Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 12 Ocak akşamı vaka sayılarının bir önceki aya oranla dört kat arttığını, ama hastaneye yatışların yalnızca yüzde on arttığını söyledi. Açıklamasını da Omikron varyantının salgını hafifleteceğinden umutlu olduğu söyleyerek, bitirdi.
Sağlık Bakanının iki yıllık salgın yönetiminin birçok yönlerini çok defalar eleştirdim. Ama bunların içinde en vahim bulduklarım, gerçeğe uymayan umutlar dağıtması.
Yetersiz sayıda yapılan testlerle dahi bir ayın içinde dört katına çıkmış yeni enfeksiyon sayıları var. Test pozitiflik oranımız (yapılan testlerden ne kadarının pozitif sonuç vermesi) aynı süre içinde yüzde 7-8’den yüzde 18’lere dayanmış. Test pozitifliğinin yüksek olması, özellikle de yüzde beşin üzerine çıkması, yetersiz sayıda test yaptığınızı, yani toplumdaki enfeksiyonların çoğunu yakalayamadığınızı gösteriyor. Dolayısıyla günlük enfeksiyon miktarı ilan edilen 70 binin çok çok üzerinde.
Hastaneye yatış sayılarınız artmış. Yalnızca yüzde on demek durumu hafifletmiyor. Buna karşılık ben de daha dalganın başındasınız, önümüzdeki günlerde katlanan sayılar bu hastane yükünü çok arttıracak ve Ocak sonunda hastaneler ağzına kadar dolacak diyorum. Omikronun hafif geçtiğini söyleyen herkes gibi Bakan da salgının kontrolüne değil, kontrol edilmemesine yardımcı oluyor. Omikron daha önce gördüğümüz Delta varyantına göre bir miktar (yüzde 50-80 kadar) daha az hastane yatışına yol açıyor. Ama bu risk hala var. İnsanlar Omikron yüzünden de yoğun bakıma düşüyor ve ölüyor. Özellikle aşısız gruplar, koronavirüsten korunması gereken risk grupları için hala büyük bir tehlike. Üstelik hızı çok yüksek, deltadan en az iki kez, bazı ortamlarda beş kez daha kolay bulaşıyor. Sayılar bu kadar yüksek olunca, bir miktar daha az hastane yatışına yol açmasının anlamı kalmayacak. Var gücümüzle bulaşma hızını kesmek lazım.
Anlaşılan Bakan da gerçeklere dayanmayan iyimserlerden etkilenmiş. Omikronun hafif geçeceğine bir de üstelik kalıcı bir bağışıklık yaratacağına kanaat getirmiş. Oysa iyimserlerin söyledikleri verilere dayanmıyor. Varsayımlar üzerinden konuşacaksak, bu kadar çok insanı enfekte edecek bir virüsün (önümüzdeki üç ay içinde 3 milyar kişinin enfekte olacağı yönünde modellemeler var) çeşitli mutasyonlar geçirerek yeni ve belki de daha tehlikeli varyantlar geliştirebileceğini de hesaba katmak lazım.
Sözün kısası Omikron varyantı, bir Bakanın kamuoyunun karşısına geçip, salgının gidişatını değiştirecek umut kaynağı olarak takdim edebileceği bir varyant değil. Tersine elindeki verilere bakıp bu kadar kısa sürede inanılmaz derecede hızla yayılan varyantın önüne geçmek için ne gibi tedbirler aldığını, hastaneleri nasıl hazırladığını, canından bezmiş sağlık personelini motive etmek için neler yapacağını anlatması gerekirdi. Onun yerine, bilimsel temeli olmayan iyimserlikler yayarak vatandaşın zaten düşük olan tedbir alma motivasyonunu düşürüyor.
Bakanlık bir yandan da zaten çok etkin uygulanmayan temaslı arama ve kaynak saptanmasını iyice etkisiz kılacak yeni kararlar ilan etti. Yetersiz test yapıldığı için, tanı konulandan daha fazla tanı konulmamış enfeksiyonla insanlar ortalıkta dolaşıyor. Üstüne test yapılıp tanı konanların izolasyon süreleri de kısaltıldı. Omikronun bulaştırıcılık süresinin daha kısa olduğuna ilişkin bir bulgu yok. Virüsü alanlar, belirtilerin başlamasından sonraki 3-6 günde en yüksek bulaştırıcılığa ulaşıyorlar ve bu ortalama 10 gün sürüyor. Dolayısıyla 10 günün altındaki izolasyon sürelerinde bu insanlar bulaştırıcılıkları devam ederken topluma karışıyorlar. Bazı Avrupa ülkelerinin izolasyon sürelerini kısaltmayı tartıştıklarını duymuş olabilirsiniz, ama bu genellikle eksikliği çekilen sağlık personelinin bir an önce çalışır hale gelmesi için alınmış bir karar. İki risk arasında (personelsiz kalmış hastaneler mi, bulaştırıcılığı süren sağlık çalışanları mı) bir denge tutturma kaygısıyla alınmış bir politika kararı. Bütün bireyler için izolasyon süresini kısaltmak, zarardan başka bir şey getirmeyecek bir uygulama.
Temaslı olduğu bilinenlere test yapılmasından vaz geçilmesi bir başka vahim durum. Böylece Omikron gibi girdiği yerde bulunan neredeyse herkesi enfekte eden bir varyant varken, temaslılara tanı konmayacak. Böylece bu insanlar sahte bir güvenlik hissiyle, istedikleri gibi dolaşacak, işe, okula, alışverişe, sinemaya, düğüne gidecekler.
Aşıların Omikronun bulaşmasını önlemede en fazla %50 etkili olduğunu bildiğimiz halde aşılılar temaslı olsalar dahi karantinaya alınmayacak. Test zaten yapılmayacak. Onlar da sokaklarda dolaşıp enfeksiyon yayanların arasına katılacak.
İnsan “Sayın Bakan ne yapmak istemektedir? Nereye varmak istemektedir?” diye sormadan edemiyor? Acaba tedbirler sebep, salgın sonuç kanısına mı vardı?
Hafızalarımızı tazeleyelim. Geçen sene bu zamanlar Sağlık Bakanı, mRNA aşılarını değil Sinovac’ı alacaklarını, çünkü mRNA aşısı üreticilerinin en erken Nisan ayında aşı gönderebileceklerini söylediklerini, halbuki bizim zaten Nisan ayında kendi aşımız olacağını söylemişti. Nisan geldi geçti, vardık 2022’ye. Koronavirüse karşı ilk Türk aşısını beklerken verisini görmediğimiz Turcovac’a Bakanlık Acil Kullanım Onayı verdi. Dahası randevuları açtı ve bilmediğimiz sayıda vatandaş, klinik çalışma dışında bu aşıyı oldu. Türk Tabipleri Birliği, Türk Toraks Derneği, Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği vb birçok meslek örgütü ve uzman veriler olmadan böyle bir uygulamanın yanlış olacağını söyledi. Gecikmeden hain ilan edildiler. 12 Ocak günü Hacettepe Üniversitesinden Prof Serhat Ünal yaptıkları Sinovac kontrollü çalışmaya göre Turkovac’ın Sinovac’dan daha etkili olduğunu söyledi. Yaptıkları çalışmada Sinovac kolunda 45, Turkovac kolunda 23 enfeksiyon saptamışlar. Toplam 1008 gönüllü izlemişler. Bu durumda Turcovacın çok etkili olduğunu düşünüyorlarmış.
Bir deja vu, ben bunu daha önce görmüştüm durumu. Aynı ekip 2020’nin son günlerinde de benzer bir sunu yapmış, benzer enfeksiyon sayılarıyla Sinovac’ın %92 etkili olduğunu söylemişlerdi. O zaman uzun uzun, yetersiz sayıda “gözleme” yani enfeksiyonu alan kişiye dayanarak yaptıkları hesabın güvenilir olamayacağını anlatmıştım. Aradan geçen sürede de Sinovac’ın koruma oranının söylenenden çok daha düşük olduğunu gözledik. Hatta Bakanlık da durumu kabullendi ve çift doz Sinovac ile aşılanan vatandaşlara 3., 4., 5. doz aşı hakkı tanıdı.
Karar vericilerin neyi neden söyleyip yaptıklarını anlamaya çalışmaktan yorulduk. Ne bilimle, ne rasyonel düşünceyle açıklamak mümkün olmuyor. Sonuç, bütün çıplaklığıyla ortada. Virüse karşı yalnız başımızayız.
Aşılarınızı tamamlamadıysanız tamamlayın. BioNTech yaptırın. Karmakarışık hale gelen aşı şemasında yolunuzu bulmak için Klimik Derneğinin yayınladığı yol göstermeden yararlanabilirsiniz. Aşınızı olun, ama aşılıyım bana bir şey olmaz demeyin.
Kalabalıklardan uzak durun. Evinizi, işyerinizi iyi havalandırın. Mümkünse evden çalışın. Maskenizi burnunuzu ağzınızı iyice kapatacak şekilde kullanın. Eş dostla görüşmeyi bahara erteleyin. Birisiyle mutlaka görüşmeniz gerekiyorsa açık havada buluşun.
Boğaz ağrısı, ateş, kırgınlık, kas ağrısı, öksürük vb olursa test yaptırmaya çalışın.Yaptıramıyorsanız kendinizi Covid kabul edin, ev halkından uzak durun, sokağa çıkmayın. Belirtiler başladıktan sonra en az on gün süreyle kendinizi başkalarından yalıtın.
Bir de önümüzdeki bir iki ay içinde kalp krizi geçirmeyin, apandisitinizi patlatmayın, arabayı dikkatli kullanın kaza yapmayın. Bize de kızmayın. Salgını biz yönetmiyoruz.
Şam Ravda Meydanı, 15 Aralık 2024, Türkiye’nin Şam Büyükelçiline 12 yıl aradan sonra, ay yıldızlı…
Mehmet Öğütçü ve Rainer Geiger Ortadoğu, yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çalkantıların izlerini taşıyan…
Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara…
ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın Suriye'de Türkiye destekli Suriye Milli…