Hayat

Tulumbacılardan İtfaiyeye: Balıklı Rum Hastanesindeki yangını kim söndürdü?

İstanbul Zeytinburnu Balıklı Rum Hastanesinde çıkan yangın kısa sürede kontrol altına alındı ancak ardından yapılan açıklamalar yangını kimin söndürdüğü üzerine siyasi bir tartışmaya dönüştü. Yangını kim söndürdü? (Foto: AA)

Zeytinburnu Balıklı Rum Hastanesi’nin Yaşlı Bakımevi bölümünde 4 Ağustos’ta yangın çıktı.
Çatıda başlayan ve nedeni henüz saptanamayan yangın itfaiye ekiplerinin etkili çalışmasıyla söndürüldü. Çatının ahşap olması ve tahminen binada yeterli yangınla mücadele önlemlerinin yer almaması nedeniyle büyük bir maddi zarar oluştu. Dilerim tadilat sürecinde yangın danışmanlarından destek alınarak koruyucu mühendislik önlemleri uygulanır

Yangının ardından Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın Yüksek Askeri Şura kararlarını açıkladığı basın toplantısında üzerine çokça yorum yapılan şu ifadeyi kullandı: “Cumhurbaşkanımızın talimatıyla olaya müdahale edildi. Valiliğimiz, İçişleri Bakanlığımız yangını kontrol altına aldılar”.

İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu da konuya ilişkin yaptığı açıklamada yangınla ilgili süreçte herkese teşekkür edilip İstanbul İtfaiyesi’nin adının geçmemesine dikkat çekti ve itfaiyenin kimseden talimat almadan işini yaptığını vurguladı.

İmamoğlu haklıydı. Binalara dair yangınlarda en yetkili kurum İtfaiyeydi.

Yetkili Kurum İtfaiye

Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmeliğin 7. Maddesi bu yetkiyi şu şekilde tanımlar:

  • Herhangi bir yerde kontrol dışı ateş yandığının veya duman çıktığının görülmesi hâlinde, itfaiyeye haber verilir.
  • Binada yangın çıkması hâlinde olaya müdahale eden acil durum ekipleri mahalli itfaiye teşkilatı amirinin olay yerine gelmesinden itibaren onun emrine girerler ve ona her konuda yardım etmek mecburiyetindedirler.
  • Gerek bina acil durum ekiplerinin ve gerekse yangına müdahale eden itfaiye ekiplerinin görev yaptıkları sırada, yetkili itfaiye amirince can ve mal güvenliğini korumak üzere verilecek olan karar ve talimatlar, diğer kamu görevlilerince ve yangın güvenliği sorumlularınca aynen yerine getirilir.

Görüldüğü gibi İtfaiye Teşkilatları İmamoğlu’nun da altını çizdiği gibi kimseden talimat beklemeden yangınlara müdahale eder ve bina yangınlarında tek yetkilidir.

Bir teşekkürün dahi esirgenmesinin nedeni, öznenin İstanbul İtfaiyesi olması ve İstanbul Belediyesi’ne bağlı olması mıdır?

Öyle ise bu ayrıca büyük bir haksızlık. Neden mi? Gelin İstanbul İtfaiyesinin tarihine şöyle bir göz atalım ve siyasi kaygılarla bir kurumu yok saymanın haksızlığına tanık olalım.

İlk Yangın Yönetmeliği İstanbul Kadısına karşı

Yangın tulumbasının bilinmediği devirde yangına karşı ne gibi tedbirlerin alınacağını bildiren 1579 tarihli ferman İstanbul Kadısı’na hitaben yazılmıştır. Çünkü o dönem İstanbul Adliyesi’nin baş hakimi olan İstanbul Kadısı’nın ikinci ve çok önemli işi, İstanbul Belediye Başkanlığı’ydı. Bu kıymetli belgenin dilimize çevrilmiş metni şu şekilde idi:

“İstanbul Kadısı’na hüküm ki,
İstanbul arada sırada yangınsız olmuyor. Yangını çıkar çıkmaz önlemek için ne gerekirse, her şeyden mühimdir. İstanbul ahalisinden herkes, evinin damına kadar ulaştıracak bir merdiven bulunduracaktır. Ve yine herkes, evinde bir büyük fıçı dolusu su bulunduracaktır. Bir yerde yangın çıktığı gibi, oradan kimse kaçmayacaktır. Herkes adamları ve komşularıyla, yeniçeriler ve sair halk yetişinceye kadar, yangını söndürmeye çalışacaktır. Her iki üç ayda bir, bilhassa yangın tehlikesine maruz bulunan yerler teftiş edilecektir. Evlerindeki merdivenleri ve su dolu fıçıları bulunmayanlar tutulup subaşıya teslim edilecektir ve cezaya çarptırılacaktır. III. Murad, Padişah”

Belki de Türk tarihinin ilk yangın yönetmeliği bu şekilde yazılmış. 14 Eylül 1509 depreminden sonra büyük bir yıkıma uğranması sonrası İstanbul’da ahşap yapıya rağbet artmış ve İstanbul kısa sürede ahşap bir şehir olup çıkmış. Ahşap İstanbul iki buçuk asır boyunca yanıp kül olmuş ve her büyük yangından sonra yeniden imar edilmiş. Hatta “Anadolu’nun salgını, İstanbul’un yangını” deyimi dillere yerleşmiş.

Fotoğraf: Reşad Ekrem Koçu’nun İstanbul Tulumbacıları kitabından

İstanbul’da 1720 yılında kurulan, Yangın Tulumbacıları Ocağı, Yeniçeri Ocağı’na bağlı olarak, 1826 yılına kadar kadar devam etmiş. Kendilerine özgü kıyafetleri, kabadayı tavırları ile halk arasında özel bir figür halini alan tulumbacılar, kullandıkları deyimleri ve kelimeleri ile kendi üsluplarını yaratmışlar.

İkinci Mahmud tarafından 1826 yılında Yeniçeri ocağı dağıtılınca yerine yangınlarla başa çıkabilmek amacıyla mahalle tulumbacıları oluşturulmaya başlanmış. 1872 yılında Askeri İtfaiye Teşkilatı ve 1923 yılında günümüzdeki Cumhuriyet itfaiyesinin kurulmasıyla günümüz tulumbacılarının temelleri atılmış.

İstanbul’da Tulumbacı Bahriye

İstanbul tulumbacılarının renkli kişiliklerine yönelik hikayeleri merak edenlere İstanbul Tulumbacıları kitabını okumalarını öneririm. Ben, pozitif ayrımcılık yaparak, ilk kadın itfaiyeci olduğunu anladığımız Tulumbacı Bahriye’den bahsetmek istiyorum.

Tulumbacı Bahriye. Çizen: S. Bozcali. Cumhuriyet 20 Kasım 1962

Bahriye daha 8-9 yaşında, sırtında entari, yalınayak, mahalle tulumbacılarına katılır, Langa’dan Fatih’e, Fener’e, Balat’a, Galata’ya, Beşiktaş’a onlarla koşar, yangına gider gelirmiş. Tulumbacı lakabı kendisine o küçük yaşından kalmış. Bahriye 16-17 yaşına basıp, o zamanın adetince gelinlik çağına geldiği zaman bile yangın söndürmeye gidermiş. Çok zorlu bir hayat yaşadıktan sonra, oğlunu Balkan Savaşı’nda kaybedişi ardından, evlat acısına dayanamayıp bir erik ağacının dalında canına kıymış.

İstanbul tulumbacıları, Tulumbacı Bahriye’ye sultanlara yaraşır bir cenaze töreni düzenlemişler. Önceleri kabullenmekte zorlandıkları ama sonrasında omuz omuza görev yaptıkları yangında hortum tutan ilk kadın olan Tulumbacı Bahriye’yi saygıyla uğurlamışlar. Tarih sayfaları da ilk kadın itfaiyeci olarak Bahriye’yi kayıt altına almış.

Deprem, Orman Yangını, İtfaiye

Tulumbacı destanları ve türküleri ulusal kültürümüz içinde önemli bir değere sahip ve kimbilir daha nice hikayeler mevcut. Bugün de benzer hikayeler yazılıyor gözlerimiz önünde.

Yurdumuzun dört bir yanında içimizi de yakan orman yangını ve felaketler ile canı pahasına mücadele eden itfaiye personelimizin her birine ayrı ayrı teşekkür etmek için de hatırlatmak istedim bu hikayeyi.

İstanbul İtfaiyesinin bir özelliği de 1989-1994 yılları arasında İstanbul İtfaiye Müdürü olarak görev yapan Makina Mühendisi Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç’ın önderliğinde büyük bir ilerleme kaydederek bilimsel yöntemlerin uygulanmasında liderlik etmesidir. Binaların yangınlardan korunmasına dair yönetmeliğin hazırlanmasına katkı sağlaması ve bina projelerinin onay işlemlerinde yangın konusunun öneminin anlaşılmasında ön alması ile fark yaratmıştır.

İstanbul’da 1509 depreminden sonra çözüm ahşap binalarda bulunup bu kez de yangınlarla boğuşulduğunu görüyoruz tarih sayfalarından. Aradan geçen bunca süreye, deprem ve yangın gibi afetlerin yıkıcı etkilerini azaltmanın mümkün olduğu günümüz teknolojik imkanlarına rağmen hala İstanbul’da yangınlarla karşılaşma ihtimali yüksek ve deprem riskine karşı önlemler yetersiz durumda.

Tarihteki en büyük yangınların deprem sonrasında çıktığını da gözönüne alarak siyasi kaygıları bir kenara bırakmak, hala başarılı icraatlarını sürdüren kurumlarımızı korumak ve emekçilerini incitmemek gerekiyor. Bu da ancak krizleri büyütecek değil, yönetebilecek yöneticilerle mümkün olabilecektir.

İstanbul İtfaiyesinin İlk Kadın İtfaiyecileri

 

 

 

 

Filiz Pehlivan

Makine Mühendisi

Recent Posts

İddia: İmamoğlu dosyasının savcısı Adalet, valisi İçişleri bakanı olacak

Gazeteci Tolga Şardan, bir süredir Ankara siyaset kulislerinde fısıltıyla bahsedilen iddiaları “İstanbul kaynamaya devam ediyor”…

11 saat ago

Duyarsızlık ve vicdanın Gazze ile imtihanı

Özdem Sanberk Mehmet Ali Bayar Dünyamızda on yıllardan beri yaşadığımız siyasi ve sosyal gerginlikler, bitmeyen…

14 saat ago

Erdoğan: Putin, Zelenski ve Trump’ı Türkiye’de buluşturmaya çalışıyoruz

Bir gün önce Ukrayna’nın Rusya’ya dron filosuyla hava saldırısı yürütmesine rağmen iki ülke üst düzey…

1 gün ago

Avrupa Güvenlik Mimarisi Türkiye’yi AB’ye götürecek kestirme yol mu?

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ve Amerika’nın Avrupa’ya verdiği güvenlik teminatının sorgulanması, AB Üyeleri’ni kendi savunmalarına yatırım…

2 gün ago

Gümrük Birliği mi serbest ticaret mi? Boris Johnson: “Çıkın artık.”

Türkiye’nin 1996’dan bu yana Avrupa Birliği (AB) ile yürüttüğü Gümrük Birliği, zamanında devrim niteliğinde bir…

2 gün ago

İstanbul toplantısı öncesinde Ukrayna, Rusya’nın cephe gerisini vurdu

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan haftalardır mekik diplomasisi yapıp Rus ve Ukrayna heyetlerini 2 Haziran saat…

2 gün ago