MetroPoll araştırma şirketinin Mayıs 2022 “Türkiye’nin Nabzı” sonuçları arasında Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turda iki değil üç aday arasında yapılması senaryosu da vardı. Buna göre, HDP de beş yıldır Edirne cezaevinde tutulan önceki eş-başkanı Selahattin Demirtaş’ın adaylığını destekleyebilirdi. Araştırmada, bu senaryoda ilk turda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dahil hiçbir adayın yüzde 50+1 barajını geçemeyeceği ve seçimlerin ikinci tura kalacağı öngörülüyordu. Yani üç adaylı senaryoda, ilk tur eğer zamanında, 18 Haziran 2023’te yapılır ve kimse seçilemezse, oy çoğunluğunun yeterli olacağı ikinci tur ilk iki sıradaki adaylar arasında 2 Temmuz 2023’te yapılabilirdi.
Gazeteci Murat Sabuncu bu sonuçların üzerine giderek 13 Haziran’da önemli bir kulis haberi yazdı. Buna göre, eğer muhalefet koalisyonu, “Altılı Masa” İYİ Parti lideri Meral Akşener veya Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı aday gösterirse HDP muhalefet adayını desteklemeyecek, kendi adayını çıkaracaktı. Bu durum da CHP’ye iletilmişti. HDP Altılı Masaya “Kazanmak istiyorsanız bizimle uzlaşacaksınız” diyordu; muhtıra gibi bir bildirimdi.
Sabuncu’nun HDP eğilimini yazmasından bir gün önce 12 Haziran’da polis alarma geçmişti. Amacı, İmralı Adası cezaevindeki PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan’a görüşme yasağını protesto etmek için düzenlenen “Gemlik Yürüyüşünü” engellemekti.
Bu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 15 Haziran’da Kanal-D yayınında talimatının PKK yönetiminden HDP yönetimine bir ay önce iletildiği istihbaratını almaları üzerine engellediklerini söylediği yürüyüştü. Yürüyüş büyük ölçüde engellendi.
Aynı gün Demirtaş’ın T-24 haber sitesinde bir makalesi yayınlandı. Demirtaş makalesinde hiç bu konulara girmiyor, Erdoğan’ın 9 Haziran’da adaylığını resmen ilan etmesi ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na “Ya aday ol ya adayını açıkla” demesi üzerine yazıyordu. Demirtaş’a göre, Erdoğan aslında “kaybedeceği seçime girmemek” için aday olmayacaktı ama çekilme manevrası yapmak için zaman kazanmış oluyordu.
Kendi adıma ne sonbaharda baskın seçim ne de Erdoğan’ın aday olmayacağı senaryolarına fazla itibar ediyorum. Ancak burada önemli olan, Demirtaş’ın “Türkiye siyasetçisi” alanında kalmaya gösterdiği gayret, yaptığı vurgudur.
Ancak aynı hassasiyeti HDP göstermiyor. Demirtaş’ın makalesinin yayınlanmasından bir gün önce HDP TBMM Grubuna hitap eden eş-başkan Mithat Sancar HDP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimleri için pazarlık masasını açarken konuşmasının odağına Öcalan için Gemlik yürüyüşünü aldı. HDP içinde “Türkiye siyaseti” yanlılarının sesi olarak tanınan Sancar, Öcalan’ın 2019’daki “Bir haftada çatışma durumunu ortadan kaldırırım” demesini Öcalan için Türkiye ve Avrupa’da yürütülen kampanyaya dayanak yaptı.
Şimdi anlaşılıyor mu anketlerde Demirtaş’ın neden her durumda HDP’den fazla desteği olduğu?
Şu soru da yanıt bekliyor: HDP neden örneğin Demirtaş’ın özgürlüğü için değil de MHP’nin bütün iddialarına zemin verecek şekilde Öcalan için kampanya açıyor?
HDP’nin çıkışı ister Kandil baskısıyla ister kendi iradesiyle olsun adeta Anayasa Mahkemesinde Eylül’de beklenen kapatma davası raporu öncesinde bindiği meşruiyet dalını kesme girişimi gibi. PKK’nın Kandil Merkezinin “Ne işiniz var artık TBMM’de” radikalizmiyle paralel bir adım.
HDP bir “Türkiye Partisi” olma iddiasını daha ve onunla beraber Türkiye’de demokrasinin kalitesinin bu seçim yoluyla yükseltilmesi fırsatını da bonkörce harcama yolunda.
Ayrıca Sancar’ın çıkışındaki “Öcalan çatışmaları bitirir” tezi “somut koşulların somut tahlilini” yapmaktan uzak. Şu anda PKK ile güvenlik kuvvetlerinin “çatışma ortamı” büyük oranda Türkiye sınırlarının dışına itilmiş durumda; Irak ve Suriye topraklarında sürüyor. ABD’nin kendilerine bağımsız Kürt devleti desteği vereceği umuduyla neredeyse bütün insan kaynağını, militanlarını, silahlı imkânlarını IŞİD’le savaş gerekçesiyle Suriye’ye ve Irak yığan PKK’nın Türkiye sınırlarındaki eylem gücü kırılmış görünüyor. Özellikle 2016 darbe girişiminden sonra başlayan “kaynağında mücadele” doktrini çerçevesinde ordu, polis ve istihbarat üçgeni (TAK gibi) türevleri ve kimi silahlı Türk solu örgütlerinin eylem kabiliyetlerini marjinalleştirdi.
PKK yöneticisi Murat Karayılan’ın 1 Haziran’da Suriye’de PKK/YPG kontrolü altındaki bölgelerde yaşayanlara yaptığı “silah kullanmasa da geri çekilmeme” çağrısı, Türkiye’nin (artık Rusya’nın da karşı durduğu) sınır ötesi harekât baskısı karşısındaki zorluğun itirafı gibi.
Bu aşamadan sonra başlatılacak eylemler ise sadece terörizm damgasını yemeye mahkûm hem içeride hem de dışarıda.
Dışarıda diyorum, çünkü bu konu şu anda Rusya-Ukrayna savaşı çerçevesinde gündeme gelen İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerine Türkiye’nin koyduğu koşulun kilit noktası. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, son süreçte Türkiye’nin endişelerini haklı bulduğunu ilan eden NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in İsveç ve Finlandiya adına verdiği “PKK terörizmine karşı” taahhüdü de “somut adım olmadığı” gerekçesiyle geri çevirdi.
ABD’nin de NATO’nun genişlemesi gibi Rusya’ya karşı stratejik bir denkleme engel olan Suriye-PKK politikasını aynen sürdürmesi artık mümkün görünmüyor. Bugün olmazsa yarın; bu konuyu ayrıca yazacağım.
“Somut koşullar” böyle iken Sancar’ın konuşmasının satır aralarında HDP’nin Cumhurbaşkanı seçimi pazarlığı maddeleri arasında, belki başında Öcalan’ın durumunun geleceği anlaşılıyor.
Erdoğan hükümetlerinin 2012-2015 arasındaki PKK ile diyalogu sürecinde İmralı Adasında ayrı bir inşaata başlayıp Öcalan ve yanındakiler için bir açık cezaevine çevrilmesi girişimleri biliniyordu. Muhalefet koalisyonu ne bunu sağlayabilecek -örneğin seçim öncesi bunun işaretlerini verebilecek güce sahip ne de bu sözü verebilecek siyasi anlayış birliğine. Böyle bir sözü sadece AK Parti lideri ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla Erdoğan verebilir.
Ama Erdoğan, koşullar şu anda tam tersini gösterse dahi, velev ki iktidarını korumak için böyle bir söz verecek olsa iktidarını borçlu olduğu müttefiki MHP lideri Devlet Bahçeli bu işe ne diyecek?
O yüzden “HDP şimdi de Öcalan pazarlığı mı düşlüyor?” diye soruyorum.
HDP Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olabilir. Kaybeden sadece HDP olmaz ama bu defa.
2024’ü geride bırakmak üzereyiz. 2025’e girerken ekonomimiz ne durumda? Doğru yolda mıyız? Kısa bir değerlendirme…
“Milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde” diye başlayan bir cümleye hazır…
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2025 yılı için geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere dördüncü toplantısını…
Balıkesir'de Karesi ilçesinde patlayıcı üretilen fabrikada 24 Aralık'ta patlama ve çökme meydana geldi. Patlama sonucunda…
Baştan söyleyeyim: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ona bu Cuma namazını Emevî Camiinde kıldırma yarışındaki meslektaşlarımızı hayal…
Orta Doğu, güvenlik, ekonomik, kültürel, tarihi ve insanlık ilişkilerimiz açılarından dış politikamızın yaşamsal alanlarından birini…