Mısır’ın hidrokarbon yataklarının aranması için açtığı ruhsat ihalesinde Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate alması, geçtiğimiz günlerde, Atina-Kahire-Ankara üçgeninde diplomatik bir hareketlilik yaşanmasına yol açtı. 18 Şubat’ta 24 parsel üzerinden açılan uluslararası ihalede, Mısır arama/sondaj alanlarını Türkiye’nin 2019 yılında Birleşmiş Milletler’e bildirdiği kıta sahanlığının güney sınırında sonlandırdı. Mısır bir süre önce de Yunanistan-İsrail ve Kıbrıs Rum yönetimi arasında imzalanan Doğu Akdeniz boru hattı anlaşmasındaki güzergahın Rum kesimini dışarıda bırakacak şekilde gözden geçirilmesini teklif etmişti.
Mısır’ın bu adımları, Türkiye tarafından karşılıksız bırakılmadı. Önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu “Türkiye’nin Mısır’ın bu davranışlarını olumlu karşıladığını, ilişkilerin seyrine göre Mısır ile deniz yetki alanlarının müzakere edilerek bir anlaşma imzalanabileceğini” dile getirdi. Ardından da Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Bloomberg televizyonuna verdiği dış politikaya ilişkin geniş çaplı mülakatında, “Türkiye’nin, Mısırla Doğu Akdeniz, Libya ve dünyanın unutmuş gibi göründüğü Filistin meselesinde işbirliği yapmak ve ikili ilişkileri geliştirmek istediğini” belirtti.
Türkiye ile Mısır ilişkilerinde söylem bazında da olsa yaşanan bu gelişmeler, Yunanistan’da adeta bir panik havası yarattı. Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ve Başbakan Kiryakos Miçotakis geçen hafta arka arkaya Mısırlı muhataplarını telefonla arayarak endişelerini dile getirdiler. Yunanistan bunlarla da yetinmeyerek Dışişleri Bakanı Dendias’ı hafta başında apar topar Kahire’ye gönderdi. Basına yansıyan ilk haberlerden bu ziyaretin Yunanistan açısından arzu edilen sonuçları verip vermediği kuşkuludur.
Kahire’den sonra Larnaka’ya geçen Dendias burada verdiği beyanatlarda, Mısır’ın açtığı ihaledeki parsel sorununun tümüyle teknik nedenlerden kaynakladığını, Yunanistan’ın bu meseleyi çözülmüş saydığını ifade etti. Yunan basınında da Mısır’ın ihale için yeni harita yayınladığına ilişkin haberler yer aldı. Oysa Mısır Dışişleri sözcüsünün resmi açıklamasında, deniz yetki alanları konusuna hiç girilmeyerek yatırım ve turizm alanlarında işbirliğinin öne çıkarıldığı dikkati çekmektedir. Görüşmelerde gerçekten ne olup bittiğini öğrenmek için Mısırın sessizliğini bozmasını beklemek gerekecektir.
Türkiye 1980 tarihli BM Deniz Hukuku sözleşmesine taraf olmamakla birlikte, Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığının BM sözleşmesinde öngörüldüğü şekilde görüşmeler yoluyla belirlenmesi için uzun süre önce Mısırla teknik düzeyde görüşmelere başlamıştır.
Türkiye en az 15 yıllık bir geçmişi bulunan bu müzakereleri Muhammed Mursi’nin iktidarda kaldığı bir yıllık süre içerisinde sonuca bağlayamamakla büyük bir fırsatı kaçırmıştır. Esasen Yunanistan yerine Türkiye ile anlaşmak Mısır’a da bu bölgede 10 bin kilometrekare daha fazla bir deniz yetki alanı sağlamaktadır.
Türkiye ile Mısır arasındaki sorunlar sadece deniz yetki alanlarının paylaşılmasıyla sınırlı değildir. Türkiye-Mısır ilişkileri, kurulduğu 1925 yılından bu yana inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Gerek tarihten gelen önyargılar, gerek bölgesel güç olma yönünde çatışan çıkarlar, iki ülkenin yıldızlarının bir türlü barışamamasına neden olmaktadır. Ama hiçbir dönemde bugün olduğu gibi iki ülke liderinin sosyal bir vesileyle de olsa aynı masaya oturmaktan kaçınacağı bir hale gelmemişti.
Bunun başlıca sebepleri Mısır bakımından, Türkiye’nin Mursi’nin devrilmesine gösterdiği aşırı ve ısrarlı tepki, Sisi muhaliflerine Türkiye’de sağlanan kolaylıklar ve destektir. Türkiye açısından bakıldığında da Mısır’ın Arap dünyasındaki Türkiye karşıtı faaliyetleri, Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve İsrail ile Türkiye’ye karşı işbirliğine girmesi ve FETÖ kaçkınlarına kucak açması ilişkilerin zehirlenmesine katkıda bulunan unsurlar arasındadır.
Türkiye-Mısır ekonomik ilişkileri İsrail örneğinin aksine siyasi alandaki havadan olumsuz etkilenmektedir. Bir ara 6 milyar dolara yaklaşan ikili ticaret hacmi düşüş eğilimine girmiştir.
Kamuoyunda Türk mallarına boykot, parlamentoda serbest ticaret anlaşmasının iptal edilmesi çağrıları yapılmaktadır. Mısır Türkiye’nin Afrika’da en fazla ihracat yaptığı ülke olmanın yanı sıra Afrika’ya açılan kapısı niteliğindedir. Mısır’daki Türk yatırımları 2 milyar dolar civarındadır. 256 Türk firması bu ülkede yerleşik olarak faaliyet göstermektedir.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın 8 Mart’taki mülakatında belirttiği gibi “Mısır, Arap dünyasının beyni ve kalbidir.”
‘Ortadoğu’da Suriyesiz barış, Mısırsız savaş olmaz” sözü askeri yeteneğinin göstergesi olarak boşuna söylenmemiştir. Ortadoğu’daki dengelerin Körfez bacağı Suudi Arabistan ise, Afrika bacağı Mısır üzerine kuruludur.
Türkiye’nin Mısır ile ilişkilerinin normalleşmeye başlaması, Doğu Akdeniz’de elimizi güçlendireceği gibi Arap dünyasıyla barışmamıza da yardımcı olacaktır. Umarız Sözcü Kalın’ın son açıklamaları sadece mısırla ilişkilerimizin düzeltilmesi değil, dış politikamızda yaşadığımız muhteşem yalnızlıktan vazgeçilmesi anlamına da gelmektedir. Tabii bu söylemlerin ne derece eyleme geçirileceğini bekleyip görmek gerekecektir.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 13 Kasım’da Ankara Büyükşehir Belediyesine usulsüz harcama soruşturma başlatmasından saatler sonra İstanbul…
Türkiye’de ana siyasi gelişmelerin birçoğunda belirleyici olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) genel başkanı Devlet Bahçeli;…
Nobel ödülüne layık görülmesi hepimizi gururlandıran (ve bir GS Lisesi mezunu olarak benim de özellikle…
Kamuoyunda etki ajanlığı ya da etki casusluğu yasası olarak bilinen yasa önerisi, ikinci defa TBMM’de…
İsrail’in önceki Dışişleri Bakanı İsrael Katz kafayı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a küfretmeye takmıştı, cevabını vermek de…
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, son günlerde popüler isimlerin tutuklanmasıyla Türkiye'nin gündemine giren yasa…