Siyaset

ABD’nin yaptırım açmazı, Türkiye’nin ABD açmazı

Biden, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Bin Selman’a Rusya’ya yaptırım politikasını dahi kabul ettiremeden döndü. Erdoğan ise kendisini devirme niyeti taşıdığı için hiddetlendiği ABD’nin başkanıyla yüz yüze görşmek için sürekli kapısını çalıyor.

Joe Biden’den önce Suudi Arabistan’a gidip de fahiş miktarlarda bir silah satış anlaşmasıyla dönmeyen bir ABD Başkanı olmuş muydu acaba? Ya da petrol üretim kotalarında istediğini yaptıramadan, sözünü dahi alamadan dönen bir Amerikan başkanı? Bırakın onu, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden Suudi Arabistan’ın kendi petrolünü yüksek fiyattan satmak için Rusya’dan indirimli petrol alarak ABD’nin yaptırım talebini göz göre göre delmesini dahi engelleyemedi.
Cemal Kaşıkçı cinayeti nedeniyle katil dediği Veliaht Prens Muhammed bin Salman’la (MBS) şen şakrak yumruk tokuşturmasına Amerikan Demokratları bile köpürüyor. Efendim, konuşurken yüzüne karşı “Senin yaptırdığını biliyorum” demiş; yoksa insan hakları konusunda çok hassas olduğunu herkes bilirmiş. İran’a karşı İsrail’in yanında yer almaya devam etmesi için ayağına kadar gelmiş ABD Başkanının bu sözlerinin MBS’yi korkutmak bir yana içten içe güldürdüğünden eminim. Baksanıza, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan gibi, kendisine -evet, işlettiği cinayetten ötürü, haklı olarak- katil diyen kim varsa ayağına getirtiyor.

ABD’nin yaptırım komedisi

ABD’nin artık kabak tadı veren yaptırım siyasetini Rusya korkusu nedeniyle Avrupa Birliği ülkeleri ve Çin korkusu nedeniyle Japonya dışında ciddiye alan yok. Japonya İkinci Dünya Savaşı sonrasın da ordu kurması ABD tarafından engellendiği için savunmasında ABD’ye muhtaç halka. Almanya başta Avrupa ise, yine İkinci Dünya Savaşı ardından NATO üzerinden savunmasını ABD’ye emanet edip bütün kaynaklarını refah devletlerine dönüşmekte kullanabilmiş olmasının diyetini ödüyor.
Ha bir de -Avrupalı tüketiciler gibi- biz ödüyoruz, artan petrol, gaz ve akaryakıt fiyatlarıyla. Avrupa’nın refah devletleri tüketici üzerindeki yükü desteklerle kaldırıyor biraz olsun. Türkiye’de ise gösterişi itibar zanneden bir yönetimin günlük masrafını da çekiyor tüketici.
ABD’nin traji-komik yaptırım uygulamasındaki bir ikiyüzlülük örneğini daha gördük geçen hafta. Rusya’dan S-400 füzeleri aldığı için ortak üreticisi olduğu F-35 programından dışlayan ABD’nin aynı sistemden satın alan Hindistan’ı yaptırım dışı tutma kararında. Üstelik bir yandan da Çin ve Rusya ile yeni silah anlaşmalarına gitmemesi için F-35 satışı gündemde.

ABD gözünde Ora Doğu, İsrail demek

ABD’nin yaptırım kararlarında adalet aradığım için vermedim bu örneği; öyle bir arayışım da yok. Yaptırım silahının artık işe yaramayan, Kongre’deki etnik lobilerin kendi seçim bölgelerine selam gönderme yöntemine dönüştüğünü göstermek için verdim. Önergeyi veren Temsilciler Meclisi üyesi, Hint-Amerikan Ro Khanna. Barack Obama döneminin Ticaret Bakanlığı Müsteşar yardımcısı. Hint-Amerikan kökenli Başkan Yardımcısı Kamala Harris ile tanışıklığı o dönemden. Donald Trump döneminde Türkiye’ye daha sıkı yaptırım uygulamaya çağırmış bir isim.
İsminin açıklanmasını istemeyen bir Türk diplomatik kaynağı ABD Kongresinde Hindistan lobisinin İsrail lobisi başta olmak üzere Türkiye-karşıtı lobilerle birlikte çalıştığını gözlemlediklerini söylüyor.
ABD’nin Orta Doğu politikası ise, kimse kendisini kandırmasın İsrail politikası demek.

Geriye İran kaldı

ABD’nin 2017’den beri petrol ve gaz üretiminde kendisine yetmeye başlamasından itibaren Orta Doğu petrolüne bağımlılığını kesti. Bu temel olarak Suudi Arabistan demekti. Geriye sadece İsrail kaldı. Bundan yirmi yıl önce İsrail’in kendisine tehdit olarak gördüğü ülkeler ABD öncülüğündeki müdahalelerle birer birer tehdit olmaktan çıktı. Irak savaş, Libya ve Suriye iç savaşlar, Mısır darbe yoluyla; geriye İran kaldı. (Türkiye’nin dost mu, düşman mı olduğuna karar tam veremiyorlar.) İsrail ise İran tehdidi ve ABD yönetimi üzerindeki temel olarak mali ve ideolojik etkisiyle ABD’nin Orta Doğu politikasını adeta rehin almış durumda.
Biden’in Orta Doğu gezisi diye duyurulan İsrail-Suudi Arabistan gezisinden eli boş dönmesinin nedeni de bu. Suudi Arabistan, ABD’nin mevcut koşullarda İsrail savunması için Suudi Arabistan desteğine feci halde ihtiyaç duyduğunun bilincinde. Geriye ne Kaşıkçı cinayeti kalıyor ne Rusya yaptırımı.

Türkiye’nin ABD açmazı

Yine geçtiğimiz hafta Temsilciler Meclisi, Yunan ve Ermeni milletvekillerinin önergesiyle Biden’ın Türkiye’ye F-16 satışı için istediği onayı şart koşarak vermesini istedi: Ege’de Yunanistan hava sahasını ihlal etmemesi şartıyla.
Ankara’dan ses yok. Ne Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı bu konuda bir açıklama yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’yi kendisini başka siyasi İslamcı fraksiyondan Fethullah Gülen’i kullanarak devirmeye çalışmakla suçluyor. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin bir başka özeti budur.
15 Temmuz’dan bu yana Erdoğan -bazı Avrupa ülkelerinin de denediği- stratejik özerklik kavramını uygulamaya çalışıyor. Yani NATO’nun asgari gereklerini yerine getirip, savunma ve diplomasisini NATO ve ABD’ye bağlamama çizgisi; Fransa’nın onlarca yıldır izlediği siyasetin bir benzeri. Oysa Türkiye’nin diplomaside öne çıktığı Ukrayna-Rusya krizi sonrası yaşanan İsveç-Finlandiya üyelik meselesi, NATO’nun asgari gereklerini yerine getirmenin dahi zorlaşmaya başladığını gösterdi.

Ekonomide paçayı kaptırınca

Peki, o zaman sürekli olarak ABD Başkanıyla yüz yüze görüşmek için ısrar etmenin gerekçesi nedir? Seçmeniniz oy mu verecek size bu yüzden? Yoksa yerden yere vurduğunuz sermaye kesimi “Bak ABD ile barıştı sonunda” diye size yardıma gönüllü mü olacak?
Bu görüşme bir kez NATO liderler zirvesi çerçevesinde yapıldı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun iktidara gelirlerse tercümandan ne konuşulduğun soracaklarını söylediği görüşmedir bu. Biden’ın başka her görüşmenin ABD ya da Türkiye dışındaki ortak zeminlerde ve heyetler arası yapılmasını istediği konuşuluyor diplomatik kuliste.
Erdoğan ekonomik krizden de kendi yanlış politikalarını değil, ABD’yi, sorumlu tutma eğiliminde ama bunun Türkiye’nin dış ve güvenlik politikasında büyük açıklara yol açtığını yirmi yıllık devlet deneyimiyle kendisinin de görüyor olması gerek.
ABD’yi arkaik yaptırım politikasına artık işe tam yaramasa da kullanmaya iten, etnik lobiler dışında bankacılık sistemini ve küresel ekonominin dolar üstüne dönüyor olması değil mi zaten?
Ekonomide paçayı kaptırıp hala kendinizi her yaptığınızın şaşmaz doğru olduğuna inandırdığınızda bir yandan celallendiğiniz kapıları diğer yandan sürekli çalarken buluyorsunuz kendinizi.

Murat Yetkin

Gazeteci-Yazar

Recent Posts

AB Komisyonu Başkanı 1 milyar yolda dedi, Özel sert çıktı: “Türkiye 200 milyar kaybetti”

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yeni yönetim döneminde Türkiye'ye ilk ziyareti Suriye'de Esad…

1 gün ago

Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” sözü ve Erdoğan övgülerinin anlamı

Donald Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” ifadesini Türk medyasındaki haberlerin pek çoğunda bulmanız mümkün değil. Trump’ın…

1 gün ago

Asgari ücret, enflasyon ve üretkenlik

Asgari ücret yine gündemimizde. Bu kez temel tartışma konusu asgari ücret ve enflasyon ilişkisi. Asgari…

2 gün ago

İlk Suriye’nin geleceği toplantısından kareler: kim, kiminle, nereye?

Suriye’de gelişmeler baş döndürücü bir hız kazandı. Beşar Esad’ın 7 Aralık akşamı Moskova’ya kaçmasından yalnızca…

2 gün ago

Kılıçdaroğlu ile Suriye’deki son durum ve Suriye siyaseti üzerine

CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendi dönemindeki Suriye politikası nedeniyle yeniden gündemde. Cumhurbaşkanı Tayyip…

2 gün ago

Suriye’de pek çok “ama” ve “acaba” dolu “geçiş dönemi”

Suriye'de Esad rejimini deviren harekatın hazırlığının bir yıldan fazla bir süredir yapıldığı, Türkiye’nin, ABD’nin ve…

2 gün ago