Hayat

Türeci ve Şahin: İşin Sırrı Merak, Sabır ve Bilime Destekte

Covid-19’a karşı BioNTech aşısını geliştiren Özlem Türeci ve Uğur Şahin, Aydın Doğan Vakfı ödüllerini Sema Doğan’ın elinden aldı. (Foto: Anadolu Ajansı/ Abdülhamid Hoşbaş)

Covid-19 salgınına karşı BioNTech aşısı geliştirerek milyonlarca insanın hayatını kurtaran Özlem Türeci ve Uğur Şahin virüsün dördüncü yükseliş dalgasında bulunduğunu, daha en az 4-5 ay “aramızda” olduğu uyarısında bulunarak önlemlerin gevşetilmemesini istedi. Türeci ve Şahin, Türkiye ve Avrupa Birliğinin Afrika’dan gelen yolculara sınırlarını kapatmasına yol açan Omikron varyantı için sağlıklı sonuçlara iki hafta içinde ulaşmayı umduklarını da açıkladı.
Türk asıllı Alman birim insanları, bu uyarıyı, 30 Kasım’da Almanya’nın Mainz şehrinde Aydın Doğan Vakfı ödüllerini alırken yaptı. Vakıf Başvekili Vuslat Doğan Sabancı, ödülün Türeci ve Şahin’e “bilginin sınırlarını tam zamanında daha ileri taşıyarak milyonlarca hayatı kurtarmaları” nedeniyle verildiğini söyledi. Vuslat Doğan Sabancı, Vakfın özellikle öne çıkardığı konunun kız çocukların eğitimi olduğuna dikkat çekerek bu çerçevede Türeci ile ortaya çıkan örneğin, genç kızları bilimle uğraşmaya yönlendirmesini umduğunu söyledi.
Türeci ise konuşmasında medyanın toplumu bilinçlendirmede eğitici, bilgilendirici ve sosyal sorumlu yönüyle salgınla mücadelede yüksek kalite destek sağlayabileceğini söyledi.

Uğur Şahin, ödül töreninden sonra verilen davette bir grup gazeteciyle sohbet ederken. Soldan sağa: Murat Yetkin, Özlem Gürses, Fikret Bila, Ertuğrul Özkök. Oturanlar: Kai Diekman ve (arkası dönük) Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Begümhan Doğan Faralyalı.

Aşı karşıtlığı ve bardağın dolu tarafı

Türeci ve Şahin, ödül töreninden önce düzenledikleri basın toplantısında üçüncü doz aşı ile ikinci doz aşıda 8 katına çıkan koruma etkisinin 20 katı bulduğuna dikkat çekti. Bilim insanları aşı olmanın gerekli ancak yeterli olmadığını, maske ve sosyal mesafe uygulamasının sıkı sıkıya devam etmesi gerektiğini tekrarladılar.
Bunlar aslında Türkiye’de Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın da söylediği şeyler ama birincisi işin sahibinden duyunca etkisi farklı oluyor, ikincisi de önemli olan uygulama. Önlemlerin kâğıt üzerinde kalmasının bir anlamı olmuyor, salgın can almaya devam ediyor.
Aşı karşıtlığı sadece Türkiye’de değil, her yerde bir sorun; Almanya’da da öyle. Bir Alman meslektaş, yetişkin nüfusun yüzde 80 oranında aşılandığı Almanya’daki aşı karşıtlığının Türeci ve Şahin’de hayal kırıklığına yol açıp açmadığını sordu.
Hayır açmamıştı. Tam tersine, bu kadar kısa zamanda, bu kadar yüksek aşılanma oranını -yeterli bulmasalar da başarı görüyorlardı. Aşı karşıtlığı ise onları değil, “sosyoloji, psikoloji gibi bilim dallarını” ilgilendiriyordu.
Bilimsel bakış iyimser olmayı, bardağın dolu tarafını görmeyi gerektiriyordu.

Özlem Türeci ve Uğur Şahin, şu anda bilim dünyasının pop-starları sayılmalarına rağmen sakin, sıcak ve alçak gönüllü kişilikleriyle dikkat çekiyorlar.

Türkiye’de olsalar başarabilirler miydi?

Bir meslektaş iki bilim insanına ilham verenin ne olduğunu sordu? Birbirlerine baktılar. Belki beklenen, daha siyasi tonlar taşıyan bir yanıttı. Ama Türeci, “Bizler gençliğimizde bilim insanlarının biyografilerini okuyup bir gün onlar gibi olmayı hayal eden insanlarız” dedi. DNA yapısının çözülmesine katkısı olan İngiliz biyofizikçi Rosalind Franklin’in adını özellikle saydı. Şahin ise kuduz aşısının ve mayalı gıdaların uzun süre saklanmasına yarayan “pastörizasyon” yöntemini bulan Fransız kimyager Louis Pasteur ile Alman bakteriyolog Paul Ehrlich’in isimlerini andı.
Bilim insanlarının dünyaları olmayanlardan çok farklı.
Başarının sırrı ise, Türeci ve Şahin’e göre, öncelikle merak. Bilinmeyeni merak eden, ortaya çıkarmaya çalışan insanlar başarıya ulaşıyor ama bu yetmiyor. Sabır da gerekiyor.
Şahin, Türeci ile birlikte kanser araştırmaları başta olmak üzere 35 yıldır çalıştıklarını söylüyor. Covid-19 aşısında başarıyı yakalayana dek “binlerce başarısız deney” yaptıklarını, ama yılmadıklarını söyledi.
Şahin’e, “Peki bu çabayı ve beyin gücünü Türkiye’de harcasaydınız aynı başarıyı gösterebilir miydiniz?” diye sordum.
“Sanmıyorum” dedi; “Türkiye’de bilimsel araştırmalara kaynak desteği henüz 5-6 yıldır doğru dürüst verilmeye başladı. O da başlangıç aşamalarında. Biz burada 35 yıldır bu desteği alabiliyoruz.”
Bir de üniversitelerdeki bilimsel özerklikten bilimsel araştırma özgürlüğüne dek bir dizi siyasi, bürokratik ve akademik engel var Türkiye’deki araştırmacıların önünde onu da hesaba katmak lazım.

Murat Yetkin

Gazeteci-Yazar

Recent Posts

İmamoğlu dikeni topuğuna batarken Erdoğan hedefine nasıl yürüyebilir?

Ekrem İmamoğlu, AK Parti döneminin yargı operasyonlarının simgesi haline gelen Silivri Cezaevinden “Korkma!” diye bir…

8 saat ago

Suriye Türkiye’yi giderek daha fazla içine çekiyor

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve cezaevine konulması ile gelişen olaylar, başta ekonomik…

9 saat ago

Trump ve gümrük vergileri: otokratların bilgiye ihtiyacı yok ki

Donald Trump şaşırtmaya devam ediyor. İkinci kez başkan seçildikten sonra aldığı kararlarla ABD’deki müesses nizamı…

11 saat ago

Kılıçdaroğlu Kurultaya beş kala “aday değilim” dedi, hesaplar değişti

CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin 6 Nisan Pazar günü yapılacak olağanüstü kurultayında aday…

2 gün ago

Madem boykot etkisiz oldu bu telaş niye?

Laf sahibinden ürer diye bir söz vardır. Bakanlarından medyasına dek AK Parti 3 Nisan sabahından…

2 gün ago

Siyaset bildiğini yapsın, hukuk arkadan gelsin bakışı toplumu sarsıyor

Ana muhalefet CHP Genel Başkanı Özgür Özel 24 Mart'ta Saraçhane mitinglerini yayınlamayan bazı medya kuruluşlarına…

2 gün ago