Kadir Has Üniversitesi Türkiye Eğilimleri Araştırması’nın 2021 sonuçlarına göre Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı’nın siyasi tabanı kemikleşti ve kutuplaşma arttı. İki blok arasındaki oy farkı kapanıyor, ittifaklar eşitleniyor. Seçmen nezdinde Türkiye seçim atmosferine girmiş görünüyor.
Kadir Has Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Grubu ve Global Akademi ortaklığında 2010 yılından bu yana her yıl gerçekleştirilen “Türkiye Eğilimleri Araştırması”nın 2021 sonuçları, 4 Ocak’ta çevrimiçi bir basın toplantısı ile duyuruldu.
Prof. Dr. Mustafa Aydın koordinatörlüğünde 23 Ekim-5 Kasım tarihleri arasında 1000 kişi ile yapılan görüşmelerin verileriyle hazırlanan araştırmaya göre Türkiye’de siyasi ittifaklar arasında ideolojik ve toplumsal kutuplaşma arttı. En genel sorulara bile verilen cevaplar evet hayır ve belirsiz arasında genellikle eşit dağılıyor, ya da ikiye ayrılıyor.
Buna göre Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı oranları birbirine çok yakın, önümüzde bir seçim olursa belirleyici olan yüzde 9’luk kararsız ve oy vermeyenler olacak. Bu kesimin üçte ikisi muhalefet kanadından, Ak Parti ve MHP ittifakı tabanı ise sabit görünüyor.
Basın toplantısında verileri yorumlayan Prof. Dr. Mustafa Aydın’a göre bu kemikleşme, ve kutuplaşma seçim atmosferine girildiğinin bir göstergesi olabilir:
“Oy tabanları konsolide oluyor. Partilere oy verenler arasında ciddi bir kemikleşme çıktı. Derin bir kutuplaşma görüyoruz. Duruşlar netleşmiş görünüyor.”
Bunun en etkin örneği katılımcıların oy verdikleri partileri veya liderlerini başarılı bulup bulmadıkları sorularına verilen cevaplarda saklı: Araştırmaya göre tüm partilerin destekçileri yüzde 80-90 oranında partilerini başarılı buluyor. Aydın’a göre CHP’nin kendi tabanından yüzde 83’lük bir onay alması daha önce hiç yaşanmamıştı, ancak “bu seçim atmosferiyle alakalı, partiler konsolide oluyor.”
Aynı tablo siyasi parti liderlerini başarılı bulma sorusunda da ortaya çıkıyor. Katılımcılar başka liderleri başarısız, kendi oy verdikleri parti liderini ise başarılı görüyor. Örneğin Kılıçdaroğlu’na destek oranı partinin daha önceki verilerine göre çok yüksek. Aydın’a göre bu, “kutuplaşma ve derin ayrılığa işaret ediyor. Kendi partisinden olmayan herkesin kötü olduğunu söylediği anlamına geliyor. Bunu en çok AKP’de görüyoruz. Onlar muhalefet partilerini başarısız gösteriyor.”
Bugün seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz sorusuna verilen cevaplarla çıkarılan oy dağılımı tablosunda Cumhur ittifakı ile Millet ittifakı arasında da çok az bir fark olduğu, kararsız kalan veya bu ittifaklar dışında fikir beyan eden vatandaşların çok az bir oranda olduğu görülüyor. Araştırmaya göre Cumhur İttifakı yüzde 45, Muhalefet ise HDP de eklenirse yüzde 43 oy oranına sahip.
Aydın’a göre “kaba olarak muhalefet ve iktidar oylarının birbirine eşitlendiğini söylemek mümkün.”
“Kararsızlar ve oy vermem diyenlerin üçte ikisi muhalefet bloğu tarafında olanlar. Bunlar kendi içindeki oranlara göre dağıtıldığında nihai sonuç AKP yüzde 37 CHP yüzde 28,4 diğer partiler de barajın üzerine geliyor. Bu rakamlar üzerinden toplamlara bakılırsa Cumhur İttifakı yüzde 49 millet İttifakı yüzde 38.6. Millet ittifakı, HDP de eklenince 48,2 ulaşıyor. Saadet Partisi, Vatan Partisi, Büyük Birlik Partisi gibi partiler farklı bloklara eklendiğinde de yüzde 49’lar civarında kafa kafaya bir durum ortaya çıkıyor. Kıran kırana bir sürecin yaşanacağı söylenebilir.”
Çalışmanın verilerine ek olarak, toplantıda bir şema daha paylaşıldı. Bu şemayı oluşturmak için araştırmacılar bir partiye oy veren ya da yakınlık duyan kişilerin tüm sorulara verdikleri cevaplar sınıflandırmış, bu sayede partilerin birbirlerine olan yakınlıkları ve siyasi skaladaki yerlerini de ortaya çıkarmaya çalışmışlar.
Bu tabloya şemaya MHP ve AKP ittifakına oy veren veya yakın hisseden katılımcıların hem ideolojik, hem yaşam tarzı olarak birbirine yakın durduğu, ve bu konuda net olduğu görülüyor. Bunun yanında, muhalefet partileri bu ittifakın karşısında görünüyor ancak eğilimler olarak birbirinden dağınık bir tablo çiziyor.
Aydın bunu şöyle yorumluyor:
“AKP ve MHP kanadı birbirine çok yakın yerlerde duruyor. Bu yalnızca oy verme değil, yaşam tarzı, duruşu, politikalarla yönetim sistemi ile ilgili görüşleri vs. her şeyleri açısından birbirine benzer bir blok. Bunun içinde AKP oyu yüzde 80. Buna karşılık muhalefet tarafının dağınık bir alana yayıldığı ve farklılaştığını görüyoruz. Muhalefet açısından siyaset yapmayı zorlaştıran bir durum. Aynı mesajı verebilir iktidar kanadı ancak muhalefet için bu zor.”
AKP ve MHP’den “oy kopmasının mümkün olmadığını” düşünen Aydın, ekonomik gelişmelerin burada etkili olabileceğini ancak yüzde 9’luk kararsız grubun muhalefetin söyleminin etkisine daha açık olduğunu söyledi.
“Önümüzdeki dönem için muhalefet için çalışmalarını iktidar bloğunu gevşetmek yerine kendi tarafında kendi cephesinde konsolidasyona gitme ihtiyacını gösteriyor. Kararsızların durumu esas mücadele olacak ve kimlikler üzerinden yapılan mücadele seçim sonucunu etkileyecek gibi duruyor.”
2017 yılında yürürlülüğe giren cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ise Türkiyelilerin siyasi yöneliminde yerini almış görünüyor. Muhalefet partileri parlamentoda parlamenter sisteme dönüş için çalışma yürütürken, siyasi yönelim tablosunda taban oturmuş görünüyor.
Bu sistemi başarılı buluyor musunuz sorusuna verilen cevaplarda ülke bu konuda üçe bölünmüş. Başarılı ve başarısız bulanların oranı da artıyor. Ne başarılı ne başarısız bulanlar da düşüyor. Bu konuda bir konsolidasyona gidiliyor ve kutuplaşma keskinleşiyor gibi: Yüzde 40-33-26
Araştırma verileri ittifaklar arasında yüzde 49’luk bir eşitliğe işaret ederken, yüzde 55-56’lık bir grup cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine olumlu baktığını söylüyor. Yüzde 44’lük bir grup ise parlamenter demokrasiyi tercih ettiğini söylüyor. CHP ve İYİ Parti içinde yüzde 24, yüzde 26,5 arasında bu sisteme destek verildiği görülüyor.
Aydın, muhalefet içindeki bu desteğin parlamento içinde “yeni parlamenter sisteme dönüş” çalışmaları yapan 6 parti için önemli bir gösterge olduğu görüşünde. Aydın, “CHP ve İYİ Parti parlamenter sisteme dönüş vurgulayacaksa, kendi tabanlarında bunu anlatmaları ihtiyacı görünüyor,” diyor.
Yönetimsel ifadelerin değerlendirilmesi başlığında ise demokratik siyasal sistemin Türkiyeyi yönetmek için iyi olacağını düşünenlerin oranı 2020 yılında yüzde 60 iken bu yıl yüzde 55’e düşmüş. Parlamento ve seçimlerle uğraşmak zorunda kalmayan güçlü bir lidere sahip olmanın en iyisi olacağını düşünenlerin oranı, 2020 yılında yüzde 46 iken 2021’de yüzde 51’e yükselmiş.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı başarılı bulma oranında ise küçük bir düşüş var. 2019’dan bu yana üç puanlık bir düşüş yaşanmış. AKP’yi başarılı bulma oranı 2019’dan bu yana artıyor. MHP’de de yüzde 12 lik bir atış var. Muhalefet partilerinde ise bir düşüş göze çarpıyor. Genel olarak hükümet politikalarının değerlendirilmesinde başarı yüzde 40. Ekonomi ile ilgili tüm şikayetlere rağmen genel itibariyle çok büyük bir oynama yok. Son üç yılda hafif bir yukarıya doğru ivme var.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde nasıl adaylar gösterilsin sorusuna verilen cevaplarda adayın başarılı bir siyasi geçmişi olmasi en çok öne çıkan özellik. Daha önceki yıllarda “dürüst ve ahlaklı olması” gibi soyut kavramlar ön plandayken bu sene siyasi geçmiş ve yönetim tecrübesini ön plana çıkmış.
Muhalefet tarafından tartışılan tek aday ile mi seçime gidilmeli, çok aday mı sorusuna katılımcılar nezdinde bir netlik yok.
İlgi çekici bir tablo, cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalsa hangi ikilinin kalmasını tercih edersiniz olmuş. Ak Parti seçmeni Erdoğan’ın karşısında en az İmamoğlu’nu görmek istiyor. Bu, en çok ondan tedirgin olduğu gibi yorumlanabilir.
Muhalefet açısından İYİ Parti kendi liderinin aday olmasını isiyor. Kılıçdaroğlu, Yavaş ve İmamoğlu arasında öne çıkan yok. CHP kendi liderini Akşener kadar ön planda görmüyor.
Kararsızlar açısından bakılıdğında yüzde 20’lik bir grup partide kararsız görünüyor. Yüzde 11’i oy kullanmayacağını söylüyor. Yüzde 22 ise Millet İttifakından herhangi bir siyasetçi olabilir diyor.
Katılımcıların kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz sorusuna verdikleri cevaplar Türkiye’de beş ana grup olduğunu gösteriyor: Muhafazakar, Milliyetçi, Kemalist, Sosyal Demokrat ve Siyasal İslamcı. İkincil olarak ne tercih edersiniz sorusuyla bu listeye sosyalist ve ulusalcı tanımları da giriyor.
Raporu karşılaştırmalı olarak ele almak eğilimleri ortaya çıkarmak açısından daha sağlıklı. 2018 yılında kendine muhafazakar diyenler yüzde 13 iken bu oran 2021 yılnda yüzde 22,5’e yükseliyor. Milliyetçilik neredeyse aynı kalmış, ufak bir düşüşün muhafazakarlığa kaydığı söylenebilir. Kemalizm ise 2020 yılında yüzde 10 iken 2021 yılında neredeyse iki katına çıkarak yüzde 19 olmuş. Sosyal demokrat ve apolitiklerde bir azalma var, bu artışın burdan geldiği düşünülebilir.
2021 raporunda katılımcılar, Türkiye’nin en büyük sorununu ekonomide yaşanan sıkıntılar olarak tarif ediyor. Araştırma 2021 Ekim ve Kasım başında gerçekleştirilmiş. Bu tarihler, Merkez Bankasının faiz kararı sonrası Türk Lirasının yaşadığı şiddetli değer kaybından önce. Son iki aylık ekonomi gündemini kapsamamasına rağmen ekonomik sorunlar birinci sırada çıkmış. İkinci ana sorun alanı ise mülteciler olarak görülüyor. Koronavirüs geçtiğimiz yılın aksine üçüncü planda kalmış. Hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması ve terörle mücadele bu sorunları takip ediyor.
Farklı bölgeler farklı problemleri öne çıkartıyor. Doğu ve Güneydoğuda mülteciler birinci sırada, koronavirüs Marmara ve Ege; İç Anadolu; Akdeniz ekonomik; Karadeniz de terör. Batıdan doğuya giderek korona ekonomi ve mülteci gibi üç grup oluşturulabiliyor.
Araştırmadaki ekonomik veriler geçim sıkıntısının ön plana çıktığını gösteriyor. Ailemi geçindiremiyorum diyenlerin oranı bir yılda yüzde 51 den 57’ye çıkmış. Yalnızca yüzde 30’luk bir grup ekonomik olarak daha iyi bir durumda olduğunu söylüyor. Tasarruf yapabildiğini söyleyen küşük bir kesim var, yüzde 75 yapamadığını söylüyor. Yüzde 5 tasarruf yapabiliyor.
Ekonomik zorlukların temel nedeni olarak ise ilk defa faizler birinci sırada çıkıyor. Aydın’a göre bu, “hükümetin bu konudaki söyleminin kendi kitlesi tarafında karşılık bulduğunu gösteriyor.”
Araştırmanın akademik uzmanlarından Prof. Dr. Osman Zaim, yüksek faizin neden olarak görülmesini şöyle yorumluyor: “Yüksek faiz daha önce ön plana çıkmıyordu. 2020 yılı korona ile mücadelede doğrudan yardımlar yerine kredilendirme seçildi. Hane halkı, esnaf krediye kolay ulaştılar ama ucuza ulaşamadılar. Kredilerin geri ödemeleri geldi. 23 Ekimde araştırma başladığında geri ödemeler dönemi geldmişti. Cumhurbaşkanının “ben halkımı faize ezdirmem” söylemleriyle birleştirince, bir ümit doğdu. Çok borcu olanlar, ödeme tarihleri gelenler de oldu. 23 ekim öncesi 16’ya düşürülmüştü.”
Prof. Dr. Erinç Yeldan da bu noktayı şöyle yorumladı: “Faiz politize olmuş bir konu. Politize olmuş bir toplumuz ki Erdoğan’ın ağzından çıkanlar politik tavır içinde yer buluyor. Ekonomi önemli ancak onun programlanması sadakat üzerinden gidiyor.”
Araştırmaya göre sığınmacılardan memnuniyetsiz olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 68,9. Memnuniyetsizliğin sebebi olarak en çok ucuz ve kaçak iş gücüne ve işsizliğe neden oldukları cevabı verilmiş. Bu cevabı suça meyilli olmaları, ülkenin kısıtlı imkanlarını tüketmeleri gibi cevaplar izliyor.
Ekonominin yanında mültecilerin bir sorun olarak görülmesi birbiriyle ilişkili yorumlanabilir. Prof. Dr Zaim’e göre “Ekonomisi kötüye giden ülkelerde bir suçlu arama ihtiyacı ortaya çıkar. Türkiyede göçmen ve mülteciler ve dış finansal saldırılar ana suçlular olarak ortaya çıkıyor.”
Mültecileri sorun olarak görmenin yanında sosyal kutuplaşma da artıyor. Kendinden olmayanla komşu olmak istememe, evlenmek istememe sorularına verilen cevaplar artıyor. Kendisinden farklı olana ayrışma ihtiyacı ve toplumsal kutuplaşmada artış var. Farklı sosyal kimliklerde de ayrışma netleşmiş. Son 3 yılda sıralama değişmiyor ama eşcinsel komşu istemem diyenler yüzde 61, mülteci istemem ise onu onu takip ediyor.
Raporun ayrıntılarını bu linkten edinebilirsiniz: “Türkiye Eğilimleri Araştırması 2021”
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 23 Kasım’daki basın toplantısında Donald Trump’ın 20 Ocak 2025’te başlayacak ikinci…
İçişleri Bakanlığı'nın tartışmalı bir kararla Tunceli ve Ovacık belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum ataması,…
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…