Sanki Kazakistan’da serbest seçimle hükümet değişikliği mümkünmüş gibi bütün bölge liderleri “darbe savuşturuldu” demeçleri patlatmaya başladı birbiri ardına. Oysa Kazakistan’da 2 Ocak’ta başlayıp 5-6 Ocak’ta zirveye ulaşan olayları planlı bir ayaklanma dahi saymak mümkün görünmüyor. Belli bir liderliğin bulunmadığı, biriken bardağın otogaz fiyatlarına zam ile gelen son damlayla taştığı bir öfke patlaması. Öfkenin asıl nedeni, halkın ülkenin zengin kaynaklarından pay alamaması, bütün servetin yönetimdeki oligarşiye gitmesi. Nitekim 2019’da güya geri çekilip yerine Cumhurbaşkanı olarak Kasım Cömert Tokayev’i bırakan Türk dünyasının büyük ağabeyi Nursultan Nazarbayev, bu defa Milli Güvenlik Komitesi başı olarak sahneye döndü. Aynı oyun yeniden kuruluyor.
Üstelik oyunun yeniden kurgulanması Rusya birliklerinin diğer Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü ülkelerinin sembolik desteğiyle Kazakistan hükümetince çağrılması yoluyla oldu.
NATO Dışişleri Bakanları 7 Ocak’taki video konferansında temel olarak Ukrayna’ya yoğunlaşarak zaten Kazakistan konusuna ellerinin uzanamayacağını kabullenmiş gibiydiler.
Türk Devletleri Teşkilatı 11 Ocak’ta Dışişleri Bakanları düzeyinde video toplantı yaptığında durum Avrasya’nın önemli ülkelerinden, enerji, tarım ve sanayi devi Kazakistan’da durum yatışmaya başlamış, Vladimir Putin kazanmıştı.
12 Ocak’ta yapılan NATO-Rusya toplantısında Rusya masayı dağıttı. NATO’ya Ukrayna’yı üye almayın ültimatomu çekti. Ukrayna’nın doğusundaki Rusya yanlısı ayrılıkçılarına verdiği apaçık desteği hiç gizlemese de işin ucunun Kırım gibi toprak ilhakına varacağı iması ortadaydı. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Doğu Avrupa’da savaş tehlikesinden söz etmeye başladı. Ama Joe Biden’ın da Ukrayna için Rusya’yla savaşacak hali olmadığı görülüyordu.
ABD, Rusya’yı Ukrayna konusunda Karadeniz’de gösterdiği NATO varlığıyla dizginlemeye çalışıyor. Bu konuda Türkiye’nin desteği önemli. Türkiye’nin Karadeniz komşusu Ukrayna’ya verdiği destek Rusya’nın canını sıkıyor. Rusya’nın canını sıkan bir konu da Yunanistan’ın Balkanlardaki Rus varlığına karşı topraklarında başlattığı NATO tatbikatı.
ABD’nin Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Kıbrıs Rum hükümetlerinin bel bağladığı doğal gaz projelerine destekten çekildiği haberleri işte tam bu sırada geldi.
Karadeniz-Akdeniz dengesi yeniden kuruluyordu.
Yunanistan bu işe çok bozuldu. Kriyakos Miçotakis daha geçenlerde ABD’ye yeni askeri üsler vermeyi önermiş, ancak eldekileri güçlendirmenin yeteceği yanıtını almıştı. Atina, ABD’nin derdinin Türkiye olmadığını, kendisi Pasifik’te Çin ile asıl mücadeleye hazırlanırken Rusya’nın Akdeniz’de yeniden, hatta Suriye nedeniyle Soğuk Savaş döneminden daha çok güçlenmesini durdurmak olduğunu okuyamadı. Karadeniz-Akdeniz dengesi hem o nedenle hem de İsrail’in güvenliği için gerekliydi. Türkiye’yi Mısır, İsrail ve Orta Doğu’daki diğer aktörlerle yumuşamaya teşvik etmek çok daha makul ve ucuz bir yöntem olacaktı. Örneğin Libya’da birlikte davranmak iyi bir teşvik örneğiydi.
Azerbaycan’ın Ermenistan işgalindeki topraklarını kurtarması da bölgemizde masayı dağıtan bir gelişme oldu. Türkiye bu hamlede Azerbaycan’ın en büyük destekçisi oldu; diğer destekçileri de İsrail ve Pakistan’dı. Azerbaycan harekâta başlayınca Rusya’nın Ermenistan’ı desteklememesi, Başbakan Nikol Paşinyan’ı kendi saflarına çekerek Türkiye ile doğrudan görüşmelere teşvik etmesi önemliydi. Bu görüşmelerin ilki bugün, 14 Ocak’ta Moskova’da yapılıyor.
Kafkaslarda dengeler yeniden kurulurken ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi aslında Orta Asya’daki değişim zincirinin ilk halkasıydı.
Endişe, zaten kırılgan durumdaki Kırgızistan’ın patlamasıydı, ama en sağlam görünen Kazakistan patladı.
Çin, arka bahçesi konumundaki Orta Asya’da olanları dikkatle izliyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun bu süreçte Pekin’e giderek Wang Yi ile görüşmesi isabetli bir adım sayılmalı. Ama Çin de ABD ile Pasifik’teki asıl mücadelesine, daha gerçek anlamıyla başlamamış mücadelesine hazırlanıyor. Çin dünyanın bu bölgesinde Rusya ile, Rusya da Pasifik’te Çin ile birlikte hareket ediyor.
Ancak NATO ittifakına rağmen ABD, AB’den Rusya’ya karşı beklediği desteği bulamıyor. Avrupa ülkeleri açıkçası Rusya’dan korkuyor; sadece askeri bakımdan değil, enerjide doğal gaz bağımlılığı bakımından da. ABD ve AB yönetimlerinin tamamen iç siyasette kamuoyuna bir şey yapıyor görünmek için başvurdukları, 19’uncu yüzyıldan kalma “yaptırım” siyasetinin hiçbir işe yaramadığı da artık ortada.
ABD açısından Türkiye’nin önemi coğrafi konumu nedeniyle yeniden önem kazanıyor. Türkiye geçenlerde TÜSİAD’ın dış politika webinarında Prof. Dr. İlter Turan’ın kullandığı tanımla “perakende dış politikayı” bütüncül bakışla değiştirebilirse kayıplar kazanca dönüştürülebilir. Bu ekonomiye de yarar.
Aksi halde “değerli yalnızlığımızla” övünmeye devam ederiz.
ABD’nin seçeceği 47’inci Başkan, Türkiye’nin 12 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çalışacağı 5’inci Başkan olacak. AK Parti…
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…