Altı partili muhalefet ittifakının seçimlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın karşısına kimi aday çıkaracağı artık ittifak içinde tartışmaları dışarı taşıran bir soruna dönüşmeye başladı. Adayın kim olacağı artık muhalefetin ekonomik krizden çıkış programının da önünde duran soruna dönüşüyor. Adayın isimlendirilmesi içinse gözler CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nda.
Bunun üç temel nedeni var.
Birincisi, CHP’nin ittifakın en büyük partisi olması. CHP’nin desteklemeyeceği bir adatın seçilme şansı zaten bulunmuyor.
İkincisi, geniş tabanlı muhalefet fikrinin babası (ve İYİ Parti lideri Meral Akşener’le birlikte) mimarı Kılıçdaroğlu.
Üçüncüsü, şu anda kamuoyunda aday adaylığı en çok tartışılan isimlerden üçü de CHP saflarında. İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve Kılıçdaroğlu’nun kendisi.
Akşener daha baştan “Ben aday değilim” dedi; ama siyasetin meşru zemininde küçük de olsa hiçbir ihtimali göz ardı etmemek gerekir. Kaldı ki, görüş birliği diyelim ki Akşener üzerinde sağlansa dahi onun aday olduğunu ilan etmek de muhtemelen Kılıçdaroğlu’na düşecektir.
Şu an aday yarışında olmasa da Akşener ihtimalinin en önemli dezavantajı Kürt seçmenden oy alma zorluğu olacak gibi görünüyor. Akşener’in (yakın zamana dek CHP’nin olduğu gibi) belli bölgelere sıkışmaması için zaten bu konuda MHP ile rekabeti bir yana bırakıp -sadece Kürt seçmene değil, ilerici seçmene de yönelik- bir şeyler yapması zorunlu. 27 Nisan’da TBMM Grubuna hitabında Osman Kavala’ya ömür boyu hapis cezası verilmesine atfen “Gezi Direnişine” sahip çıkması buna iyi bir örnek oldu.
Altılı muhalefet masası 24 Nisan’da Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ev sahipliğine yaptığı toplantı bildirisine göre kurulan matrise göre aday “uzlaşmacı, özgürlükçü, demokratik değerleri içselleştirmiş, milletimizin tamamını kucaklayan, siyasi ahlak ilkelerini benimseyen, liyakat sahibi” bir isim olacak. Kusura bakmasınlar ama bu matrise uyan milyonlarca isim var Türkiye’de.
İmamoğlu’nun İstanbul’un yanı sıra CHP’nin son dönemde sorunlu olduğu Karadeniz ve Güneydoğu seçmeninden oy alma potansiyeli var. Yavaş’ın milliyetçi-muhafazakâr seçmenden de oy alma potansiyeli mevcut, İmamoğlu kadar olmasa da belli bir oranda Kürt seçmenden oy alma potansiyeli de mevcut; en azından Ankara’da almışlığı var.
Altılı muhalefetten siyasetçilerle yaptığım görüşmelerden Kılıçdaroğlu’nun aday ismi olarak masaya İmamoğlu’nu da Yavaş’ı da getirse büyük bir itirazla karşılaşmayacağı izlenimine sahibim.
Ancak Kılıçdaroğlu kendi ismini masaya getirirse aynı heyecanın duyulacağından emin değilim.
Bunun nedeni Kılıçdaroğlu’nun diğer liderlerce Cumhurbaşkanlığı makamına layık görülmemesi, makama oturduktan sonra İkinci Erdoğan olmayacağına güven duyulmaması değil. Tam tersine konuştuğum Altılı İttifak siyasetçileri Kılıçdaroğlu’nun mevcut koşullarda Erdoğan’ın yerine cumhurbaşkanı olması gerektiğine inanıyorlar.
Ama aynı zamanda Kılıçdaroğlu’nun aday olduğu açıklanır açıklanmaz Erdoğan ve AK Parti’nin Kılıçdaroğlu’nun Alevi olması nedeniyle el altından, belki de açıktan kara propagandaya baş vurabileceği bunun da büyük çoğunluğu Sünni olan muhafazakâr seçmeni caydıracağı endişesi taşıyorlar. İYİ Partili Koray Aydın’ın “seçilebilecek aday” söyleminin altında bu endişe vardı örneğin.
Türkiye’nin bu ayrımcı bakışı geride bırakmış olması gerekir, diyebilirsiniz, ben de öyle diyorum, ama bu endişenin dile getirildiği de bir gerçek. Kılıçdaroğlu bu endişenin farkında. Kendisine rakipleri değil ama dostları tarafından doğrudan söylendiği bilgisine de sahibim.
Cumhuriyet Gazetesi, Kılıçdaroğlu’nun 26 Nisan’da CHP Grubuna hitaben yaptığı konuşmayı “adaylık ilanı” olarak yorumladı.
CHP liderinin bu yoruma yol açan sözleri şunlardı:
• “Yol arkadaşlarımıza sesleniyorum; size de bir çift lafım var. (…) Ben o yoksulluğa mahkûm edilen çocuklar için mücadele edeceğim. Ya bana katılın ya da şimdi, şu anda yolumdan çekilin.”
Bu sözlerin muhatabı Altılı İttifak değil, doğrudan CHP’liler. Bana kalırsa CHP lideri zor kararı alacağı sürece girerken partisini yek vücut arkasında görmek istiyor. Eskiden kalma ekip kavgalarının canlanmasını hedef alıyor. O konuşma da adaylık ilanı değil, kimi aday gösterirse onun arkasında durulması gerektiği muhtırası. Nitekim 27 Nisan’daki “Mevcut düzenden memnunuz diyorsanız yolunuz açık olsun, ayrılın bizden” sözlerinin muhatabı, doğrudan parti içindeki “Küçük olsun, benim olsun” ekibidir.
Bunun bir istisnası olacağa benziyor. “Ekmeleddin İhsanoğlu gibi olmasın” söylemi adeta “Abdullah Gül olmasın”, “Haşim Kılıç olmasın” anlamında kullanılmaya başladı. DP’li Uysal’ın “AK Parti döneminde sorumluluk taşımamış olsun” sözleri, CHP içinde de İYİ Parti içinde de yankı buldu. CHP bünyesinde 2014’te İhsanoğlu yerine Hikmet Çetin aday gösterilmiş olsaydı kazanabileceği yorumları başladı.
Bütün bu nedenlerle artık kılıç Kılıçdaroğlu’nda.
Şam Ravda Meydanı, 15 Aralık 2024, Türkiye’nin Şam Büyükelçiline 12 yıl aradan sonra, ay yıldızlı…
Mehmet Öğütçü ve Rainer Geiger Ortadoğu, yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çalkantıların izlerini taşıyan…
Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara…
ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın Suriye'de Türkiye destekli Suriye Milli…