HDP’nin önceki eş başkanı Selahattin Demirtaş 30 Eylül akşam saatlerinde Twitter hesabından bir dizi mesaj yayınladı. Demirtaş bu mesajlarla sadece alışıldık şekilde hükümete değil, hiç de alışılmadık şekilde yasadışı PKK’ya karşı da bir duruş sergiliyordu.
Demirtaş adeta PKK’ya rest çekiyor ve bu restiyle hem HDP hem de yeni yasama yılına başlayan Meclis’i bir yol ayrımına, bir tercihe zorluyordu.
Demirtaş’ın Edirne Cezaevinden gönderdiği mesajların özünü veren cümleleri şöyle:
• “Demokratik siyasette ısrar ve barış politikası, bizim için ilkeseldir. Kimse geri adım atmamızı beklemesin. Her koşulda ilkelerimizi savunacak, halkın demokratik çözüm ve barış isteğini tüm olanaklarımızla, gür sesle söylemeyi sürdüreceğiz. Faşizmi yıkacak, mutlaka kazanacağız.”
• “Elbette bunun bedelleri oluyor. Mahallenin ‘delisi, popülisti, tek adamı, sinmişi’ ya da karşı mahallenin ‘teröristi, katili’ olarak yaftalanmayı göze alıyorum.”
• “Konforlu alanlarından ‘siyaset’ yapanların çıtları çıkmasa da tek başıma bile kalsam inandığım doğruları savunmaktan asla vazgeçmeyeceğim. Tarih hepimizi, söylediklerimiz ve sustuklarımızla yargılayacak bir gün.”
Demirtaş’ın görünen ve alışıldık hedefi hükümet. Zaten birkaç gün önce kendisini 6-8 Ekim 2014’teki kanlı olaylardan sorumlu tutup katil diyen Süleyman Soylu’ya “Beni etrafındaki çakallarla karıştırma. Aslan yattığı yerden belli olur” demesi de bunu gösteriyor.
Soylu o tviti Demirtaş’ın 26 Eylül’de Mersin, Mezitli Polisevine PKK tarafından düzenlenen terör saldırısını kınaması üzerine atmıştı. Demirtaş’ın “Karşı mahallenin teröristi, katili olarak yaftalanmayı göze alıyorum” restiyle kastettiği budur.
Ama mesajların bir de görünmeyen hedefleri var. Örneğin, “Mahallenin sinmişi” olarak yaftalanmayı göze alma resti, isim vermese de doğrudan yasadışı PKK’yı hedef alıyor. T24’te Murat Sabuncu’nun saptadığı gibi, PKK kanlı Mezitli saldırısını üstlenirken, saldırının Demirtaş ve HDP tarafından “hangi gerekçeyle olursa olsun düşman diliyle kınanması ancak sindirilmişlikle ifade edilebilir” demişti. Düşman dedikleri Türkiye’ydi.
Demirtaş “sinmişlikle yaftalanmayı göze alma restiyle doğrudan PKK’yı adres gösteriyordu.
“Konforlu alanlarında çıt çıkarmadan siyaset yapanlar” diyerek HDP içinde ve dışında olan bitene ses çıkarmayanları kastettiğini sanıyorum Demirtaş’ın.
Sanki Demirtaş aslında PKK’nın Mezitli saldırısına rest çekiyor. Restiyle -apaçık isim vermese de- PKK’nın HDP’deki demokratik parlamenter siyaset eğilimlerini Mezitli’deki terör eylemiyle sabote etmeye çalıştığını adeta deşifre ediyor. Bu açıdan bakıldığında PKK’nın Mezitli saldırısı, ondan iki gün önce, 24 Eylül’de açıklanan HDP etrafındaki Emek ve Özgürlük İttifakı bildirgesine “Gündemi biz belirleriz, siz değil” türünden zorbaca ve kanlı bir müdahale olarak da görülebilir.
Soylu’nun hatırlattığı kanlı 6-8 Ekim 2014 olaylarının altında IŞİD’in saldırdığı Suriye’nin Kobani (Ayn el Arab) kasabasını kontrol altında tutan PKK’nın Suriye kolu PYD’ye Türkiye’nin yardım edip etmemesi tartışması vardı. Demirtaş halen Kobani Davasında yargılanıyor. Kobani’deki kırılma Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde başlattığı, MİT ve HDP üzerinden PKK’nın hapisteki lideri Abdullah Öcalan ile diyalog sürecine darbe vurmakla kalmadı. Aynı zamanda Türkiye-ABD ilişkilerinde giderek derinleşen ayrılıkların dönüm noktası da oldu. ABD Başkanı Barack Obama, IŞİD’e karşı Erdoğan’dan umduğu desteği alamayınca fevri bir kararla PKK’nın Suriye kolunu ortak belirledi.
AK Parti’nin PKK ile dolaylı diyalog sürecini resmen bitiren olay, AK Parti’nin 7 Haziran 2015 seçimlerinde Meclis çoğunluğunu yitirmesi ardından 22 Temmuz’da Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polis memurunun evlerinde katledilmesi olmuştu. Ardından kanlı bir süreç yaşanmış, MHP lideri devlet Bahçeli’nin desteğiyle 1 Kasım 2015 seçimlerinde AK Parti çoğunluğu yeniden almış, 2016 darbe girişimi ve Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş süreci gelmişti.
2023 seçimlerine PKK’nın Mezitli saldırısı ile çoğu yorumcu ikisi arasında bağ kurdu.
Demirtaş restiyle aslında ciddi bir özeleştiri de yapmış oluyor.
HDP’ye, bir yanda ABD’nin desteğine güvenen PKK diğer yanda AK Parti hükümeti arasında kalıp 2014-2015 benzeri bir tuzağa düşmeme uyarısında bulunuyor. Bunun yolu, demokratik parlamenter siyasette ısrardır.
Bana kalırsa burada TBMM’ye de bir mesaj var. O da HDP’nin sistem dışına savrulmasına izin vermemesi, demokratik parlamenter sistem içinde kalmasına destek olmaktır. Örneğin kapatmak, yasaklamak değildir.
Hem TBMM’deki siyasi partilere, özellikle muhalefetteki Altılı Masa platformuna hem de özellikle HDP’ye düşen sorumluluk büyük.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 23 Kasım’daki basın toplantısında Donald Trump’ın 20 Ocak 2025’te başlayacak ikinci…
İçişleri Bakanlığı'nın tartışmalı bir kararla Tunceli ve Ovacık belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum ataması,…
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…