Pandemi tüm dünyayı üçüncü bir dalgayla vururken, bir senelik bir yorgunluğun ardından hayatımızın belki de en zor dönemlerinden birini yaşıyoruz. Öte yandan, pandemi ile geçen yaklaşık bir senenin sonunda bilim insanları veriyi daha detaylı analiz edebilme ve pandemiyi daha yakından tanıma imkanları buluyorlar.
Türkiye pandemi başında görece daha başarılı bir performans sergiledi. Benzer tedbirler alan ülkelere kıyasla vaka sayılarını daha etkin kontrol altına alabildi. Ancak maalesef bugün geldiğimiz noktada vaka sayılarının en hızlı arttığı ülkeler arasındayız.
Yaklaşık bir sene önce, yine bu köşede ilk sonuçlarını paylaşmış olduğum çalışmamızda salgının erken aşamalarında uygulanacak etkin ve sıkı bir kapanmanın hem daha fazla hayat kurtaracağını hem de ekonomik maliyeti asgariye indireceğini vurgulamıştık. Aradan geçen bir sene sonunda elde edilen büyüme verileri bu öngörü ile tutarlı çıktı. Sayıları oldukça az olsa da, erken ve tam kapanma uygulayan Çin ya da Yeni Zelanda gibi ülkelerde salgının daha kısa sürede kontrol altına alındığını gördük. Bunun sonucunda ekonomik toparlanmanın daha çabuk gerçekleştiğine şahit olduk. Buna karşılık, ekonomilerini vaktinden önce açan ülkeler bugün hala ikinci ve hatta üçüncü dalgalarla boğuşuyorlar. Artan vakalar “korku faktörü” ile birleşince ekonomi açık da olsa tüketim yavaşlıyor. Bunun sonucunda ise milyarlarca dolarlık teşvik paketleri açıklansa da arzu edilen büyüme gelmiyor.
Bahsi geçen çalışmamızda, kapanma önlemlerinin maliyetini, etkinlik seviyesinin yüksek ve düşük olduğu senaryolar için Türkiye özelinde hesaplamıştık. O çalışmada, alınan tedbirlerin etkinlik seviyesini, yani hastalığın bulaşıcılık hızını düşürebilme becerisini belirleyen faktörleri araştırmadık. Uluslararası vaka sayıları arasındaki farklılıkları inceleyen son çalışmamızda ise bu konuyu inceledik. Koç Üniversitesi’nden Cem Çakmaklı, Sevcan Yeşiltaş, ve Muhammed Ali Yıldırım ile yapmış olduğumuz çalışmada şu soruyu sorduk: Neden aynı tedbirleri alan ülkelerden bazıları vaka sayılarını düşürmede daha başarılı olurken diğerleri başarısız oluyor?
47 ülkenin günlük vaka sayıları üzerinden yaptığımız karşılaştırmada şu sonuçlara vardık: Hukukun üstünlüğünün oturmuş olduğu, uygulanan politikalara güven duyulup bunun sonucunda da koyulan kurallara uyumun arttığı ortamlarda pandemi daha rahat kontrol edilebiliyor. Böylece konulan tedbirlerden daha iyi randıman alınabiliyor.
Hukukun üstünlüğü ve siyasi güvenilirlik, makroekonomik istikrar ile içiçe olan, sürdürülebilir büyümenin olmazsa olmazı olan kavramlar. Yatırım ortamının canlanması, ülke riskinin azalması, üretim kapasitemizin artmasından tutun da finansal derinliğin sağlanabilmesi ve bu şekilde refah seviyemizin artmasına kadar hukuk üstünlüğüne bağlıyız.
Elde ettiğimiz son bulgular, pandemi ile mücadelenin etkinliğinde de hukukun üstünlüğü ve güvenilir politikaların önemini bir kez daha vurguluyor. Hukuk kurallarının taviz verilmeden uygulandığı ve kredibilitesi yüksek bir ülke, hukuk düzeninin zayıf ve hükümete olan güvenin az olduğu bir ülkeye nazaran pandemi ile mücadelede daha başarılı oluyor. Bu ülkelerde konulan tedbirlere daha çok uyum olduğu için, daha fazla sıkılaştırmaya gitmeyip ekonomiyi daha fazla bunaltmadan da pandemi kontrol edilebiliyor.
Yazının bu kısmında ilgilenenlere çalışma hakkında bir parça teknik detay vereyim. Veriyi doğru okuyup yorumlayabilmek tüm bilimlerde olduğu gibi iktisatta da kritik önem taşıyor. Doğru analiz edilen veriden elde edilen sonuçlar, teorik modellerden elde edilen çıkarımları bütünleyici bir rol oynarken, doğru analiz edilmeyen veri yanıltıcı sonuçlar yaratabiliyor.
Kapanma önlemlerinin etkinliğini artıran ve azaltan fakörleri belirleyebilmek için, öncelikle kapanma önlemleri ve vaka sayıları arasındaki ilişkiyi doğru bir şekilde ölçmek gerekiyor. Bu şekilde sözkonusu ilişkiyi etkileyen faktörleri incelemek için uygun zemin hazırlanıyor. Her ne kadar kısıtlayıcı önlemler artarken vaka sayılarının azalmasını beklesek de, diğer taraftan vaka sayıları artarken sınırlayıcı önlemler artıyor. Bu nedenle, bu iki değişken arasındaki ampirik analizde önce bu “endojenliği” temizlememiz lazım. Aksi takdirde, “kapanma önlemlerinin artması vaka sayılarını artırıyor” gibi bir sonuçla iktisat öğrencilerini çok yanıltan “ters nedensellik” tuzağına düşüp tıkanabilirsiniz. Belki masum gibi görülebilecek bu hata, pandemi ile ilgili belirsizliklerin halen son derece yüksek olduğu bir ortamda “Kapanma önlemleri işe yaramıyor, geri tepiyor” şeklinde yanlış ve tehlikeli çıkarımlara sebep olabilir.
İktisat yazınında ters nedensellikten yapılan hatalı politika çıkarımı örnekleri boldur. Mesela faiz ve enflasyon arasında da çift yönlü nedensellik, yani endojen bir ilişki bulunur. Bir taraftan enflasyon faizi yükseltirken diğer taraftan faiz gecikmeli olarak enflasyonu düşürür. Bunu kontrol etmeden yapılacak ampirik analizler “faiz enflasyona sebep olur” gibi yanıltıcı sonuçlar doğurabilir.
Konumuza geri dönecek olursak, çalışmamızda öncelikle endojenlik sorununu ortadan kaldıracak önlemleri alıp kapanma tedbirlerinin sıkılaşmasının vaka sayılarını azalttığını gösterdik. Buna göre kapanma önlemlerinde ciddi bir sıkılaşma geldiğinde ortalama vaka sayılarında yüzde 6’lık bir düşüş saptadık.
Bu noktada hukuk sistemi ve koyulan kurallara uyumun kapanma tedbirleri üzerindeki ilave etkisinin analizini yaptık. Hukukun üstünlüğünün yüksek seviyede olduğu bir ülkede kısıtlama tedbirlerinde ciddi bir sıkılaştırmaya gitmek günlük vaka sayılarında yüzde 10’luk ilave bir azalma sağlıyor. Bizim gibi hukuk sisteminin çok etkin çalışmadığı, koyulan kurallara uyulmaması durumunda ciddi yaptırım olmayan bir ülke ise vaka sayılarını kontrol etmekte zorlanıyor. Bu ülkeler çaresiz daha radikal önlemlere başvurmak durumunda kalıyorlar. Daha çok sektörün daha sık kapanma yaşaması ise ekonomik maliyetleri ciddi şekilde artırıyor.
Benzer şekilde, hükümet politikalarına güvenin yüksek olduğu ve dolayısı ile konulan kurallara itaat edilen ortamlarda da günlük vaka sayılarında ortalama yüzde 0.5’lik ilave bir azalma sağlanıyor.
MHP lideri Bahçeli’nin Öcalan açılımıyla başlayan gelişme ve tartışmaların hem MHP hem de CHP’de oy…
President Tayyip Erdoğan welcomed Donald Trump's return to the US presidency. During Trump's previous tenure,…
Türkiye’yi hedef alan iki vekil gücün liderlerine ilişkin Ekim ayında, ardı ardına önemli gelişmeler yaşandı.…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Donald Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesine memnun oldu. Bir sorun çıktığında doğrudan…
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 13 Kasım’da Ankara Büyükşehir Belediyesine usulsüz harcama soruşturma başlatmasından saatler sonra İstanbul…
Türkiye’de ana siyasi gelişmelerin birçoğunda belirleyici olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) genel başkanı Devlet Bahçeli;…