Ankara Ulus’ta, tam da bugün Kurtuluş Savaşı Müzesi olan Birinci Meclis’in karşısında, Cumhuriyet Müzesi olan İkinci TBMM’nin ve Ankara’nın ilk oteli Ankara Palas’ın doğusunda, TC Merkez Bankası’nın hemen yanıbaşında yer alan 100. Yıl Çarşısı, kent içindeki konumu, yarışmayla elde edilmiş olması, karşısında bulunan tarihi, ulusal, kurumsal yapıların varlığı ile, bulunduğu odak açısından da çok değerli. Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’nın merkezi olan Ulus bölgesinin tam da merkezinde, kalbinde bulunmakta.
Ulus 100. Yıl Çarşısı Yıkılmamalı! Bu söz yalnızca benim değil: 18 Mayıs 2022 tarihinde sona eren “Ulus Yüzüncü Yıl Çarşısı ve Çevresi Fikir Projesi Yarışması”na büyük emeklerle katılan 64 mimarlık grubunun 54’ünün net yanıtıdır bu: “Sözkonusu yapı ve çevre, tarihsel, inşai ve mimari ömrünü tamamlamadı; ufak dokunuşlarla mimarlığın güncel isteklerine yanıt verebilir; bölge, mimarlık ve planlama açısından Cumhuriyet tarihine saygı gösterir niteliğini tekrar kazanabilir. Böylelikle ‘yeniden işlevlendirme’ başlığı altında tüm dünyaya, kentlerimizi ve yerel belleği korumak, sürdürülebilir çevre geliştirmek konularında hiç de eksikli olmadığımız kanıtlanabilir.”
Sözkonusu bölgenin Kurtuluş Savaşı’nın yönetildiği, Cumhuriyet’in kurulduğu, ilk 27-28 yıl boyunca ulusal bayram kutlamalarının yapıldığı, takların kurulduğu, fener alaylarının düzenlendiği, ilk Atatürk anıtının açıldığı, ilk ulusal bankaların ve hatta Merkez Bankası’nın kurulduğu, Atatürk’ün cenazesinin kaldırıldığı katafalkın kurulduğu yer olduğunu unutturmak için önceki yönetim ‘canla başla çalıştı’. 2003 yılından başlayarak ‘kentsel dönüşüm’ adlı soytarılık yasalarını peşpeşe çıkarmasının nedeni, bu bölgeyi anlam açısından ele geçirmek, ‘tarihi yeniden yazmaktı’. Yönetim, 1986 tarihli ‘Ulus Tarihi Kent Merkezi Koruma İmar Planı’nın kadük sayılması için elinden gelen cambazlığı gösterdi. Merkezi hükumetle elbirliği içinde, saman-sümen altı ilişkilerle, mülkiyeti ve işletmesi Emekli Sandığı’nda bulunan Ulus İşhanı ve Anafartalar Çarşısı’nı, Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’nde olan Ulus İşhanı Yüksek Bloğu’nu, takasla, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne geçirtti. Bununla da yetinmediler; 1967 yılında açılan bir yarışmayla elde edilen ve 1970’li yılların sonunda hizmete girebilen Ulus Çarşısı’nın İl Özel İdaresi’nden ABB’ye devrini sağladılar. Ulus Çarşısı, Atatürk’ün yüzüncü doğum yıldönümü 1981’de isim değiştirmiş; ‘Ulus Yüzüncü Yıl Çarşısı’ olmuştur ismi.
Bu ‘sahte tarih yazma’, bir sahte edebiyat/pulp fiction girişimi olarak müdahalenin yandaş adımları da yürütülüyordu aynı tarihlerde: Ankara Hamamönü’nde bulunan İstiklal Marşı yazarı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un Evi restore edildi; Hamamönü bölgesinde Hacettepe Hastanesi’nden artakalan konut dokusu, cephe düzenleme ve iyileştirme ile hayat kazandı. Kendi deyimleri ile ‘ihya edilen’ bu çevre, adeta Kurtuluş Savaşı’nın yürütüldüğü merkez olarak gösterilmeye çalışıldı; yandaş TV kanallarında ve gazetelerde bu konu, her sabah haber programlarının içine çekilerek, deyim yerindeyse, ‘köpürtüldü’. Pastane ve dinlenme tesisleri işleten küçüklü-büyüklü esnaf buraya çekilirken, gerçek Ulus ise, bırakın kendi halinde kalmasını, çökertilmeye çalışıldı. Nasıl mı? Başkentin tüm seyyar esnafı, sadece Ulus’ta iş görebilecek biçimde buraya yönlendirildi; Anafartalar Çarşısı ve Ulus İşhanı esnafı ve sakinleri, kira sözleşmelerine karşın, çıkmaya zorlandı; hatta Anafartalar Çarşısı zemin dükkan vitrinlerinin kaldırılması ile tam bir Pazar-yeri havası yaratıldı; bu on yıllık ‘üstün gayret ve çalışma’ sonucunda Ulus, nitelikli firmaların terkettiği, tekinsiz ve güvensiz, Ankara halkının kullanımı dışına zorla çıkarılan bir yer haline geldi.
Dünyanın her yerinde kentler, birer canlı organizmadırlar; orada yaşayan kentlinin yaşantısını yansıtan birer aynadırlar; siyasetçinin ağzında sakız olan hamasetin tam karşısında, yani onların sözcuklerle yaptığı “vatan-millet-şehir sevgisi gösterisi”nin tam karşısında, toplumsal belleğin, yaşanmışlıklar toplamının, kentlinin savunduğu değerlerin iyi-kötü yanlarıyla bir tarihsel toplamını temsil ederler. Kentler böyle bakıldığında birer ‘içtenlik göstergesi’dirler. Tıpkı insanlar gibi, bu organizmalar kendilerine yapılan düşmanlığı affetmezler: Kollarının bacaklarının kesilmesini kabul etmezler. Hayali düşmanlıklıklara dayalı intikamcı politikalara ise tahammülleri yoktur; çünkü kentin gerçek sahibi kentlilerdir, bir süreliğine kendi oylarıyla belirleyip göreve çağırdıkları ve hatta hizmet bedeli ödedikleri belediye başkanı, bakanlar, başbakanlar değillerdir.
Bu yoğun ve birbiriyle ilintili düşünceler ve kabuller kararlılığı ile, 2019 yılı Mart ayında göreve gelen Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mansur Yavaş, çok hızlı değerlendirmeler yaptıktan sonra Ulus İşhanı, Zafer Anıtı ve Çevresi, Anafartalar Çarşısı Bloğu yapılarının yıkımını iptal etti. Ulus 100. Yıl Çarşısı ve Çevresi konusunda ise gerçekleşmiş olan ‘yıkım ihalesi’ni durdurdu ve iptal ettirdi. Önceki yerel yönetimin yaptırdığı üç boyutlu modellemeleri çok sığ bularak, bölgedeki dönüşümün yeniden düşünülmesi için mimarlık camiasında yankı uyandıran bir fikir projesi yarışması için düğmeye bastı. Bu alanda ‘meşruiyeti belirsiz ara planlara göre yıkım isteyen’ belediye görüşleri karşısında, 2007-2009 yıllarında Mimarlar Odası ve üniversitelerce gösterilen somut tepkilerin çıktıları1 bir kamuoyu yarattı. Sonraki aşamalarda 29 Haziran 2020 tarihinde mimarlık ve planlama alanında uzmanlaşmış dernek ve üst kurumclarca2 kaleme alınarak Belediye Başkanı’na sunulan yönetici özeti, yapının değerlerini vurgulamaya ve özetlemeye yönelik tarihi-anıtsal bir belge oluşturdu.
“100. Yıl Çarşısı ve Çevresi Projesi Fikir Yarışması” Ankara Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Tabiat Varlıkları Daire Başkanı Bekir Ödemiş’in Danışman Üyeliği ve himayelerinde, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu Yarışma Yönetmeliğine dayanarak ‘tarihi Ulus Meydanı’nın güncel düzenlemesini yapmak’, ‘kentli için yeni kullanım alanları oluşturmak’, ‘tarihsel katmanların gelecek kuşaklara iletilmesini sağlamak’, ‘kültürel değerleri koruyarak kentli yaşamına dahil olmalarını sağlamak’, ‘toplumsal ve ekonomik yarar oluşturmak’ amaçlarıyla açıldı. Yarışma, 100. Yıl Çarşısı ve Çevresi’ni yeniden düzenleme konusunda fikirleri derlemeyi amaçlarken, mülkiyeti şimdi Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ait olan çarşının statik olarak sağlam olduğuna dair rapor ve benzeri ilgili diğer yazılı, görsel belgeler de yarışmacılara iletildi. Yarışma, kamuoyunda “yıkalım mı / yıkmayalım mı?” benzeri slogan ve önyargılı tutumları yansıtmak yerine, mimarlar eşliğinde peyzaj mimarı, kentsel tasarımcı ve plancıların, sosyal bilimler uzmanlarıyla birarada tartışmaları ve ürün vermelerini bekliyordu. Yapıyı yıkıp çevreyi boşaltmaktan yapı ve çevreyi aynen korumaya uzanan bütün önerilere açık bir fikir derleme yarışmasıydı bu.
Sonunda 15 Şubat 2022 günü açılan yarışma, 10 Mayıs’ta 64 proje önerisinin teslimiyle sonuçlandı; 14-18 Mayıs arasında 5 gün fazla mesai yapan jüri, şartnamedeki 3 eşdeğer ödül alan projeyi ve 5 eşdeğer mansiyonu belirledi. Bu 64 önerinin 54 tanesi, yapıyı yıkmadan, kimi parçalarını boşaltıp yeni parçalar ekleyen, dolayısıyla 1967 önerisi özgün kütlenin, yerine uygunluğunu, yeniden işlevlendirmeyle ayakta kalması gerektiğini savunan fikir projeleridir. Çoğunlukla kapsamlı-detaylı-güncellenmiş program ele alışları, yeni programın tarihi çevre ve mimari bağlamla nasıl uyumlu biraraya gelebileceğini örnekleyişleri, dikkate değerdir. Bölgenin günümüz koşullarına uygun yeniden işlevlendirilmesi ve şekillenmesi tasarlanırken, sürdürülebilirlik, iklim değişikliği, yeni yapı teknolojileri ve malzemeleri gibi küresel yenilikler yanı sıra, yapının 50 yıl önce ilk yapıldığı döneme göre değişen yaşam koşulları, kentsel yaşam gereklilikleri, ulaşım ve mekansal kullanıma göre altyapı ihtiyaçları benzeri yerel sornlar da dikkate alınmıştır.
Şimdi yerel yönetim üzerine düşen görev, önerilen tasarımlara göre bir uygulama kararı vermek ve bölgeyi kamusal kullanımı güçlü, sağlıklı, çevreye ve çağa saygılı, özgüvenli adımlarla dönüştürmektir. Cumhuriyetimizin 100. Yılı’nda bu dokunuşu yapmak şerefli bir görevdir.
1 Bu tepkiler arasında Zafer Anıtı çevresindeki toplantı ve gösteriler ile, alanın değerini ortaya çıkarmak için yapılan bilimsel çalışmalar sayılabilir. Örneğin “Yerin Sesi: Ulus İşhanı’nın Söyledikleri” [Ali Cengizkan, Didem Kılıçkıran, 2009, Arkadaş Yayınları, 3. Baskı] çalışması, kitap olarak çıkmadan önce iki farklı mekanda sergilenmiş; sonrasında sanal sergiye dönüşmüş ve başta yöre esnafı tarafından çok olumlu bulunmuş ve etkili olmuştur.
2 Bu kurumlar docomomo-tr, ICOMOS Türkiye, KORDER, Mimarlar Derneği 1927, TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve Türk Serbest Mimarlar Derneği’dir.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 23 Kasım’daki basın toplantısında Donald Trump’ın 20 Ocak 2025’te başlayacak ikinci…
İçişleri Bakanlığı'nın tartışmalı bir kararla Tunceli ve Ovacık belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum ataması,…
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…