Madem YÖK’ün kaldırılmasını konuşuyoruz; başarılı ülkelere bir bakalım; acaba onlar üniversitelerini nasıl yönetiyorlar? Ne kadar kaynak ayırıyorlar? Uluslararası üniversite sıralamalarına, mesela THE’ye göre, ilk 100’de en çok üniversitesi olan ülke, 39 üniversite ile Amerika. Onu 11 üniversite ile İngiltere ve 10 üniversite ile Çin izliyorlar. OECD ülkeleri içinde, Kanada (6), Hollanda (8), Avustralya (7) ilk 100 içinde en çok üniversitesi olan diğer ülkeler. OECD ülkelerinin öğrenci başına harcadıkları para ile ilk 100’e soktukları üniversite sayısı arasında, çok büyük bir korelasyon olması şaşırtıcı değil. Eğitimde üniversitelere en büyük kaynağı ayıran Amerika, en çok üniversiteyi listelere sokuyor; hemen ardından İngiltere geliyor; onu diğer büyük bütçeli ülkeler, Hollanda, Kanada ve Avustralya izliyor.
Böyle bakıldığında, Çin çok aykırı bir örnek: 10 sene önceye kadar Çin’in ilk 100 içinde 1-2 üniversitesi vardı; şimdi sayı 10’a çıktı ve gitgide çoğalıyor. Artık dünyada en çok yayın yapan ülke ABD değil, Çin. Oysa Çin’in ayırdığı kaynak ABD’ye göre çok daha az. ABD, 20 milyon öğrenciyi eğitmek için yaklaşık 632 milyar dolar ayırırken, Çin 2020’de 32 milyon öğrenciyi eğitmek için 223 milyar dolar ayırıyor. Ayırdığı bütçeyi her yıl artırsa da, hala ABD’ye göre epey daha az para harcıyor. Peki nasıl oluyor da, bu başarıyı yakalıyor?
Şu anda Çin’de 3000’e yakın üniversite, ve 32 milyon üniversite öğrencisi var. Gençliğinin % 50’si üniversite eğitimi alıyor. Hedefi, üniversite eğitiminde dünya lideri olmak.
Çin dünyanın ikinci en büyük ekonomisi ama yaşam standartları Türkiye ile benzer. Asgari ücret aşağı yukarı benzer. Bunun sebebi basitçe şu olabilir: Gayri safi yurt içi hasılası yaklaşık 18 katımız ama nüfusu da 17 katımız. Öte yandan onlar 32 milyon gence üniversite eğitimi veriyor; biz ise 8 milyon gence. Yani onların üniversite öğrencisi sayısı bizim 17 katımız değil 4 katımız. Bu nasıl oluyor? Onların nüfusu yaşlanıyor; genç sayısı az. Öte yandan biz de herkesi üniversite mezunu yapma hedefinde işin ucunu biraz kaçırmış gibiyiz. Harcadığımız paraları karşılaştıralım: Çin’in üniversite eğitimine ayırdığı toplam bütçe 223 milyar dolar. 2020 yılı Türkiye bütçesinde 128 devlet üniversitesine ayrılan toplam bütçe 36 milyar TL yani 4,7 milyar dolar. Onlar 223 milyar dolara 32 milyon öğrenciye eğitim veriyor; biz 4.7 milyar dolara 8 milyon öğrenciye. Onlar öğrenci başına 6900 dolar gibi bir para harcıyor; biz 600 dolar gibi bir para harcıyoruz. Onlar eğitime bizim 10 katımızdan fazla kaynak ayırıyor.
Bir de Çin’in bu parayı ne şekilde harcadığına bakalım: Çin, 20. Yüzyılın sonlarına doğru, üniversitelerinin en iyilerini ayırıp, dünyanın en iyileri olmaları için özel programlarla desteklemeye karar vermiş. Bu üniversitelerin bütçelerini artırmışlar, onlara yeni araştırma merkezleri, altyapı destekleri vermişler, uluslararası konferanslar düzenlemeleri, yurtdışı konferanslara katılmaları, dünya çapında araştırmacıları çekmeleri için destekler vermişler. Sonuç: Şu anda uluslararası sıralamalarda ilk 100’de 10-12 Çin üniversitesi var. En yukarıdaki Çin Üniversitesi olan Tsinghua Üniversitesi’nin bütçesi 4.5 milyar dolar. Türkiye’nin toplam üniversite bütçesi kadar. İlk 20 üniversitenin bütçeleri toplamı 36.6 milyar dolar. Ortalamada üniversite başına 1.8 milyar dolar.
Türkiye’de en iyi üniversitelerin 2020 bütçelerine bakalım: Öğrenci sayısı görece çok olan Hacettepe Üniversitesine 150 milyon dolar, ODTÜ’ye 100 milyon dolar, Boğaziçi Üniversitesi’ne 50 milyon dolar. Elit Çin üniversiteleri ortalama 1.8 milyar dolar; elit Türk üniversiteleri ortalama 100 milyon dolar. 2020 bütçelerine bakmak da yanıltıcı: 2022 bütçeleri, bundan epey az: Hacettepe 1 milyar 661 milyon TL, ODTÜ 911 milyon TL, Boğaziçi 482 milyon TL. 2022 ortalama dolar kurunu büyük bir iyimserlikle 14 TL kabul etsek, sırasıyla 118, 65 ve 34 milyon dolar.
Türkiye’de çok iyi, köklü üniversiteler var. 100 kat az kaynaklarla dünya çapında işler yapıyorlar. Ancak bu ligde başarılı olmak için ayırmamız gereken kaynakları ayırmıyoruz. Böyle bir kaynağımız yok; var olanı da akılcı kullanmıyoruz. Bu üniversiteleri yönetme, iyiye götürme iddiasındaki YÖK’te bu üniversitelerden üye yok; yeni kurulmuş taşra üniversitelerinden, Kırıkkale Üniversitesi’nden, Karatay Üniversitesi’nden üyeler var.
Herkesi üniversite mezunu yapmak, her ile üniversite açmak hedefi ile toplam pastayı büyütmeden gittikçe pastadan daha çok dilim çıkarmaya çalışıyoruz. Sonuç olarak, eğitim kalitesi düşüyor; en iyi üniversitelerimiz can çekişiyor. Yetmiyor; en iyi üniversitelerimizdeki yetkin akademisyenleri görevden alıyor; yerlerine bu yeni kurulmuş üniversitelerden yöneticiler getiriyoruz. Sonuç: Yeni kurulmuş üniversiteleri geliştirmek yerine, en iyileri aşağı çekiyor; herkesi vasatta eşitliyoruz.
Kaynaklarımız az olduğu için mi eğitime kaynak ayıramıyoruz, eğitime kaynak ayırmadığımız için mi fakirleşiyoruz? Bunun cevabını Çin’e bakarak verebiliriz: Çin dünyanın ikinci büyük ekonomisi olup sonra bu kaynakları ayırmamış; nüfusunu eğitip elit üniversiteleri ile beraber sanayisini geliştirmiş. Bizim de herkesi vasatta eşitlemek yerine, araştırma üniversitelerimizi en iyiye ulaşmaları için kuvvetli bir şekilde desteklememiz lazım. Bunun için ilk adım, YÖK’ü kaldırıp araştırma üniversitelerimizi özerk bir şekilde gelişimlerini planlayacak şekilde özgür bırakmaktır.
Geçen hafta sonu gazeteci Nevşin Mengü aleyhine bir mülakatı nedeniyle soruşturma açıldı; gözaltına alındı, adli…
Şam Ravda Meydanı, 15 Aralık 2024, Türkiye’nin Şam Büyükelçiline 12 yıl aradan sonra, ay yıldızlı…
Mehmet Öğütçü ve Rainer Geiger Ortadoğu, yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çalkantıların izlerini taşıyan…
Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara…
ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…