Siyaset

Üniversite, Meclis, yargı: Kurumların değersizleştirilmesi

Hukukçu Kemal Gözler’in Boğaziçi örneğinden yola çıkarak üniversitenin değersizleştirilmesi tahlili, aslında diğer Cumhuriyet kurumlarına da uygulanabilir. (Foto: Cumhurbaşkanlığı)

Hukukçu Kemal Gözler, Boğaziçi Üniversitesine bir gecede Cumhurbaşkanı tarafından Hukuk ve İletişim fakülteleri açılması kararı üzerine sert bir eleştiri yazdı. “Hoş geldin Boğaziçi Hukuk!” başlıklı eleştirisinde ortada ne hukuk ne iletişim fakültesi açığı varken alınan bu kararın sadece üniversitenin dokusunu değiştirmekle kalmayacağını yazdı. Gözler, bu hamlenin AK Parti iktidarının bilimsel kurumların “değersizleştirilmesi” stratejisinin bir parçası olduğunu söylüyor.
Haberi duyduğumda ilk aklıma gelen, 1977’de ODTÜ’ye paraşütle indirilen rektör Hasan Tan’ın 700 militanı üniversiteye işçi kisvesi altında alarak terör ortamına kapı açmasıydı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın partizan rektörler zincirindeki bir halka olan Melih Bulu’nun Boğaziçi’ni partizan öğretim üyeleriyle doldurarak hem dokuyu değiştireceği hem de kimsenin talip olmadığı idari kadroları bulacağını düşündüm.
Gözler ise Erdoğan’ın bu hamlesinin çok daha derin bir analizini yapmış. Hem de 2019’daki “Akademinin değersizleşmesi üzerine” makalesinde “ODTÜ ve Boğaziçi gibi başarısını bugüne kadar koruyabilen son bir iki üniversitenin de çok yakın bir gelecekte başarılarının kurbanı olacağından korkuyorum” dediğini hatırlatarak.

Ne demek akademinin değersizleştirilmesi?

Gözler’in analizine göre AK Parti hükümetlerinin, yeterli öğretim kalitesini sağlamadan her il, hatta ilçelere üniversite tabelası asmasının bir amacı da üniversite enflasyonuna yol açarak üniversite mezunu olmanın değersizleştirmesi idi. Gözler’e göre üniversite kavramının değersizleştirilmesi ardından üniversite öğrencisi olmanın, üniversite hocası olmanın da bilimsel faaliyetlerin de değersizleştirilmesi geliyordu.
Bugün, birkaç örnek hariç, üniversite diplomasının 1970’lerdeki lise diploması kadar değeri kalmamıştı. Bunun bir istisnası İlahiyat fakülteleriydi. Bir tek oradaki eğitim kalitesinin yükselmesine önem veriliyor gibiydi. YÖK’ün Araştırma Üniversiteleri teşvik programı amaçlananı vermemiş, ilk sıraları yine ODTÜ, Boğaziçi, Bilkent gibi üniversiteler almıştı.
İnsanın aklına “Kendi açtıklarımızı çıkaramıyorsak, bize yâr olmayanları indirelim” gibi bir kötü niyet dahi geliyor.
Gözler’in iki yıl önce ODTÜ ve Boğaziçi’nin hedef alınabileceğini söylemesi karamsar bir kehanet olmaktan çıkıyor.
ODTÜ, Boğaziçi, Bilkent, İTÜ, Hacettepe, Cerrahpaşa gibi üniversitelerin partizan yaklaşıla değersizleştirilmesi süreci yaşanıyor. Sıranın Koç, Sabancı gibi başarılı vakıf üniversitelerine de sıçraması kaçınılmaz görünüyor.

Peki ya Meclis, ordu, yargı, basın?

Gözler’in güçlü tahlili aslında üniversitelerin ötresinde maalesef Cumhuriyetin diğer temel kurumları için de uygulanabilir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin “partili cumhurbaşkanı” özelliğiyle, zaten önceden de tam işlevinde çalışamayan TBMM’nin kanun yapma ve denetim yetisini zayıflamış, Beştepe’de hazırlanan metinleri formalite icabı onaylar duruma düşmüştür. Birim milletvekili etkisinin, öncesiyle karşılaştırılamayacak denli azalması söz konusudur.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın elinde toplanması yanı sıra yüksek yargı atamaları üzerine hem devlet hem (TBMM üzerinden) parti başkanı sıfatlarıyla etkisi, yargı üzerindeki partizanlık gölgesini koyulaştırmıştır. Avukatlık yasasıyla Baroların parçalanması çabası, yargıç dokunulmazlığının fiilen ortadan kalkması gibi gelişmeler yargının ve yargı mensuplarının değersizleştirilmesi sürecini akla getiriyor.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin, yıllarca darbe ve darbe girişimleriyle kendini yıprattıktan sonra Ergenekon, Balyoz davaları ve son olarak 15 Temmuz olayıyla değer kaybına uğradığını söylemek mümkün. Son dönemde sınır dışı operasyonlarla bu değer kaybının telafi edilmekte olduğunu söylemek de.
Medyanın ve gazetecinin değersizleştirilmesi süreci üzerine ise söylenecek pek bir şey kalmadı, her şey ortada.

Murat Yetkin

Gazeteci-Yazar

Recent Posts

“Hun be xer hatîn” Türkiye ve Suriye’de Kürt işleri paralel gelişiyor

MHP ile DEM Parti düşman çatlatmaya devam ediyor. Kötü anlamda söylemiyorum. Kürt işleri özellikle Suriye’de…

3 saat ago

AB Komisyonu Başkanı 1 milyar yolda dedi, Özel sert çıktı: “Türkiye 200 milyar kaybetti”

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yeni yönetim döneminde Türkiye'ye ilk ziyareti Suriye'de Esad…

1 gün ago

Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” sözü ve Erdoğan övgülerinin anlamı

Donald Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” ifadesini Türk medyasındaki haberlerin pek çoğunda bulmanız mümkün değil. Trump’ın…

1 gün ago

Asgari ücret, enflasyon ve üretkenlik

Asgari ücret yine gündemimizde. Bu kez temel tartışma konusu asgari ücret ve enflasyon ilişkisi. Asgari…

2 gün ago

İlk Suriye’nin geleceği toplantısından kareler: kim, kiminle, nereye?

Suriye’de gelişmeler baş döndürücü bir hız kazandı. Beşar Esad’ın 7 Aralık akşamı Moskova’ya kaçmasından yalnızca…

3 gün ago

Kılıçdaroğlu ile Suriye’deki son durum ve Suriye siyaseti üzerine

CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendi dönemindeki Suriye politikası nedeniyle yeniden gündemde. Cumhurbaşkanı Tayyip…

3 gün ago