Belki de siyasette yaklaşan bir büyük sarsıntının öncüleri olarak yanlış yorumladığımız küçük sarsıntılar artıyor son aylarda. Belki de “Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şeyler oluyor”. Ama hem iktidardaki Cumhur İttifakında hem muhalefetteki Millet İttifakında hem de bu iki cephenin dışındaki partilerde iç hareketlilik artıyor.
Bu hareketliliği tetikleyen birinci unsur, uluslararası siyasette ABD’deki yönetim değişikliğiyle beklenen değişiklikler ve ekonomide artık ertelenemez hale gelen ray değiştirme ihtiyacının iç siyaseti, özellikle de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı zorlaması. Bu durumu da kendi içinde ikiye ayırabiliriz. Birincisi, Erdoğan’ın AK Parti MKYK’sını da haberdar ettiği reform paketinin Şubat ayı içinde TBMM’ye sunulması. Paket açıldığında gerçekten bir reform paketi mi yoksa bazı tatlandırıcılar katılmış acı bir ilaç mı olduğu görülecek. İkincisi de Erdoğan’ın parti yetkililerinden Mart ayında yapmalarını istediği AK Parti Genel Kurulu, kongresi.
İkinci unsur, başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin ittifaklar siyasetiyle sarsıntılar geçiren iç dengelerinin bir türlü istikrar kazanamamış olması.
Muhalefet cephesinde kovit pandemisi nedeniyle durulan sarsıntılar Temmuz ayındaki CHP kurultayında Muharrem İnce’nin kendisine yeterli saygının gösterilmediğini söylemesiyle başladı, hemen öncesinde Ayasofya hamlesi vardı. Onu Eylül ayında İYİ Parti kongresinde Koray Aydın’ın ağırlığını koyması sonrası Ümit Özdağ’ın Millet İttifakını sorgulayan isyanı izledi. Sonrasında HDP’de Ayhan Bilgen’in merkezcil siyaset çıkışları. Her üç parti yönetimi de bu gelişmeleri muhalefeti bölmek isteyen “Saray’a”, yani Erdoğan’a başlıyor.
CHP’deki sarsıntılar ise görünüşte de durulmak bilmiyor. Sorunlar sadece İnce’den kaynaklanıyor görünse de daha derinde. Kılıçdaroğlu’nun ittifaklar politikasına karşı çıkan ekiplerin, eski Deniz Baykal-Önder Sav yönetimiyle -evet hâlâ- dirsek teması içinde İnce’yi destekler göründüğü anlaşılıyor.
İnce, 2018’de olduğu gibi 2023 seçimlerinde da Erdoğan’ın karşısına CHP adayı olarak çıkmak istiyor. Geçtiğimiz hafta, kendi saflarına katılmak üzere üç milletvekilinin istifa etmesine rağmen, kendisi hâlâ CHP üyesi. Telefon konuşmamızda “Aslında 1 Mart’ta istifa etmeyi düşündüğünü” ama “Saray’la bağlantılı olduğunun öne sürüldüğü son gelişmeler ardından” muhtemelen “yakında” istifa edeceğini söylüyor. Kimi CHP kaynakları ise İnce’nin, CHP’den atılarak “mağdur kahramanı oynayacağını” öne sürüyorlar. CHP seçmeniyse hem İnce’nin partisine, hem parti yönetiminin bir önceki Cumhurbaşkanı adayına çıkışlarına kızgın.
AK Parti’de MHP ile ittifak rahatsızlığı büyüyor. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin veto niteliğindeki çıkışları, AK Partiyi Kürt seçmen tabanına yabancılaştırıyor. Erdoğan’ın reform vaadi ardından Osman Kavala ve HDP’li Selahattin Demirtaş’ın durumunu gündeme getiren AK Parti’nin kurucu atalarından Bülent Arınç’ın Bahçeli’nin talebiyle tasfiye edilmesinin yol açtığı sarsıntılar durulmamış görünüyor. Şimdi de Arınç’ın istifaya zorlandığı Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu’nun bir başka üyesi, AK Parti’nin ağır toplarından Cemil Çiçek, Demirtaş ile CHP’li Enis Berberoğlu hakkındaki AİHM ve AYM kararlarına uyulması gerektiğini söyledi. Çiçek ayrıca Erdoğan’ın AYM üyeliğine önceki İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan’ı atamasını da yasal bulsa da doğru bulmuyor.
Bakalım Çiçek’in başına neler gelecek?
Erdoğan, Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı, Türkiye’de siyasal İslamcılığın ağır toplarından Oğuzhan Asiltürk’ü böyle bir atmosferde ziyaret etti. Asiltürk, Erdoğan’ın Bahçeli’nin desteğiyle kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Başkanlık Sisteminden vaz geçmesi ve kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesini geri çekmesi durumunda Saadet’in Cumhur İttifakına sıcak bakacağını söyledi. Temel Karamollaoğlu yönetimi ise Asiltürk’ün böyle bir yetkisi bulunmadığını ilan etti.
Yine de bu ziyaretin, tam da Kongre öncesi Erdoğan’ın B-Planı, C-Planı hazırlıklarında yeri var. Onu daha geniş irdelemek gerekiyor.
Tabii Erdoğan’ın bir yandan reform, diğer yandan AB ile ilişkileri tazelemek söylemi devam ederken kadına şiddet gibi yakıcı bir insan hakları konusunu Saadet ile siyasi pazarlık konusu yapması ciddi çelişki. Reform paketi iç politika, dış politika ve ekonomiyi birbirine bağlayan zayıf halka.
Bunun yanı sıra 17 Şubat’taki NATO toplantısı, ABD’de Joe Biden yönetimiyle birlikte daha çok baş ağrıtacağı anlaşılan S-400/F-35 meselesi, Suriye ve YPG sorunu, AB’nin Mart zirvesinde (ABD ile koordinasyon içinde) Türkiye’yi gündeme alacak olması var. Diğer yandan Türkiye’de iş dünyasının reformlar koşuluyla Erdoğan’ın ekonomideki u-dönüşüne verdiği, ya da verir göründüğü tam destek.
Erdoğan, kontrolü altındaki medya üzerinden dikkatleri muhalefet partilerine çekmeye çalışıyor. Muhalefet partileri halkın asıl sorunları olan hayat pahalılığı, işsizlik ve kovit salgınından söz ettikçe, kendilerini bünyelerinden kaynaklanan ideolojik, ya da kariyerist sorunlarla boğuşur halde buluyorlar.
Ancak iktidar cephesinde de muhalefet cephesinde de şimdi küçük görünen sarsıntılar dış politikada ve ekonomideki reform-bağlantılı gelişmelerle büyüyebilir, başka alanlara sıçrayabilir.
Şam Ravda Meydanı, 15 Aralık 2024, Türkiye’nin Şam Büyükelçiline 12 yıl aradan sonra, ay yıldızlı…
Mehmet Öğütçü ve Rainer Geiger Ortadoğu, yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çalkantıların izlerini taşıyan…
Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara…
ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın Suriye'de Türkiye destekli Suriye Milli…