Ekonomi

Enflasyondan sonra işsizlik rakamları da yanıltıyor

TÜİK rakamlarına göre hem istihdam hem işsizlik azlıyor hem de cari açık artıyor? Bu nasıl olabilir? Yanıtı hesap yönteminde gizli. Fotoğrafta işsizlik maaşı başvurusu yapan vatandaşlar.

12 Eylül’de iki önemli veri açıklandı: İşgücü ve ödemeler dengesi. İkisi de Temmuz ayı için. Özetle durum şu: İşsizlik oranı, düşmesine karşın hala yüksek bir düzeyde. Özellikle de ‘atıl işgücü’ olarak adlandırılan geniş tanımlı işsizlik oranı. Öte yandan cari işlemler açığı artmaya devam ediyor. Açığın finansmanı ise artık iyice göze batar şekilde ne olduğu bilinmeyen ‘net hata ve noksan’ kaleminden geliyor. Önce işgücünden başlayayım.

Hem istihdam hem işsizlik nasıl düşer?

Son zamanlarda işgücü verileri iyice garipleşti. Bir yandan istihdam düşüyor öte yandan işsizlik oranı da. Nasıl oluyor da oluyor?
Şöyle: Kendilerini bir anda ‘işyerinin kapısında’ bulup istihdamdan çıkan vatandaşlarımız nedense iş aramayı bırakıyorlar ve dolayısıyla işsiz kategorisinde sayılmıyorlar. Aynı nedenle işgücünde de yer almıyorlar. Oysa iş arasalar işsiz sayılacaklar ve işgücünde yer alacaklar. Neden ‘pat diye’ iş aramaktan vazgeçtikleri ise muamma. Kim bilir belki de çalışmaktan bıkmış olabilirler.
Temmuz ayı değerleri şöyle: Toplam istihdam (mevsim etkilerinden arındırılmış verilerde) bir ay öncesine kıyasla 148 bin düşmüş. Ekonomimiz daha az istihdam yaratmış. Normal koşullarda istihdam düşüşünün işsizlik oranını olumsuz etkilemesi beklenir. Ama bir ay içinde, işsiz olup da iş aramaktan vazgeçen ve dolayısıyla işgücünden çıkan sayısı da yükselmiş. Bu gelişmeler sonucunda işgücüne katılım da 262 bin kişi azalmış. Benzer bir şekilde işsiz kişi sayısında da düşüş var: 113 bin kişi.

Atıl işgücü oranında yüksek artış

Sonuçta işsizlik oranı da düşmüş görünüyor: Yüzde 10,1. Düşüş az değil; 0,3 puan. Yazıyı yazarken kafamın karıştığını itiraf etmeliyim. Acaba yanlış mı yapıyorum diye iki de bir toplama-çıkartma yaptım; yok, doğru yazdıklarım.

Ancak TÜİK’in hakkını teslim etmek gerekiyor. Bir de ‘atıl işgücü oranı’ verisi yayınlıyor. Atıl işgücü, ‘işsizler’, ‘zamana bağlı eksik istihdam’ ve ‘potansiyel işgücü’ toplanarak hesaplanıyor. Zamana bağlı eksik istihdam, kırk saatten az çalışmakta olan ama daha fazla süre çalışmak isteyenlere deniliyor. Potansiyel işgücü ise istihdam edilmeyen ve iş aramadığı için işgücünde sayılmayan ama iş önerilirse kabul edecek kişilerden oluşuyor. Geniş tanımlı işsizlik oranı –atıl işgücü oranı- iki puan artmış ve yüzde 22,5 olmuş. Bir aylık bir süre için bu çok yüksek bir artış.

Kaynak: TÜİK

Peki, nasıl seyredebilir?

Tamamlamak üzere olduğumuz üçüncü çeyrekte ekonomimizden yavaşlama sinyalleri geliyor. İkinci çeyreğe kıyasla büyüme oranımızın hayli sınırlı kalması ihtimali az değil. Seçim nedeniyle kamu harcamaları ve kredi arzı harcamalarında önemli bir artış bekleniyor. Bunun zamanlaması önemli. Yeni yıla doğru sarkarsa, dördüncü çeyrekte üçüncü çeyreğe kıyasla ekonomimizin daralma olasılığı var.
Öte yandan küresel büyümenin 2022’nin kalanında ve 2023’te düşmesi bekleniyor. İhracatımızın yarıya yakınını gerçekleştirdiğimiz Avrupa ise resesyona girecek. Büyüme oranımız açısından iyi haber değil. Ayna yansıması istihdamda gözlenecektir. Bu olasılıklar gerçekleşirse istihdam dostu olmayacakları açık. İşsizlik oranında artış beklenir. Atıl işgücü oranında da benzer bir gelişme söz konusu olacaktır. Seçim ekonomisine bir an önce geçilmesi halinde büyümenin ve istihdamın nasıl seyredeceği, cari açığımıza ve döviz bulma kapasitemize bağlı. Ayrı bir analiz gerektiriyor.

Cari işlemler açığı artıyor

Cari işlemler hesabı giderek kötü sinyaller veriyor. Temmuz ayında cari açığımız 4 milyar dolar oldu. Böylelikle ilk yedi ayın cari açığı 36,7 milyar dolara ulaştı. 2021’in aynı döneminde ise bunun çok altında -13,7 milyar dolar- cari açık vermiştik. Dolayısıyla cari açıkta oldukça yüksek bir artış var.

Daha ilginç olan gelişme de şu: Cari işlemler açığının ‘normal’ yollarla finansmanı oldukça düşük bir düzeyde. Yılın ilk yedi ayında net sermaye girişi ile finansman sadece 4,4 milyar dolar. 36,7 milyar dolar ile karşılaştırıldığında çok ama çok düşük bir değer bu. Finansmanın 7,9 milyar dolarlık kısmı ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) rezervlerindeki erimeyle sağlanmış.

Net hata noksanda büyük artış

Ödemeler dengesi tablosundaki en can sıkıcı gelişme ise ‘net hata noksan’ kaleminin ilk yedi ayda artı 24,3 milyar dolara ulaşmış olması. Normal koşullarda, bu kalem, büyük ölçüde istatistiki ölçüm sorunlarından kaynaklanır. Mesela yurda gelen her turistin ne kadar döviz harcadığını bilmek mümkün değil; anketlerle hesaplanır. İstatistiki hata da hep aynı yönde gelişmeyeceğine göre, net hata ve noksan kaleminin uzun dönem ortalamasının sıfıra yakın bir düzeyde oluşması beklenir.
Oysa bizim net hata noksan birikimli olarak sürekli artıyor. Mesela son beş yıllık toplam değeri (sıfıra yakın olması beklenen) Temmuz ayında tam 47,9 milyar dolar. Açık ki bir sorun var. “Ne olacak, önemli olan cari açığımızdan doğan döviz ihtiyacının sağlanmış olması” denilebilir elbette. Ama öyle değil; neden bu kadar yüksek bu değer? Ne gibi nedenlerle bu sonuç ortaya çıkıyor? Bu soruları sorup yanıt araması gerekir bu istatistiği düzenleyen TCMB’nin.

Nasıl bir yol izleyebilir?

Cari işlemler açığımızın bundan sonra nasıl bir yol izleyeceğini yanıtlamak oldukça zor. Bir yandan, yukarıda değindiğim küresel yavaşlama olasılığı –özellikle de Avrupa’nın resesyona girecek olması- nedeniyle ihracatımızın olumsu etkilenmesi beklenir. Öte yandan, yavaşlayacak ekonomimiz, daha az ithalat yapmamız anlamına gelir. İlki cari açığı artırıcı, ikincisi ise azaltıcı olur.
Üç belirleyici unsur daha var.
İlki, enerji fiyatlarının nasıl gelişeceği.
İkincisi, seçim ekonomisinin ne zaman uygulanmaya başlanacağı. Ekonomiyi, canlandırıcı her tür politikanın ithalat artışına yol açacağı ortada. Enerji fiyatları için ise bir şey söylemek zor.
Üçüncüsü ise fena gitmeyen net turizm gelirleri. Ekonomik yavaşlamanın önüne geçmeye hemen başlanır ve enerji fiyatları düşmezse, cari açığın elli milyar doları aşması ihtimal dahilinde.
Peki, finansmanında zorluk çıkar mı?
Akla hemen şu ‘anahtar sözcükler’ geliyor: Net hata noksanda çarpıcı artış, Rusya, Suudi Arabistan, Katar… Benim yanıt veremeyeceğim bir soru bu. Belki YetkinReport’un dış politika uzmanı yazarları katkı verirler.

Fatih Özatay

Prof. Dr. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi

Recent Posts

Ortadoğu için bir istikrar ve yeniden yapılanma çağrısı

Mehmet Öğütçü ve Rainer Geiger Ortadoğu, yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çalkantıların izlerini taşıyan…

19 saat ago

Türkiye’nin geleceğini hayal etmek: Gençlerin bugünü ve yarını

Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara…

1 gün ago

Pentagon’dan Trump’a Suriye resti: Asker sayısı 2000’e yükselmiş

ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…

2 gün ago

Bakan Bayraktar: “ABD Gazprombank yaptırımından Türkiye’yi muaf tutacak”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…

2 gün ago

MSB’den ABD’ye yanıt: “Türkiye’nin SDG ile görüşmesi söz konusu değil”

Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın Suriye'de Türkiye destekli Suriye Milli…

3 gün ago

Yeni Suriye: Birleşik ordu, imar, anayasa ve Türkiye’nin rolü

Esad gitti ama bence Suriye için en çetin meydan okuma yeni başlıyor. İsrail, ülkenin tüm…

3 gün ago