Altı muhalefet partisinin Altılı Masa olarak adlandırılan toplantılarının dördüncüsü 29 Mayıs Pazar günü yapıldı. Toplantının en önemli sonucu muhalefet partilerinin demokratik bir rejimin olmazsa olmazı maddeleri içeren “Temel İlkeler ve Hedefler” metnini kamuoyuyla paylaşmalarıydı. Böylece altı parti kamuoyuna ve özellikle de kendi tabanlarına parlamenter sisteme geçiş sürecini beraber yürütecekleri taahhüdünü vererek Masa’dan kalkmanın maliyetini arttırdılar.
Öne çıkan bir diğer nokta ise halihazırda çalışmalarını sürdüren Seçim Güvenliği, Anayasal ve Yasal Reformlar ve Kurumsal Reformlar komisyonlarının hazırlamakta oldukları somut önerilerini kamuoyuna açıklayacakları tarihin tespit edilmesiydi. Anlaşılan o ki, Altılı Masa seçmenlere Haziran ayı boyunca somut öneriler sunmaya hazırlanıyor. Ayrıca para politikasının normalleştirilmesi, Kur Korumalı Mevduat sisteminin sonlandırılması ve dış politika hamlelerinin iç siyasete alet edilmemesi çağrılarıyla Altılı Masa belki de ilk defa siyasi gelişmeler karşısında ortak pozisyon aldı.
“Kapsamlı bir göç politikası geliştirilmesi için” komisyon kurulması toplantıda karara bağlanan bir diğer önemli konuydu. Sayıları dört milyona yaklaşan Suriyelilere yönelik tepki son dönemde yüksek seviyelere ulaşmış durumda. Metinde “bir taraftan provokatif açıklamalarla diğer taraftan yanlış uygulamalarla” göç sorununun tırmandırıldığı vurgusu yapılması Altılı Masa’nın bu konuda pozisyon belirleme ihtiyacı duyduğunu gösteriyor. Fakat ekonomik krizin ağırlaştığı bir ortamda Ümit Özdağ’ın provokatif çıkışlarının önünü kesebilecek ve seçmenleri tatmin edecek gerçekçi bir programın belirlenmesi kolay olmayacak.
Dördüncü toplantı sonunda Altılı Masanın yola devam etmesi ve birlikteliğin ortak komisyonlarla somut politikalar yürütme yoluna girmesi son derece önemli. Ancak Altılı Masanın önünde aşılmayı bekleyen çok ciddi zorluklar olduğu görülüyor. Parlamenter sisteme geçiş sürecini yürütme amacıyla biraraya gelen partilerin işbirliklerini derinleştirme konusunda yaşadıkları fikir ayrılıkları büyük bir belirsizlik yaratıyor. Altılı Masa ortak Cumhurbaşkanı tespit edilmesi, seçim ittifakının netleştirilmesi ve ortak program belirleme konularında yaşanabilecek çatlakları ertelemek için müzakereler muhalefetteyken kabul edilmesi maliyetsiz, soyut ilkelere odaklanıyor.
Altılı Masayı bekleyen en büyük zorluk ortak cumhurbaşkanı adayını belirlemek olacak. Tespit edilen kişiye bağlı olarak aday ile Altılı Masa arasındaki koordinasyonun ne şekilde olacağı ve seçimin kazanılması halinde nasıl bir kabine oluşturulacağı konuları da netleşecek. Liderlerin açıklamalarına göre temel ilkelerin ve ortak programın belirlenmesi sonrasında ilk olarak kabineyi oluşturan kilit isimler belirlenecek. Cumhurbaşkanı adayı ise sürecin sonunda açıklanacak.
Bu yol haritası maalesef ki belirlenecek adayın sembolik bir isim olacağı, seçim sürecinde Altılı Masanın ön planda kalacağı ve seçimin kazanılması durumunda da adeta “Politbüro” misali ülke yönetimini elinde tutacağı izlenimini uyandırıyor. Fakat Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e (GPS) geçilene kadar Cumhurbaşkanının geniş yetkilerini muhafaza edeceği düşünülürse bu yöntemin siyaseten gerçekçi ve seçmenler nezdinde de inandırıcı olması mümkün değil. Aday gösterilen kişinin kamuoyunda tanınan, Erdoğan karşısında kampanya yürütebilecek ve icracı yönü kuvvetli bir isim olması gerektiği son derece açık.
Altılı Masada adaylık konusunda bir fikir birliği olmadığı anlaşılıyor. Bu nedenle aday belirleme meselesi sürekli erteleniyor. Altılı Masanın oy oranı düşük partilerinin aday olmayı çok isteyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını, kendisi ilk tercihleri olmasa bile, son kertede veto etmeleri zor gözüküyor. Hatta bu partilerde daha popüler adaylara nazaran Kılıçdaroğlu’nun adaylığının muhalefet içerisinde kendilerine daha fazla alan açacağını düşünenler bile olabilir. Öte yandan, anketlerde oy oranı yükselen İYİ Parti’de Kılıçdaroğlu’nun adaylığına soğuk bakıldığına dair emareler var. Meral Akşener’in bu konuda verdiği her demeçte seçilebilme kriterinin altını mutlaka çizmesi dikkatlerden kaçmıyor.
Bu durum karşısında CHP genel merkezine yakın isimlerin tek aday olarak Kılıçdaroğlu’nun adını gündemde tutmaları Altılı Masayı zorluyor. Nitekim, Kılıçdaroğlu seçmenler nezdinde desteğini arttırmak için bir süredir sadece kendisini öne çıkaran bir kampanya yürütüyor. Örneğin, İYİ Parti son dönemde başta ekonomi alanında olmak üzere partideki uzmanları öne çıkarırken, CHP cenahında sadece Kılıçdaroğlu’nun adı geçiyor.
Altılı Masanın bir zorluğu da ortak bir program belirlenmesinde olacak. Altı muhalefet partisinin arasındaki ideolojik mesafe temel ilkelerin ötesine geçen alternatif bir program oluşturmayı zorlaştırıyor. Örneğin, CHP son dönemde AKP dönemi yolsuzluklarını eleştirmekle yetinmeyip, piyasaların sınırlandırılmasını da içeren neoliberalizm karşıtı bir söyleme yöneldi. Bilge Yılmaz’ın saflarına katılmasıyla güçlenen İYİ Parti ise kalkınmacı fikirleri önceleyen, sosyal liberal olarak tanımlanabilecek bir programı savunuyor.
Bu partilerin iktisadi görüşleri Ali Babacan’ın bakanlık döneminde takip ettiği politikalarla özdeşleşen serbest piyasa modelini benimseyen DEVA Partisi’nden büyük oranda ayrışıyor. Dolayısıyla yeni bir iktisadi modelin benimsenmesi konusunda altı partinin ortak bir noktada buluşmasının önünde ciddi engeller var. Benzer bir durum göç yönetimi ve dış politika alanları için de geçerli. DEVA ve Gelecek Partisi’nin kurucu kadrolarında yer alan eski AKP’li siyasetçilerin sürekli kendi iktidarları dönemindeki başarılara atıfta bulunmaları nedeniyle iktidara gelirlerse ne oranda farklı politikalar belirleyebileceği konusunda ciddi soru işaretleri var.
Parlamenter sisteme geçiş için Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte parlamentoda en az 360 milletvekilliğini kazanması gerekiyor. Fakat bu ittifakın parlamentoda seçimlerinde muhalefete en çok koltuk sağlayacak şekilde gerçekleşmesi için gereken strateji henüz belirlenmiş değil.
Altı muhalefet partisinin tek listeyle seçimlere girmesi kâğıt üstünde sandalye sayısını artıracağı düşünülebilir. Fakat partiler arasındaki ideolojik mesafe ve partilerin örgüt ve seçmenlerinin tek liste önerisine göstereceği tepki nedeniyle bu seçenek bazı muhalif seçmenleri sandıktan caydırabilir de.
Bu risk özellikle muhafazakar seçmenlere hitap etmeye çalışan DEVA ve Gelecek Partileri için geçerli. Bu partilerin kurumsal kimliklerini oluşturmaları ve bir sonraki seçimlerde Hazine yardımı alacak oy oranına ulaşmaları için seçimlere ittifak içinde ama kendi parti logolarıyla katılmalarını isteyen çevreler var. Nitekim, DEVA Partisi geçtiğimiz ay içinde tercihinin bu yönde olduğunu belirten bir çıkış yaptı.
Öte yandan, Altılı Masanın kazandığı milletvekili sayısını arttırmak için DEVA, Gelecek ve Saadet Partisi’nin Millet İttifakı içinde ama ayrı bir ittifak olarak seçimlere girme veya partilerin her ilde farklı ittifak seçenek seçenekleriyle aday belirleme ihtimalleri de tartışılıyor. İdeal seçeneğin ne olduğu biraz da erken seçim konusunun netleşmesi ve Cumhur İttifakının atacağı adımlara bağlı olacak. Yeni seçim yasasının yürürlüğe gireceği tarihten önce yapılacak bir erken seçim küçük partileri Millet İttifakı içinde ama kendi listeleriyle seçime katılmaya yöneltebilir.
Otoriterliğin her geçen gün daha da arttığı ve seçimlere kadar artmaya devam edeceğinin aşikar olduğu bu ortamda, altı muhalefet partisinin bir arada kalmaya devam etmesinin kendisi bile elbette büyük bir başarı olarak görülebilir. Ancak ekonomik krizin ağırlaştığı bir dönemde toplumun artık somut çözüm önerileri duymaya ve seçimleri kazanacak iradenin ortaya konduğuna da ikna olmaya ihtiyacı var. Bunun için yaz aylarında Altılı Masa’nın aday belirleme takvimini ilan etmesi, farklı adayları değerlendirmesi ve seçim ittifakını netleştirmesi gerekiyor.
Bu aşamada muhalefet partilerinin aralarındaki uzlaşmayı toplumsallaştırılması gerekiyor. Parti liderlerinin yazılı açıklamalarla yetinmeyerek ortak basın toplantısına katılmaları, miting düzenlemeleri ve iktidarın otoriter hamlelerine karşı beraber tepki göstermeleri seçmenleri arasındaki mesafeyi düşürebilir. Sembolik bir ismi Erdoğan’ın karşısına çıkarmak yerine, ortak Cumhurbaşkanı adayının seçilebilir olduğu konusunda muhalif kamuoyunun ikna edilmesi gerekiyor. Altı liderin temel ilkeler ve hedefler etrafında mutabakata varması siyasi tarihimiz açısından önemli bir dönüm noktası olabilir. Fakat seçimlerin kaybedilmesi durumunda bu uzlaşının hiçbir önemi kalmayacak.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yeni yönetim döneminde Türkiye'ye ilk ziyareti Suriye'de Esad…
Donald Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” ifadesini Türk medyasındaki haberlerin pek çoğunda bulmanız mümkün değil. Trump’ın…
Asgari ücret yine gündemimizde. Bu kez temel tartışma konusu asgari ücret ve enflasyon ilişkisi. Asgari…
Suriye’de gelişmeler baş döndürücü bir hız kazandı. Beşar Esad’ın 7 Aralık akşamı Moskova’ya kaçmasından yalnızca…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendi dönemindeki Suriye politikası nedeniyle yeniden gündemde. Cumhurbaşkanı Tayyip…
Suriye'de Esad rejimini deviren harekatın hazırlığının bir yıldan fazla bir süredir yapıldığı, Türkiye’nin, ABD’nin ve…