“Bir avuç dolar” 1964 yapımı, Clint Eastwood’u yıldız yapan Western film. Silahşor, sınır kasabasına gelir ve kendisini iki hasım ailenin narasında bulur, olaylar gelişir. “Bir avuç dolar için” Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Cumhuriyetin 100’üncü yılının eşiğinde hem iç hem dış siyasette geldiği durağı maalesef gayet iyi anlatan bir ifade olabilir.
Atatürk Havalimanının hisseleri satışa çıkarılan İstanbul Havalimanına rakip olmasın diye yıkılmasından, hisseleri düne kadar Türkiye’nin altını oymakla suçlanan Birleşik Arap Emirlikleri’ne satmak için dil dökülmesine dek her şeyi yanlışta ısrarla berbat duruma getirilen ekonomiye çok ihtiyaç duyulan döviz kaynağı bulma çabasına bağlamak mümkün.
Hatta, Türkiye’nin haklı iken haksız konuma düşmesinin son örneği olma ihtimali bulunan İsveç-Finlandiya krizini dahi. Üstelik bu bağlantıyı kuranlar Ruslar. Evet, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya alınması durumunda Üçüncü Dünya Savaşı çıkabileceği tehditleri savuran Moskova’da Türkiye’nin hamlesi dolar ihtiyacıyla maalesef alaya alınıyor.
Moskova’dan Türkiye’ye dair en güncel haberleri izlediğim Fuad Safarov Medya Günlüğü sitesinde havayı şöyle aktarmış.
17 Mayıs akşamı İsveç ve Finlandiya’nın resmen NATO üyeliğine başvurduğu haberini, devlet kanalı Rossiya-1’deki kendi sunduğu programı keserek veren, Putin rejimi çizgisindeki yorumcu Vladimir Solovyov (gülerek) şunları söylemiş: “Erdoğan’dan yeni açıklamalar geliyor. Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliklerine karşı çıkıyor. Galiba turizm sezonu yaklaşıyor.”
Başka? Yine resmi yayın organı niteliğindeki Rossiyskaya gazetesine konuşan (yarı-resmi düşünce kuruluşu) Valday Forumu yöneticisi Fyodr Lukyanov, “Türkiye bu konuda öfkesini gösterdi ve kendisine her şeyin ayrı, özel bir şekilde sorulması gerektiğini hatırlattı. Belki bu da ücretsiz olmayacak. Ama halledilebilir bir konu.”
Moskova Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden Nikolay Topornin ise “Erdoğan veto etmez” dedikten sonra, şöyle devam etmiş: “Erdoğan sadece ülke içindeki siyasi sorunlarını çözüyor. Bir uzlaşma seçeneği bulacaklar, çoğu zaman sorun parayla çözülüyor. Erdoğan, kendisine para sözü verilmesini ya da bir tür ticari ve finansal tercihlerde bulunulmasını çok seviyor.”
Bunları yazarken hoşuma gittiğini sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Tepki ve mahcubiyetle yazıyorum. Bahse konu olan Erdoğan değil Türkiye Cumhurbaşkanıdır çünkü. Türkiye Cumhurbaşkanının, İsveç ve Finlandiya’nın ortak savunma örgütü NATO’ya girmeden terörle mücadele çizgisini sorgulaması gibi haklı konumu bile, arayı -doğal olarak- sıcak tutmak istediği Moskova’da Rus turistlerin getireceği dövize bağlanıyor.
Erdoğan’ın bu çıkışı salt Rus turistler gelsin diye yaptığına inanmıyorum. Türkiye’nin kendisiyle ortak savunma örgütüne girmek için başvuran ülkelere terörle mücadele siyasetindeki tutarsızlıkları sorma hakkı vardır. Deneyimli diplomat Namık Tan’ın söylediği gibi, sorun bunu haklıyken haksız konuma düşürmeden yapmaktır. Ama PKK’yı ABD ve Avrupa Birliği gibi kâğıt üzerinde dahi terör örgütü saymayan, Suriye’de federatif çözüm için bastıran Rusya’nın bu konuda, üstelik alaycı yaklaşımda bulunma hakkı olduğuna da inanmıyorum. Ama maalesef böyle bir algı oluşmuş durumda. Batılılar bunu daha ince, diplomatik lisanla yapıyorlar, Ruslar ise ormana baltayla giriyor.
Peki bir avuç dolar için her şeyi satıyoruz da o dolarları nereye harcıyoruz? Pahalılığı, işsizliği önlemeye çalışmaktan çok halkı en fazla rahatsız eden ikisini sayacağım.
Birincisi, Erdoğan’ın “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” fikrini kanıtlamak için durmadan piyasaya döviz satmaya. Buna rağmen Merkez Bankası ve Hazine daha önce satışla değişik eşikleri durdurmayı deneyim başaramadığı gibi şimdi de 16 lira eşiğini çaresizce engellemeye çabalıyor.
İkincisi, şatafat ve debdebeden, har vurup harman savurmaktan vaz geçememeye gidiyor dolarlar. Durmadan yeni devlet binaları, makam odaları, makam uçakları, makam araçları, danışman orduları, bitmek bilmeyen ziyafetler, siz sayın gerisini…
İYİ Parti lideri Meral Akşener 18 Mayıs’ta TBMM grubuna hitabında “Yokluğun, yoksulluğun ne demek olduğunu, Saray sefasına kapılan Sayın Erdoğan bilmez” dedi; “Bir yüzükle yola çıkan, Kasımpaşalı Tayyip Erdoğan bilirdi.”
İç ve dış politikadaki iniş çıkışları gidermenin yolu, öncelikle ekonomi politikasındaki yanlışları kabul edip düzeltmekten geçiyor. Ama ne yazık ki öyle bir işaret yok henüz.
ABD’nin seçeceği 47’inci Başkan, Türkiye’nin 12 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çalışacağı 5’inci Başkan olacak. AK Parti…
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…