Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaygınlaşan bir laf vardı: Geriye sadece İngiltere kralı ile iskambil destesinin kralı kalacak. (Bizim Papaz dediğimiz kâğıt Batı dillerinde King, Roi, König olarak adlandırılıyor) Bu lafın çıktığı yıllarda Avrupa’da imparatorluklar dağılıyor, krallıklar çöküyor, tahtlar devriliyor, taçlar yuvarlanıyordu. Bir haftadır yaşamakta olduğumuz olaylar bu öngörüyü doğruluyor gibi.
Saksonlardan başlarsanız 1000 yılı aşkın, Normanları sıfır noktası alırsanız neredeyse 950 yıllık İngiltere tahtının son sahibi II. Elizabeth, tahtta 63 yıl kalan büyük annesi Kraliçe Victoria ile girdiği yarışta 70 yılı geçince İngiltere tahtında en uzun oturan hükümdar unvanını ele geçirdi.
Üstelik eski İngiliz sömürgeleri de bağımsızlıklarını ilan edip İngiltere’den ayrılmaya yönelince buldukları harika bir sistemle sürüden ayrılmaya niyetlenenleri “sizi şöyle alalım” diyerek yarattıkları Comomwealth (kelime anlamı ortak servet) üyesi yaparak, bir zamanlar “üzerinde güneş batmayan” İngiltere İmparatorluğu’nun güneşi bir ölçüde soluklaşsa da, herkes yatarken kalan ışığı söndürse de hala bir yerlerde ışığın yakın kaldığı bir “milletler topluluğu” olarak devam ettirmeyi becerdiler.
Hayatını kaybeden Kraliçe İkinci Elizabeth aynı zamanda 14 bağımsız ülkenin törensel devlet başkanı idi. Bunlar arasında (seçilmiş başbakanlar tarafından yönetilse de) Kanada gibi dünyanın en zengin ülkelerinden birisi, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi Kuzey ve Güney kutuplarının, Atlantik ve Pasifik okyanuslarını kontrol eden stratejik konumdaki ülkeler de bulunuyor. Prens unvanından 73 yaşında kurtulan yeni İngiltere Kralı Üçüncü Charles bu ülkelerin de simgesel, törensel devlet başkanı sayılıyor. Arkaik bir sistem ama o ülkelerden itiraz gelmedikçe hâlâ düşe kalka işliyor.
Üstelik Kraliçe’nin “tebası” ile kurduğu ilişki şu anda İngiliz parlamentosunun en eski binası Westminister Hall’deki katafalkı 24 saat canlı yayınlayan İngiliz televizyonlarından da görülebiliyor. Binanın dışına çıkıp önce Thames nehri boyunca uzayan, sonra Westminister Hall’ün karşısındaki parka gelince de kıvrım kıvrım devam eden kuyruk da kraliçeye karşı duyguların bir göstergesi. Şu anda kuyruğun uzunluğu 8 kilometreyi bulmuş vaziyette. Bu aşağı yukarı 24 saat kuyrukta bekleme anlamına geliyor.
Devlet internette kurduğu bir web sitesi üzerinden vatandaşlarına kuyruktaki son durumu, vatandaşların ne zaman gelirlerse ne kadar bekleyeceğini filan bildiriyor. Durum böyle olunca kuyruk boyunca susayanlara su dağıtan su istasyonları/sebiller, seyyar tuvaletler kurulmuş vaziyette. Başka bir nedenle sıradan ayrılmak zorunda olanlara takılan plastik bilekliklerle sıralarını kaybetmeden eski yerlerine dönebilmelerini garanti ediyorlar.
Kraliyet karşıtları başta olmak üzere muhalifler halktan doğal gaz ve elektrik tasarrufu istenirken bu şatafata harcanan paraya itiraz ediyorlar ama Kraliçeye saygı kuyruğu da ortada.
Bütün bu gelişmeleri gözlerini ayırmadan izleyenlerin kafalarında beliren soru kraliçenin yerine geçecek yeni İngiltere Kralı Üçüncü Charles’ın halktan aynı desteği alıp alamayacağı. Charles’ın zorunlu yetki devri işlemleri sırasındaki kibirli ve asabi tavırları, örneğin masanın yerine getirilmesi gereken bazı işleri yaparken gösterdiği asabi tavırlar (belgeleri imzalayacağı masanın yeterince hızlı boşaltılmamasına gösterdiği tepki, mürekkep akıtan dolma kaleme sinirlenmesi) bu kuşkuları artırıyor.
Bu asabi tavırlar Kralı halkın gözünden düşürdüğü gibi Milletler Topluluğunun güçlü üyelerinin halklarının gözünden de düşürür mü? Bunun bazı ülkelerin artık milli günlerini Kralın doğum gününe değil de kendi egemen kararlarına göre belirlemelerinin önünü açar mı örneğin?
Bu gelişmeler sonucu yeni İngiliz Kralı amcası Yedinci Edward gibi uzak bir adanın valiliği ile yetinmek zorunda kalır mı, yoksa bir başka İngiliz atasözünde olduğu gibi “Taç giyen baş akıllanır” mı?
Ama o durumda dahi, yazının başındaki öngörüde olduğu gibi, neticede kraliyet sisteminden geriye sadece iskambil destesindeki kral (papaz) ile İngiltere kralı mı kalır?
İçişleri Bakanlığı'nın tartışmalı bir kararla Tunceli ve Ovacık belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum ataması,…
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…