İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’a şimdiye dek görülmemiş ağırlıkta hakaretler etmesi ve Özdağ’ın da Soylu’ya Bakanlığın önünde teketek kavga yoluyla hesaplaşmak için randevu verip meydan okuması siyasetin halihazırdaki seviyesini gösteriyor.
Ama gelişmeler bir soruyu da akla getiriyor: Önümüzdeki seçimin sürprizi Özdağ’ın Zafer Partisi olabilir mi?
Özdağ’ın bu çıkışları, Soyluyla zıtlaşması Zafer Partisine Meclis’e girebilecek kadar oy getirir mi?
Şimdi Özdağ’ın Soylu ile zıtlaşmasının Sedat Peker’in Soylu’yu hedefe koymasından neredeyse tam bir yıl sonra gündeme gelmesinin manidar olduğu türünden komplo teorilerine girmeyeceğim.
Ama bu konuda birkaç fikir ileri sürmek mümkün.
Birincisi, Türkiye’de her zaman popülist milliyetçi ya da dinci ajitasyon, kolay yoldan sonuç alma vaadi peşine takılmaya hazır bir seçmen kitlesi var: Her parti içinde var. Bunun en somut örneğini 2002’de AK Parti’yi tek başına iktidara getiren seçimlerde gördük. Seçimden kısa süre önce kurulan Cem Uzan’ın Genç Partisi yüzde 7,25 oy aldı. Bugünkü seçim yasasıyla TBMM’ye girecekti. O zaman giremedi, ama aldığı oy oranıyla DYP’nin yarım puanla Yüzde 10 seçim barajı altında kalmasında payı oldu. Üç partili Meclis’te AK Parti yüzde 34 oyla tek başına iktidar olamazdı; CHP’nin tek başına muhalefet olduğu Meclis’te tek başına iktidar olabildi.
İkincisi, Özdağ’ın izlediği strateji. Türkiye Cumhuriyeti yüz yaşına basmak üzereyken temel çıkış noktası hükümetin sığınmacılar siyasetine karşı tepkiyi Türkçülük çerçevesinde örgütlemek olan bir siyasi parti kuruldu. Özdağ, halkın sinir uçlarına dokunan ajitatif söylemiyle ırkçılık ve faşistlik suçlamaları altında sadece hükümetin değil daha büyük muhalefet partilerinin sığınmacı siyasetini sarsmayı amaçlıyor; bir ölçüde başarıyor da.
Üçüncüsü, Özdağ gelip geçici bir dalgayı yükseltiyor olabilir. Henüz kamuoyu araştırma anketlerinde Zafer Partisi de Özdağ da görünmüyor. Muhtemelen Mayıs ayında görülecektir. Ancak Özdağ Suriyeliler konusunu bu şiddette daha kaç ay gündemin ön sıralarında tutulabilir?
Doğruya doğru, bu konuyu kamuoyu dikkatine ilk getiren siyasetçi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu idi. Yıllardır, iktidara geldiklerinde Suriyeli mültecileri, Suriye ile diyalog kurup güvenliklerini anlaşmaya bağlayarak geri dönmelerini sağlayacağını söylüyordu. Keza İYİ Parti lideri Meral Akşener de bunu söylüyordu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı bir buçuk ay içinde “Muhalefet göndermek istiyor, biz göndermeyeceğiz” deme noktasından, “1 milyonunu gönderme hazırlığı yapıyoruz” deme noktasına getiren sadece Özdağ’ın çıkışı değildi elbet. Hatta düşünürsek Erdoğan’ın AK Parti hükümetinin AB’den ithal ettiği “düzensiz göç” kavramının “istilaya” dönüştüğünü ilk söyleyen Cumhur İttifakındaki ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’ydi.
Söylemi popülist milliyetçilikle keskinleştirip geniş kitlelerin dikkatini konuya çeken Özdağ oldu. O keskinlikte, üstelik şimdi Soylu’yla kavga halinde bir yıl daha sürdürmek kolay değil.
Dördüncüsü, Özdağ seçimlerde yüzde 7’nin üzerinde oy alıp Meclis’e girmek için en çok MHP ve İYİ Parti tabanından, belki bir miktar da CHP tabanından oy almayı hedefleyecektir. Türk kimliğinden çok Sünni Müslümanlık kimliğinin tutkal olduğu AK Parti tabanıyla vakit kaybetmek istemeyecektir.
Yani Erdoğan’ın göçmen siyasetine karşıtlığı örgütlemek için yola çıkarken, muhalefet blokunu yıpratıp en çok Erdoğan’ın AK Partisinin lehine denge bozma ihtimaline dönüşebilir bu çıkışlar. Bir kâbusa dönüşen ekonomik krizi dahi perdeleyen bu kavganın değirmenine su taşıyacağı tek kişi Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Erdoğan’dır; amaç bu olsun ya da olmasın.
Beşincisi, bütün bu gelişmeler Erdoğan’ın Suriye ve Suriyeli sığınmacılar siyasetinden hızla uzaklaşmasını sağlayacak, dolayısıyla bu üst perdeden çıkışlar seçim sürecinde “kurtaran yine ben olurum” söylemine çeşni olacaktır.
Hükümetin sığınmacı politikasının dökülmeye başlamasında iki dönüm noktası vardı.
Birincisi, ABD’nin 2021’de Afganistan’dan apar topar çekilmesi ardından İran üzerinden -muhtemelen ileride öğrenip üzerine kitaplar yazacağımız anlaşmalarla- Türkiye’ye geçirilen Afgan vatandaşları. Tam kamuoyunda “Suriyeliden sonra Afgan mı?” tartışması devam ederken AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’nin göçmenler olmasa bazı şehirlerin ekonomisi çöker şeklindeki talihsiz itirafı. Böylece AK Parti en üst düzeyde bazı fırsatçı yatırımcıların Türk işçilere asgari ücret üzerinden de olsa sosyal güvenlik ve vergi ödeme zorunluğu olmadan, boğaz tokluğuna göçmen işçi çalıştırmasını normal göstermiş oldu. Bahçeli’nin 31 Temmuz’da “istila” demesi, Özdağ’ın -Büyük Taarruzun ve Malazgirt’in yıldönümü olan- 26 Ağustos’ta Zafer Partisi’ni kurması bu süreçtedir.
Soylu’nun geçtiğimiz günlerde işyerlerinde kayıtsız göçmen çalıştıran yatırımcıları hükümetin sığınmacılar siyasetine açık destek vermeye çağırması bu bakımdan dikkat çekiciydi.
İkincisi, Kılıçdaroğlu’nun Suriyelilere vatandaşlık ve oy hakkı verilmesi ihtimalini ortaya atmasıyla, hükümetin göçmenlerin ciddi nüfusa ulaştığı seçim bölgelerinde oy hesapları mı yaptığının sorulmaya başlamasıdır.
Soylu, Özdağ’ın Bakanlığının önünde “ikimizden biri ölene dek” meydan okumasından birkaç saat sonra Suriye’nin İdlib şehrinde Türkiye tarafından yapılan briket evlerde kalan Suriyelilere sesleniyordu. Cumhurbaşkanının Suriye’ye dönecek 1 milyon sığınmacıya ev vaadini aktardı. Enflasyon resmî rakamla yüzde 70’e fırlamışken Türk halkının vergileriyle oluşan bütçesinden çıkıp yine yandaş müteahhitlerin cebine girecek paradan söz ediyoruz.
Bir de konuşulmayan boyut var. Erdoğan dış politikada para etmediği görülen Müslüman Kardeşler destekçiliğinden vazgeçmek zorunda olduğunun farkında. Ama toplumun bir kesiminde Erdoğan’ın Arap kayırmacılığı yaptığı algısına yol açtığını ve bunun tepki topladığını görmek istemiyor.
Özdağ’ın diğer muhalefet partilerinden farklı olarak yabancı düşmanlığına varacak ölçüde sinir uçlarına dokunduğu boyut işte bu. Soylu da onun sinir uçlarına olmadık hakaretlerle dokundu. Bu gerilimin seçim sürecinde sokağa dökülmesi ihtimali, bu gerilimin ekseninin şimdilik dışında kalan insanları endişelendiriyor.
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın üç MHP milletvekilinin istifasının istendiğini, istifa…
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın beraberindeki heyet ile birlikte CHP Genel Merkezi'ne gitti,…
Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve İngiltere dışişleri bakanları Polonya Dışişleri Bakanının ev sahipliğinde 19 Kasım’da…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yeni bir nükleer doktrin imzalamasıyla ilgili…