Muhalefetin “sansür yasası,” iktidar bloğunun “dezenformasyon yasası” olarak adlandırdığı tartışmalı yasa tasarısının mecliste onaylandığı 13 Ekim’de sosyal medyada bir görsel dolaşıyordu. Tıpkı Amerika’nın ünlü “Sam Amca” posteri gibi izleyicileri işaret eden bir el üzerinde “Bu bir yalan haberdir, hakikati paylaş” yazan bu görsel, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının haftalık olarak yayınlayacağı ve “sahte haberleri” içerecek olan “dezenformasyon bülteninin” reklamıydı.
Telefonlar kırıldı, protestolar yapıldı, alkışlar, tartışmalar yaşandı ve en sonunda AK Parti ve MHP oylarıyla yasa meclisten geçti. Bu yasayla AK Parti MHP ittifakı da George Orwell’in 1949 tarihli distopik romanı “1984”tekine benzer bir şekilde kendi “Hakikat Bakanlığı”nı kurmuş oldu. İnsanlar deneyimlerinin bir yansımasını distopyalarda bulurken 1984’ün Türkiye’de en çok satan romanlardan biri olması tesadüf değil. Bundan böyle resmi açıklamayla çelişen her açıklama 1 yıldan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılacak. Yetkililerin belirttiği her şey “gerçek” olarak kabul edilecek.
Dezenformasyon, yanlış bilgilendirme, sansür
Yasa yetkililer tarafından global bir sorun olan “dezenformasyon ve bilgi kirliliğiyle mücadele” amaçlı bir düzenleme olarak savunuluyor. Nitekim 40 maddelik yasa tasarısının bazı hükümlerinin, Avrupa içinde de tartışma yaratan Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Yönetmeliği (GDPR) ile uyumluluk sağlamak için tasarlandığı görülüyor. Ancak, tüm dünyanın mücadele etmek için düzenleme getirmeye çalıştığı dezenformasyonun “düzenlenmesi” ile “kriminalize edilmesi” arasında yaratacağı sonuçlar açısından önemli farklar bulunuyor.
Yasa tasarısı gündeme geldiği andan itibaren, bu yasa tasarısının “yanıltıcı bilgi yaymak” gibi keyfi bir suç tanımlayarak cumhurbaşkanlığı ve yargıya büyük bir sansür yetkisi vermeyi amaçladığını belirten tüm profesyonel basın dernekleri ve muhalefet partileri tarafından sert bir şekilde eleştirildi.
Yasa yalnızca yeni suç tanımı değil, sosyal medya platformları ve mesajlaşma uygulamaları için de yeni hükümler içeriyor ki bununla internet medyası, sosyal medya ve genel olarak bilgi akışı üzerindeki kontrol ciddi bir şekilde arttırılabilecek.
Nitekim Venedik Komisyonu da 7 Ekim’de yayınlanan acil ortak görüşünde, “taslak hükmün ifade özgürlüğüne müdahale teşkil ettiğini” belirterek, yasanın “açıkça tanımlanmış terimlerle” yazılmadığını ve terimlerin “yeterince açık olmadığını” belirtti.
Suçun belirsiz tanımı
Tasarının en tartışmalı maddesi, ceza kanununa eklenen yeni bir hüküm ekleyen 29. Madde oldu. Bu madde ile “alenen yanıltıcı bilgi yaymak” bir suç olarak tanımlandı.
Yasaya konulan hüküm, “Ülkenin iç ve dış güvenliğine, kamu düzenine ve genel sağlığına ilişkin yanlış bilgileri, yalnızca halkta endişe, korku veya panik yaratmak amacıyla kamu huzurunu bozacak şekilde alenen yayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılır” ifadelerini içerdi.
Bu yasa yalnızca gazetecilik faaliyetlerini cezai soruşturmaya tabi tutmuyor, sosyal medya faaliyetlerini de “yanıltıcı bilgi yayma” alanı olarak tanımlayarak her bir sosyal medya kullanıcısını ve platformların kendisini de potansiyel bir suçlu haline getiriyor.
Ancak hukuki açıdan bakıldığında, Venedik Komisyonunun da altını çizdiği, muğlak ifadeler, kanunun yoruma açık olmasına sebep oluyor. Bu durum, hali hazırda siyasi etki altında olduğu eleştirileriyle bağımsızlığı sorgulanan hakim ve savcılara da yeni bir alan açıyor. Bilişim Hukuku uzmanı ve İfade Özgürlüğü Derneği kurucularından Yaman Akdeniz 14 Haziran’da YetkinReport’a verdiği demeçte, bu tanımın “savcıların elindeki uzun suçlar listesine yeni bir suç eklediğini” bunun keyfi soruşturmalara yol açabileceğini ve “Sosyal medyayı kullanan muhalifler öncelikle etkileneceğini” belirtmişti.
Erişim engelleri kolaylaştı
Bu da bizi Türkiye’de bir süredir gündemde olan internet sitelerine ve içeriklere erişimin engellenmesi konusuna getiriyor. “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Hakkında Kanun” 2007 yılında yürürlüğe girdi. Sitelere veya içeriklere erişim engellenmesini veya içeriğin kaldırılmasını düzenleyen yasanın 8. Maddesinde bu yasağa tabi tutulacak içerikler açıkça listeleniyordu. Örneğin bir içeriğin erişime engellenmesi için çocuklara cinsel istismar, intihara teşvik veya terör suçlaması gibi hukuka aykırı sayılacak konuları içermesi gerekiyordu. Bu işlemler için mahkemeler ve Bilgi Teknolojileri Kurumu yetkilendirilmişti ve yasaklar için bu özelliklerin mevcut olması gerekiyordu.
Yeni yasa ile bu tür yasakları getirmek daha kolay olacak çünkü dezenformasyon suçu bu listeye eklenecek. Suç da belli belirsiz bir şekilde tanımlandığı için kolaylıkla erişim engeli getirilebilecek.
Twitter ve Youtube için zor karar
Twitter ve Youtube gibi sosyal medya platformları 2020’de getirilen yasa ile zor bir karar vermek zorunda kalmıştı. Platformlara Türkiye’de temsilcilik bulundurma zorunluluğu getirilmiş, eğer yasayla getirilen şartlara uymazlarsa sitelere giden trafiğin bant genişliğinin yüzde 98’e kadar azalması gibi yaptırımlarla yüz yüze kalmışlardı.
Sosyal medyada anonim hesapların tespit edilmesi en çok istenen uygulamalardan biri. Yeni yasa ile sosyal medya platformları, “içerik kaldırmak, içerik oluşturanların bilgilerini paylaşmak ve hukuka aykırı içeriklerin tanıtımını yapan algoritmaları yetkili kolluk kuvvetlerine bildirmek” zorunda kalacak, aksi takdirde platformlar yine idari yaptırımlarla karşı karşıya kalacak.
Yeni yasa ile sosyal medya platformları ve şirketler Türkiye’de faaliyet gösterebilmek için daha fazla idari incelemeye tabi tutulacak. Bu durum Twitter ve Youtube gibi platformların ülkede faaliyetlerine devam etme kararlarını “yeniden değerlendirmelerine” yol açabilir.
Mesajlaşma platformları inceleniyor
Whatsapp ve Signal gibi mesajlaşma uygulamaları da Türkiye’deki “aktif kişi ve kurumsal kullanıcı sayısı, sesli arama sayısı ve süresi, görüntülü arama sayısı ve süresi” gibi bilgileri bildirmekle yükümlü olacak.
Tüm bu düzenlemeleri bir örnekle anlatacak olursak, eğer bir kişi resmi rakamlara uymayan bir enflasyon oranını tweetlerse, yetkililerin vereceği talimat ile 4 saat içinde o içeriğin kaldırılması gerekecek, aksi takdirde platform idari yaptırımlarla karşı karşıya kalacak. Bu tweeti yayınlayanın yanında bu tweeti yeniden paylaşanların da bilgileri bu platformdan istenebilecek.
2023 seçimleri öncesinde, bu yasa bilgi akışını kontrol altına almak için çok güçlü bir araç. İstenmeyen içeriklerin dolaşmaya başlaması durumunda sosyal medyaya, çevrimiçi medyaya ve hatta arama motorlarına müdahale etmek için korkutucu bir otorite, bir distopya…