-Balawi’nin CIA yöneticileriyle Afganistan’da bir askeri üste buluşmasında büyük bir güvenlik zafiyeti neticesinde kendini patlatarak 7 CIA çalışanın ölümüne sebep olduğunu anlatıyor. Yapılan hatalardan ve çıkarılan derslerden bahsediyor.
25 Kasım 2020 yayınında eski bir CIA çalışanı, 11 Eylül saldırıları sonrasında Afganistan’daki ilk kaybı nasıl verdiklerini aktarıyor.
21 Ekim 2020 yayınında eski CIA analisti Kristin Wood, Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin aynı zamanda brifingcisi olarak çalışırken, 11 Eylül saldırıları sırasında yaşadıklarını anlatıyor. Bu yayında CIA’nin Irak’ın 11 Eylül saldırıları ile bağlantısını kanıtlayamamasına karşın başta Cheney olmak üzere dönemin yönetiminin Irak’ı da sorumlu görme saplantısını satır aralarından da olsa sezmek mümkün oluyor.
CIA’nin nasıl istihbaratçı devşirdiğinden Afrika’da Çin’le rekabete, Covid-19 pandemisinin uluslararası güvenliğe etkisinden Rusya’nın seçimlere müdahalelerine, çok değişik konularda bizzat işin başında olanlarla yapılan bu röportajları hararetle öneririm.
MHP lideri Bahçeli’nin Öcalan açılımıyla başlayan gelişme ve tartışmaların hem MHP hem de CHP’de oy…
President Tayyip Erdoğan welcomed Donald Trump's return to the US presidency. During Trump's previous tenure,…
Türkiye’yi hedef alan iki vekil gücün liderlerine ilişkin Ekim ayında, ardı ardına önemli gelişmeler yaşandı.…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Donald Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesine memnun oldu. Bir sorun çıktığında doğrudan…
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 13 Kasım’da Ankara Büyükşehir Belediyesine usulsüz harcama soruşturma başlatmasından saatler sonra İstanbul…
Türkiye’de ana siyasi gelişmelerin birçoğunda belirleyici olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) genel başkanı Devlet Bahçeli;…