Sanki kim olduğu bilinmiyormuş gibi bir yanda Cumhur İttifakının “açıklayın da mahvederek gününü gösterelim” mealindeki “adayınızı açıklasanıza” çağrıları diğer yanda Türkiye’yi artık yeni bir liderin yönetmesi gerektiğini düşünerek seçimi muhakkak kazanacak bir aday belirlemesini ve çalışmalara şimdiden başlamasını isteyen kesimlerin çağrıları henüz bir aday ismi ortaya çıkartmaya yetmedi. 6’lı Masa iktidar cephesinin fitilleme çabaları, zaman baskısı ile tabanları ve bir umut arayışında olan kesimlerin talepleri arasına sıkışmış bulunmakta. Üstüne bir de kendi iç dinamikleri eklenince muhalefetin cumhurbaşkanı adayını açıklaması oldukça sorunlu bir doğumun gerçekleşmesi gibi zor bir iş haline dönüştü.
Fakat adayın kim olduğu en başından beri belli…
Göz önündekilerden başkasını görmekte epey zorlanan bir kısım sözde öngörülü kanaat önderleri, kamuoyu araştırmalarının odaklandığı bildik isimler üzerinde yoğun bir tartışma içine girerek toplumu ve geleceği tanzim etme yarışında. Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Kemal Kılıçdaroğlu isimlerinin Recep Tayyip Erdoğan’a karşı seçimi kazanma şanslarına dair tahminler yürüterek içlerinden şansı en yüksek olanı aday dikte ettirmeye uğraşıyorlar. Aşina kısır yöntemlerle yıllardan beri süren sığ siyasi tartışmaları tekrar ediyorlar. Sadece isimler değişik, tartışmalar, tartışanlar, tartışma yöntemleri ve hedefleri aynı: seçilecek kişiye göre yapılacak işi tarif etmek! Sanıyorlar ki seçilecek kişi belli olunca yapılacak iş onun yetkinliklerine uygun hale bürünüverecek…
Öncelikle yapılacak işi isabetle belirlemek, bilahare işi yapmaya en yetkin ve ehliyetli olan kişileri arayıp bularak cumhurbaşkanı adayını belirlemek gerekiyor. Aksi takdirde, cumhurbaşkanı adayını aşina olduğumuz sığ tartışmalarla belirlersek Türkiye çok arzu ettiği ve çoktan hak ettiği çağdaş seviyelere erişmeyi uzunca bir süre daha ertelemek zorunda kalacak.
Her şeyin en iyisinin kendi yaptığı tutarsız, günü kurtarmaya yönelik karar ve icraatlar olduğunu düşünen iktidar cephesi hariç muhalif siyasi partilerin ekonomistleri hummalı bir çalışma içinde. Başta İYİ Parti ekonomi kurmaylarının çalışmaları olmak üzere çok değerli çalışmalar ortaya çıkmakta. Bunların hepsini şöyle özetlemek mümkün: Ekonomide istikrar için siyasetçilerin ve hükmettikleri ekonomi, para politikası, eğitim, dışişleri ve sair konulardaki üst düzey bürokratların bilimsel ve doğru kararlar almalarını sağlama almak, yargı bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü sağlamak, yolsuzluk ve rüşvetle etkin olarak mücadele etmek, en büyük rüşvet kapısı olarak görülen kamu ihalelerini keyfilik, yolsuzluk ve rüşvetten arındırmak. Başka bir deyişle ekonomide istikrar için siyasette istikrarı, yargı bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü sağlamak.
İktidarın mevcut durumdan mesut ve memnun görüntüsünü bir kenara bırakırsak, Türkiye’nin olduğu yeri hak etmediğini düşünen, O’nu çok daha iyi yerlerde hayal edenlerin ortak tespiti ekonomik istikrar için siyasi istikrar, bağımsız yargı ve hukukun üstünlüğünün şart olduğunda mutabıklar. Dolayısı ile muhalefet partilerinin üstünde birleştiği bu hususlar seçilecek cumhurbaşkanının yapacağı işi tanımlayıp çerçevesini çizmekte.
Birkaç yıl önce cumhurbaşkanını halkın seçmesinin kırmızı çizgileri olduğunu açıklamış olan AK Parti de dahil olmak üzere bütün siyasi partilerin üzerinde birleştiği üzere siyasî ve ekonomik istikrar için cumhurbaşkanlığı sistemiyle bozulmuş olan devlet düzeninin en kısa zamanda restore etmek, bunun için ise iktidar ve muhalefeti uzlaştırmak zorunlu. Restorasyonda uzlaşma anayasayı referanduma gitmeksizin değiştirmek ve değişikliğe halkın kahir çoğunluğunun desteğini kazanmak için de zorunlu.
Bu şartlarda siyasilere düşen görev, göreve talip olmak değil böyle bir uzlaşmaya liderlik edebilecek bilge bir kişiyi bulmaktır. Bu bilge kişinin hem dünyayı hem Türkiye’yi iyi tanıması, fırsatlar ve temel sorunlarımız hakkında sağlam fikir sahibi, katıksız bir hukuk ve demokrasi aşığı olması gerekiyor. Bu bilge kişinin temel görevi karşıt görüşlüleri devletin restorasyonunda uzlaştırmak olmalı ve bunu açıkça taahhüt etmelidir. TBMM’ni kontrol edemeyen bir Cumhurbaşkanının attığı her adım için TBMM’den onay aramak zorunda kalması adayın siyaseten tarafsız bir kişi olmasını zaruri kılmaktadır. Bununla birlikte onu aday gösterecek olan siyasi partiler tedbiri elden bırakmamalı, cumhurbaşkanı seçildiği takdirde devasa devlet yetkilerini ele geçiren bu kişinin güç zehirlenmesine uğrayarak taahhüdünü ihlal etmesini veya caymasını önlemek için gerekli tedbirleri şimdiden almalıdır.
İktidar, muhalefet veya marjinal bütün siyasi partilerin, ittifakların, 6’lı Masanın adaylarının ve hatta kendiliğinden aday olacakların yukarıda kısaca tanımladığım işi yapmaya yetkin; toplumun değişik kesimlerinin de itimat edebileceği, farklı siyasi görüşlülerden oy alacak biri olması gerekiyor.
Adayın adı Anadolu Çocuğu’dur. O’ndan başkasını, yabancı birini veya yozlaşmışını aday göstermek bu ülkeye ve millete karşı göreve ihanet etmekle eşdeğerdir.
Mehmet Öğütçü ve Rainer Geiger Ortadoğu, yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çalkantıların izlerini taşıyan…
Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara…
ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın Suriye'de Türkiye destekli Suriye Milli…
Esad gitti ama bence Suriye için en çetin meydan okuma yeni başlıyor. İsrail, ülkenin tüm…