Dün, Türkiye Varlık Fonu (TVF) ile LYY Telekomünikasyon AŞ (LYY) arasında, Türk Telekomünikasyon AŞ’nin (Türk Telekom) toplam sermayesinin yüzde 55’ini temsil eden paylarını satın almak için Pay Satın Alım Sözleşmesi imzalandı.
AKP, Türk Telekom’u neden özelleştirdi, bugün 17 yıl sonra neden geri aldı? Bu bir kamulaştırma mıdır? Ama diyemiyoruz çünkü başka yorumlar var.
Yakından bakalım;
Neden geri alındığını konuşmadan önce olanları şöyle bir basitçe özetleyelim;
Olayın özetini yukarıda verdik ama Aralık ayı sonunda (LYY Telekom (Bankalar) Neden Varlık Fonu ile Masaya Oturdu?) ve dün (OTAŞ (Ojer Telekom) 8 Mart 2022’de Kapandı) Turk-Internet sitesinde yayınlanan 2 ayrı yazıya, Türk Telekom’dan duruma ve OTAŞ’ın sermaye gelişmelerine dair haberlere göz atarsanız, OTAŞ’ın Türk Telekom’a patron olmaktan çok, adeta yavrusu olabilecek boyutta olduğunu görebilirsiniz. Zaten bu nedenle olsa gerek, Londra ve Dubai borsaları 2008’de Lübnanlı ana şirket Oger Telecom’a geçit vermemiş.
Ama buna rağmen yetkili olanlar arasından kimse, bu firmaya “sen hangi boyunla?” diye sormamış. Neden acaba? Hatta daha ileriye gidilerek, bankalar bu firmaya sermayesinin bu kadar düşük olmasına karşın ve de öncesinde ödemediği bir kredi geçmişi olmasına rağmen, 4,75 milyar dolar gibi inanılmaz boyutta bir borç vermiş.
Bütün bu olanlar için “nasıl yani?” diye sormak lazım.
Ama bu sorulara cevap veren yok. Hatta TBMM’de sorulsa bile. Mesela yıllar içinde cevap alamadığımız onlarca sorudan en önemlisi, imtiyaz sözleşmesinde yer alması gereken “yatırım mecburiyeti miktarı” idi. Bu soruyu 2005’den itibaren gazeteci olarak da sorduk. TBMM’deki soru önergelerinde de kimi siyasetçiler tarafından soruldu. Ama cevap “Ticari Sır” şeklindeydi. Yani halkın şebekesinin imtiyazını veriyorsunuz ve verdiğiniz yere soru sorulmasını engelliyorsunuz. Sonucunu bugün olması gerekenin 10’da biri olan 400 bin km fiber ile yaşıyoruz maalesef.
OTAŞ, Türk Telekom’un yüzde 55’ini alacak ne telekom tecrübesine, ne mali yapıya, ne de idari yapıya sahip değildi. O zaman nasıl oldu da bu şirket, Türk Telekom gibi bir devin yüzde 55 hissesini, bankalardan 4,75 milyar dolar gibi dev bir krediyi aldı ve 17 yıl Türkiye’de açık kaldı?
Bu sorunun bir cevabı, acaba OTAŞ bir emanetçi miydi? Bu geçmişin sualiydi. Zamanında ne sivil toplum örgütleri, ne düz vatandaşlar olarak bizler, ne de siyasetçiler bu suali dosdoğru soramadık.
Ancak bugünün suali daha önemli: Acaba Türk Telekom şimdi emanetten, vesayete mi geçiyor?
AKP’nin şirketi geriye almasına daha farklı bakmadan önce bir yanlışlığı düzeltelim. 2005 yılında yapılan Türk Telekom özelleştirilmesinde 2 konu vardı; Türk Telekom isimli şirketin hisselerinin bir kısmının satılması (yani yüzde 55’inin özelleştirilmesi) ve Türkiye’nin haberleşme altyapısının kullanım imtiyazının verilmesi.
Osmanlı zamanından bu yana gelen 180 yıllık haberleşme altyapısı (bakır kablolar, fiber kablolar ve bu haberleşmeyi sağlayan ekipman) halka aittir. Bu altyapı başlıbaşına bir servettir. 2005 yılındaki fiyatlarla yapılan bir hesaba göre, o altyapının ederinin 90 milyar dolar civarında (sadece bakır olarak, işçilik hariç) olabileceği şeklindeydi. Ama bu altyapının daha önemli yanı “stratejik” olması. Bu nedenle Almanya, İngiltere, Ukrayna ya da Türkiye’de farketmez; Telekom altyapısı devlete, millete, halka aittir. Bunun ancak belli sürelerle kullanım hakkı yani “imtiyaz” verilir. İşte 2005’de verilip, 2026’da sona erecek olan da budur.
Bu aynı zamanda önemli bir sorudur; “2026’da imtiyaz Türk Telekom’dan alınırsa, şirketin değeri ne olur?” Muhtemelen bankalara baskı için de kullanılmış olabilir. Bu konuyu daha ayrıntılı diğer bir yazıda açıklayalım. Çünkü Danıştay kararlarından, Devlet Denetleme Kurulu raporlarına kadar, Elektronik Haberleşme Yasasına madde konulmasına kadar, o kadar çok ayrıntısı vardı ki, sadece 1 tek link verip şimdilik geçelim: Danıştay, ‘İmtiyaz Sözleşmesi’ne Görüş Bildirdi
Bugünlerde Türk Telekom’un neden Varlık fonuna alındığı ve buradan sonra ne olacağına dair tahminler havada uçuşuyor. Bazı kaynaklara biz de sorduk. Çünkü birileri Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile son dönemdeki yakınlaşma ve 10 milyar dolarlık desteğe bakıp, “Acaba BAE’ye mi satılacak, Katar’a mı” diye soruyor. Ama galiba AKP çağ atlamış. Yani 2002’de yönetime geldiklerinden itibaren, ana akım medyayı ele geçirerek, seçmeni yönlendirmeyi başardılarsa da, daha eğitimli, dolayısıyla da muhalif insanların yer aldığı interneti kontrol altına alamadılar. 5651 sayılı kanunda 15 yılda yapılan 18 güncellemeye/eklemeye rağmen internet hala yanlış olan herşeyi konuşuyor. Z neslini bu nedenle kaybettiklerini yazmıştık. Dolayısıyla AKP muhtemelen çağ atladı ve artık hedefleri medyadan, sayısal (digital) haberleşmeye yani internete döndü.
Türk Telekom ya da Turkcell, 81 ile yaygın altyapısı ile çok önemli 2 şirket. Dolayısıyla şirketin TVF’na alınmasının nedenini, AKP’nin iktidarı kaybetme olasılığının yükselmesine karşı bir strateji olarak düşünmeli miyiz? Bakalım Turkcell ve Türk Telekom neler sağlar?
Üyelere İstihdam: AKP’nin İBB’yi ve Ankara Büyükşehiri elinden kaçırması sonrasında buradan ayrılmak zorunda kalan partizan insanların, PTT, THY, Turkcell, Ulaştırma Bakanlığı ve bazı diğer bakanlıklarda istihdam edildiği görülüyor. İktidarın kaybedilmesi durumunda, bu insanlara yer bulamamak, AKP için olumlu olmayacaktır
Eko Sisteme Kazanç: Turkcell ve Türk Telekom, 81 ilde bayi teşkilatına ve çok büyük tedarikçi (sarf malzemesi, yemek, servis, danışmanlık vsvs) tabanına sahip işletmeler. Bunlar da AKP’nin başka düzeyindeki üyeleri için lazım. Onların da kaybedilmemesi lazım.
Büyük Kazançlar: Diğer yandan bu firmalar 1 kerede 2 haneli milyar TL’lik cirolar yapan firmalar. Başka deyişle adeta para basıyorlar.
Haberleşmenin Kontrolü: 15 Temmuz olduğunda, AKP iktidarı HGS sisteminin yazılımını çöpe attı ve dedi ki; FETÖ bu yazılım sayesinde hangi arabanın nereden geçtiğini görür. Bu örneklemeden anlayacağınız üzere, haberleşme altyapılarının birilerinin elinde olması şu imkanları sağlar;
Son olarak şundan da bahsedelim; basında Turkcell’in Telia Sonera hisselerini alan kurumun Türkiye Varlık Fonu olduğu yazılsa da, aslında yukarıda adını gördüğünüz bir şirket tarafından alındı. Bu şirket, 10 haziran 2020’de yüzde 100 TVF ortaklığıyla ve 5 milyon TL sermaye ile kuruldu.
Yönetim Kurulu için şöyle bir bilgi var: Varlık Fonunun Genel Müdürü olan Arda Ermut aynı zamanda bu bilgi teknolojileri firmasının Yönetim Kurulu Başkanı. TRT’de önce dijital editör olan ve son olarak TRT’de Dijital ve Teknolojiden Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığını üstlenen Murat Akgüç ile birlikte Yönetim Kurulu 2 kişiden oluşuyor. Bu 2 kişi, firmanın pay devri yapması durumunda da onaylama hakkına sahip.
Emanetten, vesayete mi sorusunu sorarken, AKP’nin geçmişte ne yaptığına dair izlenimlerimizle analiz yapmaya çalışıyoruz. Bu 2 şirketimiz çok kıymetli ama AKP yönetimi altında nereye doğru yönlendiklerini sorgulamamız lazım. Çünkü bunlar bu ülkenin öz varlıkları ve sadece maddi olarak değil, vatandaşın rahatı, güvenliği ve mutluluğu açısından da önemli. Özellikle de “altyapı”.
Epeydir Türk Telekom yazmaktan uzak duruyordum. Çünkü benim yazdıklarımı alıp yayınlayan ama lütfedip, bir kaynak belirtmeyen çok insan var. Ben de bundan sıkıldım. Ama anlatmak da gerekiyor anlaşılan. Mesela yarın şu imtiyaz olayının ne olduğunu daha iyi anlatacağız.
İçişleri Bakanlığı'nın tartışmalı bir kararla Tunceli ve Ovacık belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum ataması,…
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…