Montesquieu, Kanunların Ruhu Üzerine’yi patent hakkının süresi kadar bir sürede, yirmi yılda yazıyor. 1748’de yayımladığı büyük eserinde yasalara ilişkin madi ve manevi gerekçelerin çekirdeğini şöyle ifade ediyor: “İnsaniyet sevgisini kapsayan o evrensel erdem… Erdem, sevgiden de öte yaşamı birlikte kurmanın genel anlayışı. Toplum Sözleşmesinin ve dünya halklarının birliğinin temeli. Fikri mülkiyet hakları düşünce ürünü, fikri çaba ürünü eserlerin koruması içindir ve emek ilkesine dayanır. Bu yaklaşımla, dünya patent sisteminde buluşların, icatların teşviki, ödüllendirilmesi, insani çabanın, gayretin korunması ve insanlığa yarar sağlama gözetilir. İşte Covid-19 aşısı da bu sistemin koruduğu iklimde bu kısa sürede sağlanabildi.
Alman ilaç firması BioNTech’in kurucu ortağı Prof. Dr. Uğur Şahin, Covid-19 aşılarının üretim kapasitesini artırmak için “fikri mülkiyetten vazgeçmenin” doğru bir yol olmadığını, bunun yerine üretim lisansları verilmesi gerektiğini dile getirdi.
Şahin’in bu ifadesi, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin fikri mülkiyet feragatini aşı üretimi ve tedarikini en üst seviyeye çıkarmak için bir seçenek olarak gördüğü yönündeki açıklamalara yanıt olarak geldi.
Biden yönetimince daha önce yapılan açıklamada, koronavirüs aşılarının dünya genelinde üretiminin ve tedarikinin daha düşük maliyetle maksimum derecede üretim seviyesine yükseltilmesi için fikri mülkiyet haklarının kaldırılmasının gündeme alındığı dile getirilmişti.
Konuyla ilgili açıklama yapan Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki, yönetimin dezavantajlı ülkelerin erişiminin artırılması amacıyla Covid-19 aşıları ve tedavileri üzerindeki patent haklarını geçici olarak kaldırılmasını gündeme aldığını ancak bu anlamda herhangi bir karar alınmadığını dile getirdi.
Fikri mülkiyet ya da “Covid-19 aşı patenti” tartışmalarının yoğun bir şekilde devam ettiği bir ortamda meseleye müdahil olan Prof. Şahin, “Bu bir çözüm değil” sözleriyle tepkisini yine ortaya koydu. Biden’ın yeniden açıklama yapması üzerine Prof. Dr. Özlem Türeci, “Aşımızın patent hakkının kaldırılmasına karşıyız” dedi. Aşı çalışmasının bilimsel bir iş olduğunu belirterek, aşı üretiminde 5.000 adım olduğunu, bu adımlardan biri bile atlanırsa aşının koruma özelliklerinde sorun yaşanabileceğini belirtti.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ABD’nin koronavirüs aşı patent haklarının kaldırılması önerisinin sorunu kısa ve orta vadede çözmeyeceğini söyledi. Son olarak Biden ve Putin yine patente ilişkin fikri mülkiyet haklarının kaldırılabileceğini belirttiler.
Tüm bu sözler, hukuksal bir süreç gerçekleşmeden niyetten öteye geçemez.
Peki hukuki çözüm yolları neler?
Patent mevzuatında/yasalarında zorunlu lisans hakkı bulunan devletler bu yola başvurabilir. Nitekim İsrail, 9 Mart 2020’de, devletin ulusal savunma amaçlarıyla lisans verilmesine izin veren Patent Kanunu’nun 104. bölümü uyarınca koronavirüs hastalarının tedavisi için Abbvie’nin Kaletra isimli ilacının jeneriğinin Hindistan’dan ithal etmesine olanak sağladı ve Hindistan’ın zorunlu lisansının tüm bedelini peşinen ve en yüksek meblağdan ödeyerek karşılamakla ciddi oranda aşama kaydetti.
Ülkemizde de Sınaî Mülkiyet Kanunu’nun 132. maddesi uyarınca Cumhurbaşkanı şu hâllerde “Kamu yararı” nedeniyle zorunlu lisans verilmesine karar verebilir: Kamu sağlığı veya millî güvenlik nedenleriyle patent konusu buluşun kullanılmaya başlanılması, kullanımın artırılması, genel olarak yaygınlaştırılması, yararlı bir kullanım için ıslah edilmesinin büyük önem taşıması veya patent konusu buluşun kullanılmamasının ya da nitelik veya nicelik bakımından yetersiz kullanılmasının ülkenin ekonomik veya teknolojik gelişimi bakımından ciddi zararlara yol açacak olması. Ancak bu hallerde zorunlu lisans bedelinin ödenmesi gerektiğini hatırlatmak gerekir.
Bu konuda patent havuzu da çözümlerden biri olarak öngörülüyor. Söz konusu sistemde, patent sahibinden gönüllü olarak alınan lisanslar ile ihtiyaç duyulan ürün jenerik ilaç firmalarına ürettirilmekte ise de dağıtım ve depolama sorunları da problemin önemli bir parçasıdır.
Fikri mülkiyet hakları askıya alınabilse de bu hususun uzun vadede sonucu sağlaması kesin değil. Zira yasal sistemleri devre dışı bırakmanın bugüne dek hukukun buluş ve ona ödül olarak patente ilişkin bütün kazanımları geri götürebileceği gerçeğiyle yüz yüzeyiz. Aşının etken maddesini bulan bilim insanlarının zaten topluma çok büyük bir katkı sunduğu, bu nedenle devletlerin onlara ödül olarak patent koruması sağladığı ve ilaç alanında buluş yapmanın çok büyük emek ve kaynak gerektirdiği göz önünde bulundurulmalıdır. Üstelik aşının açık pazarın denetimsizliğine bırakılması halinde vahim sonuçlar yaratabileceği uyarısında bulunmak doğru olacaktır. Aşıya yapılan yatırımların durmaksızın devam etmesi için patent hakkının korunması böylelikle hayat kurtarmaya adanmış bir sistem gerekir.
Rakamlar yalan söylemez. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), virüsün yayılımının durdurulabilmesi için halkın yüzde 60 ile 70’nin bağışıklık kazanması gerektiğini söylüyor. Dünya nüfusunun şu anda yaklaşık yüzde 4’ü aşılandı.
İster Montesqieau’nun dile getirdiği ve hukuk felsefesinde, amacında yerini bulan sonuna dek savunduğum evrensel erdem vurgusuyla, ister 70 milyar insan aşıya ulaşmadan kimsenin tam olarak güvende olmayacağı gerçeğiyle, tüm dünya insanlarının derhal aşıya erişimi sağlanmalı. İşte bu nedenle örgütlenmenin ne denli önemli olduğunu göstermenin de tam zamanı.
Aşı tedariki bir insan hakkı sorunudur, temel hak ve özgürlüktür. Bugün aşı ve sağlık politikası geleceği belirliyor. Temel hak ve özgürlükler sürrealite değildir, realitenin ta kendisidir. ABD Ticaret Üyesi Katherine Tai, “Covid-19 pandemisinin olağanüstü koşulları olağanüstü tedbirler almayı gerektiriyor” dedi.
Tai’nin açıklamasına ekliyorum: Olağanüstü önlemler de faaliyet, eylem, çözüm, elbette hukuki süreç, etkin uygulama ve sonuç gerektirir.
Uygulama ve gerçekçi sonuç isteniyorsa Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Ticaret Örgütü tarafından derhal aşı tedarikinin yolunu açan, hem ilaç şirketlerini hem devletleri kapsayan, üretim kapasitesinin nasıl arttırılacağı ile ilgili kesin çözümleri, ihracatta destek ve tedarik zincirini bozan hususları bertaraf eden uluslararası anlaşmalar organize edilmeli ve imzası sağlanmalıdır.
Dünya toplumlarında sağlık adaleti için, hayat kurtarmak için, dezavantajlı ülkelerin erişiminin arttırılması için, bu niyetlerin sözde kalmaması ve gerçeğe dönüşebilmesi için, realite için, yaşam hakkı için tüm büyük devletlerin imzaladığı uluslararası anlaşma ve/veya anlaşmalar, bu süreç içinde ihtiyaç hasıl olursa ek protokoller imzalanması gerek.
Söz konusu uluslararası anlaşmalarla aşıya sahip ülkelerin bunu paylaşmalarını, küresel aşı dağıtımında tedariki teminen aşı yapım tesislerini kurmayı, üretimi, üretim için gerekli olan hammadde ve parça eksikliğini çözmeyi, dağıtımı ve kimyasal bileşenleri ve teçhizatı depolamaya ilişkin teknolojileri planlayan; aşı ithalatının sınırlandırılmamasını, üretim kapasitesinin ve üretime yatırımın artırılmasını öngören; yetkinliği, uygulamayı, personelin eğitilmesini, ekstra biyoreaktörlerin gelmesi için ticaret bariyerlerini düzenleyen; fabrikaların kurulmasını organize eden bir işbirliği oluşturulmalıdır.
İmzalanan anlaşmaların uygulanabilir olması için iç hukuklarda kanunlaşması da taraf ülkelerce hızla ve hemen tesis edilmelidir.
Bu süreçte, Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Ticaret Örgütü tarafından sözleşmelerin koşulları ciddiyetle ve süratle denetlenmeli, sonuç raporları şeffaflıkla dünya kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Cécile Fabre diyor: “Bireylerin yaşamış̧ olduğu devletsiz bir dünya tasviri ya da tam olarak Hobbes, Locke ve Rousseau’nun ifade etmiş̧ olduğu şekliyle ‘doğa durumu’ (the state of nature) bireylerin birbirlerine karşı eşit bir ilişki içinde olduğu, hiç̧ kimsenin yek diğerine kalıcı olarak hükmedecek (dominate) yeterli güce sahip olmadığı; ve böylece, doğal bir özgürlük içinde yaşamış̧ oldukları bir yer olmalıdır.” (çev. Mehmet Fatih Deniz)
Dürüst, iyi niyetli, gerçekçi bir hedef içeren kararlılık, erdem, hareket, birlik, imza, yükümlülük, anlaşma, denetim, hukuk gerek.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yeni yönetim döneminde Türkiye'ye ilk ziyareti Suriye'de Esad…
Donald Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” ifadesini Türk medyasındaki haberlerin pek çoğunda bulmanız mümkün değil. Trump’ın…
Asgari ücret yine gündemimizde. Bu kez temel tartışma konusu asgari ücret ve enflasyon ilişkisi. Asgari…
Suriye’de gelişmeler baş döndürücü bir hız kazandı. Beşar Esad’ın 7 Aralık akşamı Moskova’ya kaçmasından yalnızca…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendi dönemindeki Suriye politikası nedeniyle yeniden gündemde. Cumhurbaşkanı Tayyip…
Suriye'de Esad rejimini deviren harekatın hazırlığının bir yıldan fazla bir süredir yapıldığı, Türkiye’nin, ABD’nin ve…