Bu yazının yazılıp yazının yayınlanması ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Cuma namazı çıkışında ABD liderlerinin hiç biriyle Joe Biden ile yaşadığı türden bir “konum” yaşamadığını itiraf ederek, “maalesef bu durumdayız” dedi. Bizler de daha önce hiç bir Türk Cumhurbaşkanının ya da Başbakanının ABD Başkanından istediği yakınlığı bulamadığı için halka böyle şikayetçi olduğunu yaşamamıştık. Üzücü bir durum. Gerçi bu durum Rusya ve Kürt sorunuyla da bağlantılı ve yazının ana ekseniyle çelişmiyor, güçlendiriyor. O yüzden bu eki yazının başına aldım. (*)
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorununun Meclis zemininde çözülebileceği, HDP’nin de meşru muhatap olabileceği konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne diyeceğinin önem taşıyacağını söylemiştik son yazıda. Erdoğan’ın, ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli gibi, “Kürt sorunu yoktur, PKK terörü vardır” demesi 2023 Haziran’ında planlanan Cumhurbaşkanı ve parlamento seçiminde Kürt oyların tercihinde etkili olacaktı. Erdoğan tercihini kullandı ve New York’tan ayrılmadan önce gazetecilere görüşünü teyit etti:
• “Yok Kürt sorununu çözmektir, yok şudur, yok budur… Türkiye’de böyle bir sorun yok. Biz bu işi çoktan çözdük, aştık, bitirdik. Eğer birliğe, beraberliğe, kardeşliğe inananlar varsa buyursunlar hep beraber yola devam edelim.”
Erdoğan “Çözdük, bitti” diyorsa Kürt sorunu çözülmüş, bitmiş mi oluyor?
Aslında bu nitelemesi dahi Erdoğan’ın Kürt sorununu yalnızca PKK’dan ibaret gördüğüne işaret etmiyor mu? Gerek Oslo gerekse İmralı diyalog süreçlerindeki mantığı da açıklıyor bu: PKK ile el sıkışalım, işi bitirelim. Bu aslında tam da PKK’nın görmek istediği manzara; bizimle anlaşın, mesele kalmasın. Belki de o yüzden PKK ile diyalog süreçlerinde CHP’nin “getirin Meclis’te tartışıp çözelim” demesine ne AK Parti yanaştı ne diyaloga MİT ile birlikte aracı olan HDP. Şimdi de Erdoğan, PKK’ya karşı Savunma ve İçişleri bakanlıklarının mücadelesinin etkili olmasını, PKK’nın askeri planda geriletilmiş olmasını Kürt sorunu diye bir şeyin artık kalmadığı olarak yorumluyor. Bu bir yanılsama ve siyaseten pahalıya patlayabilecek bir yanılsama.
Soruna yok deyince yok olacağını sanma meselesi, başka alanlarda da var. Gazeteci Fikret Bila bugün dikkat çekmiş. Hayat pahalılığı yok deyince geçim ucuzlamıyor. Yeni yurtlar yaptık deyince üniversitelerde yurt sorunu bitmiyor. Kürt sorunu bitti deyince, Kürt sorunu ortadan kalkmış mı oluyor?
Rusların bir atasözü var: ”Helva demekle ağzın tatlanmaz”.
Bu sözü bilmiyordum, sağ olsun gazeteci Fuad Safarov’un haberinden öğrendim.
Rusya Federasyon Konseyi (Senatosu) Uluslararası Komisyonu (Bizdeki TBMM Dış İlişkiler Komisyonu gibi) üyesi Sergey Tsekov söylemiş. Tsekov şöyle devam etmiş: “Erdoğan, Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edildiğini, tanımadıklarını ne kadar söylese de durum hiçbir şekilde değişmeyecek.”
Dışişleri Bakanlığının, Erdoğan New York’tayken sonuçlanan Rusya seçimlerinin, Ukrayna’dan ilhak edilen Kırım’da da yapılmış olmasına tepkisi, Moskova’da tepki toplamış görülüyor. Devlet Kanalı Rossiye 24’e konuşan Senato Uluslararası Komisyon Başkan Yardımcısı Vladimir Djabarov ise şunları söylemiş: “Rusya Türkiye’nin Kırım konusunda yaptığı gibi Kürtler veya Kıbrıs konusunda da açıklamalar yapmaya başlayabilir.”
Putin’in Sözcüsü Dimitri Peskov ise Erdoğan’ın BM Genel Kurulunda, Türkiye’nin Kırım’ın ilhakını tanımayacağını söylemesini “üzüntüyle” karşıladıklarını söylemiş; “tam da Putin’le önemli konuları görüşecekleri bir sırada” diye eklemiş. Erdoğan’ın Sözcüsü ve Güvenlik ve Dış Politikalar Danışmanı İbrahim Kalın’ın Washington’a geçerek ABD Başkanı Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile yaptığı görüşmenin açıklanan gündeminde ise Covid-19’dan Afganistan’a, Kıbrıs’tan Suriye’ye dek her konu vardı ama Ukrayna ve Karadeniz yoktu.
kendi adıma Putin’in Erdoğan’a Kırım konusunu özel olarak açacağını sanmıyorum, Moskova açısından bakıldığında da o sorun “bitmiştir”; sorunların bitti denilerek birmediğine bir örnek de Kırım. Ama tepki Kürt ve Kıbrıs konularında açığa çıkar mı gerçekten? uyanık olmak lazım.
Erdoğan, Putin ile 29 Eylül’de Soçi’de yapmaları planlanan ikili görüşme üzerine de konuştu New York’ta:
• “İkili görüşme gerçekten önem arz ediyor. Heyetler arası görüşme yok, Sayın Putin’le sadece ikili görüşme yapacağız. Bu tabi sadece İdlib’i içeren bir görüşme olmayacak. Aynı zamanda Türkiye-Rusya ikili ilişkilerini ve Suriye’deki durumu masaya yatıracağız.
• “Kimseyi üçüncü bir şahıs olarak yanımıza almadan bu görüşmeyi yaparken orada tabi Türkiye-Rusya ilişkilerinde önemli bir karara da varacağız. (…) Biz Rusya ile ilişkilerde şu ana kadar herhangi bir yanlış görmedik.”
Buradaki “üçüncü bir şahsı yanımıza almadan” vurgusu önemli. Tercümanlar dışında demek istiyor herhalde Cumhurbaşkanı; geçmişte kritik görüşmelere Kalın’ın tercüman olarak girdiğini hatırlayalım. Ama acaba “Yanımızda bizi etkileyecek, ya da konuşmaya tanık olacak Savunma, Dışişleri bakanları ve istihbarat başkanları olmadan” mı demek istiyor.
Ama benim asıl üzerinde durduğum, “Rusya ile ilişkilerde bir yanlış görmedik” sözü. Oysa 2020 başında İdlib yakınlarındaki saldırıda 34 askerin şehit düşmesi ardından atlayıp Moskova’ya giden ve bir süre kapıda bekletilerek Putin ile bu “yanlışı” görüşen Erdoğan idi. İdlib’teki son kanlı saldırılar üzerine Rusya’dan anlaşmalara uyması gerektiği uyarısında bulunansa Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar idi.
Akar daha geçenlerde, Türkiye’nin ABD ile en büyük sorununun PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG ile süren işbirliği olduğunu söyledi. Öte yandan şimdiye dek Suriye’de bir Kürt federasyonu kurulmasını yazılı olarak öneren tek ülke var. O ülke ne ABD ne İsrail ama Rusya Federasyonu.
Baştan beri, PKK’nın ABD’den aradığını bulamayınca kısa sürede yeniden eski hamisi olan Şam’daki Esad rejimine dönme ihtimali bulunuyordu. Beşar Esad, Rusya’nın desteği olmadan ayakta duracak halde değil. Putin geçenlerde Esad ile Moskova’da kapsamlı bir görüşme yaptı. ABD’nin Afganistan’dan apar topar çekilip kendisiyle işbirliği yapanları Taliban’ın insafına bırakması, elbette kırk yıldır Türkiye’ye karşı kanlı bir savaş veren PKK şeflerini Suriye konusunda düşündürüyordur. Kuşkusuz Moskova ve Şam’ı da.
Ne Moskova ne Şam ne de Washington, hatta ne de Tahran, Kürt sorununu PKK’dan ibaret görmezken, Ankara’nın görmesi size de yanlış gelmiyor mu? “Size yol yaptık, havaalanı yaptık, yeşil kart verdik, yetmiyor mu?” diyerek ve PKK’yı güvenlik planındaki etkili vuruşlarla gerileterek son iki yüz yıldır ortada olan bu sorunu bitirdiğini mi düşünüyor Erdoğan?
Sanmıyorum. Daha yüksek ihtimal, MHP lideri Bahçeli’ye olan yüzde 50+1 bağımlılığına, Kürt seçmenin bir kısmının daha AK Parti’den kopmasından daha çok önem vermesidir. “Kürt sorunu yok, çözdük” demesi tam seçim yasası değişikliği ve Anayasa değişikliği öncesinde Bahçeli’yi daha fazla kızdırmak istemediğinden kaynaklanıyor olabilir. (Bu siyasi tablonun Anayasa Mahkemesi’nin 8 Ekim’den itibaren çıkması beklenen HDP kapatma davası kararı üzerine etkisi olup olmayacağı ayrı konudur.)
Gelelim Putin ile “üçüncü bir şahıs olmadan” neler konuşacağına. Sadece Suriye, Ermenistan, Azerbaycan mı konuşulacak? Sadece iki lider arasında kalması gereken inşaat, turizm, ticaret işleri mi konuşulacak. Örneğin S400 konuşulmayacak mı? Örneğin Putin, “Kırım’da cami yapmak istiyordunuz? Tanımadan nasıl yapacaksınız?” diye sorar mı?
Zamanında, Türkiye, Çeçen meselesine girdiğinde (önce Sovyetler, sonra) Rusya’nın Ankara Büyükelçisi olan Albert Çernişev’in hatırlattığı bir başka Rus atasözünü hatırlatır mı? O atasözü, “Evi camdan olan komşusuna taş atmaz” sözüydü. Peşinden PKK’nın eylemliliği yükselmiş, Öcalan, Suriye’den sonra Rusya’da sığınma aramış, kanlı eylemler 1999’da ABD istihbaratı CIA yardımıyla Öcalan’ın Yunanistan’ın Kenya Büyükelçiliği çıkışında MİT tarafından tutuklanışına dek devam etmişti.
Sonra ABD ile PKK tablosuysa önce 2003’te TBMM’nin AK Parti hükümetinin Irak işgaline katılma tezkeresini reddetmesi, ardından 2014’te ABD’nin IŞİD’e katşı PKK’nın Suriye kolunu tercih etmesiyle tersine dönmüştü.
Tekrar edelim: ABD, Rusya, Suriye, Irak, İran ve bütün Avrupa Birliği Kürt sorununu sadece PKK diye görmezken, Erdoğan’ın görmesi size de yanlış gelmiyor mu?
(*) 24 Eylül 2021, saat 16.35’te güncellendi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 13 Kasım’da Ankara Büyükşehir Belediyesine usulsüz harcama soruşturma başlatmasından saatler sonra İstanbul…
Türkiye’de ana siyasi gelişmelerin birçoğunda belirleyici olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) genel başkanı Devlet Bahçeli;…
Nobel ödülüne layık görülmesi hepimizi gururlandıran (ve bir GS Lisesi mezunu olarak benim de özellikle…
Kamuoyunda etki ajanlığı ya da etki casusluğu yasası olarak bilinen yasa önerisi, ikinci defa TBMM’de…
İsrail’in önceki Dışişleri Bakanı İsrael Katz kafayı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a küfretmeye takmıştı, cevabını vermek de…
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, son günlerde popüler isimlerin tutuklanmasıyla Türkiye'nin gündemine giren yasa…