Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2023 seçimlerinde yeniden aday olabilir mi? AK Partililer elbette olabilir düşüncesinde iken Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; “Erdoğan’ın adaylığı için özel bir tartışma yapmayacağız. Aday olmak istiyorsa buyursun gelsin” diyor. Murat Yetkin’in “Milyonluk” dediği bu soru hukukçuları ve kanaat önderlerini yoğun bir şekilde meşgul ediyor. Tartışmaların çoğu “Sayın Erdoğan ne yaparsa cumhurbaşkanı seçilmek için 3. kez aday olabilir” sorusuna doğru evriliyor.
Oysa bu sorunun cevabını bulmak için Anayasa’nın ilgili hükümlerini peşin hükümsüz ve objektif olarak okumak, mantık kurallarına göre anlamlandırmak yeterlidir. Kurallarına içimizden geldiği gibi anlam veremeyiz; sadece objektif okuma sonucunda çıkan anlam belirsizlik ve çelişki içerdiği takdirde bunları giderecek yoruma gidebiliriz.
“Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” diyen Anayasa’nın 101(2) maddesinin hiçbir muğlaklık ve tereddüt içermeyen açık hükmüne göre Sayın Recep Tayyip Erdoğan üçüncü kez cumhurbaşkanı seçilemez.
“Cumhurbaşkanlığına, siyasi parti grupları, en son yapılan genel seçimlerde toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte en az yüzde beşini almış olan siyasi partiler ile en az yüz bin seçmen aday gösterebilir” diyen Anayasa’nın 101(3) maddesinin hiçbir muğlaklık ve tereddüt içermeyen açık hükmüne göre Sayın Erdoğan 3. kez cumhurbaşkanı seçilmek için aday gösterilebilir.
Bu durumda hemen şu soru akla geliyor: Anayasa’nın 101(2) ile 101(3) fıkraları arasındaki farkı açıklayan bir hüküm var mıdır? Ne sebeple ve hangi haller için ikiden fazla cumhurbaşkanı seçilmesi mümkün olmayan bir kimsenin 3. kez aday gösterilebilmesi öngörülmüş olabilir?
Anayasa’nın 116. maddesinin 3. fıkrası böyle istisnai bir hali düzenlemektedir. Söz konusu 116(3) madde gereğince “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.” 116(3) maddesi Anayasa’nın 101 maddesindeki 3. kez seçilme yasağının tek istisnasını açıkça “TBMM’nin seçimlerin yenilenmesine karar vermesi hali” olarak belirtmektedir.
Anayasa’nın 116(2) maddesi ise cumhurbaşkanına “cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimlerinin yenilenmesine karar vermesi” halinde yeniden aday olma hakkı vermemektedir. Kendi görev süresini sona erdiren cumhurbaşkanına tekrar aday olma hakkı verilmemesi doğaldır. Zira eğer görevine devam etmek isteyen kimse kendisi görevini kendisi sona erdirmezdi.
Dolayısı ile sadece TBMM’nin seçimlerin yenilenmesine karar verdiği halde – eğer TBMM seçimlerin yenilenmesine karar verebiliyor ise – 2. döneminde görev yapmakta olan cumhurbaşkanı 3. kez seçilmek için aday olabilir.
Görüleceği üzere tekrar aday olup olamayacağı tartışmaları Sayın Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığının 2. döneminde olmasına ilişkindir. Eğer 1. döneminde olsaydı ne 101. madde ne de 116. madde gündeme gelir; ikinci kere cumhurbaşkanı seçilmesi için aday olabileceği tartışmasız olarak kabul edilirdi.
Anayasa’da 2017’de yapılan değişikliği hazırlayanlardan AK Partili TBMM Başkanı Mustafa Şentop tartışmayı Sayın Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığının 1. döneminde olduğu iddiasına çekmeye çalışıyor.
Şentop, “aday olması konusunda herhangi bir engel yok. Adaylıkla ilgili anayasa maddesi 101’inci madde bütünüyle değişmiş. Bu madde 2017 referandumuyla kabul edilen anayasa değişikliği içerisinde var. Nisan 2018’de yeni 101. Madde yürürlüğe girmiş eskisi yürürlükten kalkmış,” diyerek Sayın Erdoğan’ın Haziran 2018’de birinci kez cumhurbaşkanı seçildiğini, 2023’te yapılacak seçimlerde ikinci kez seçilmek için aday olabileceğini ima ediyor.
Dikkat edilirse Sayın Şentop, 116(3)’teki istisna haline göre değil 101. maddedeki genel kurala göre Sayın Erdoğan’ın aday olabileceğini söylüyor.
AK Partili olması, hazırlanmasına şahsen katkı verdiği 2017 Anayasa değişikliğini savunmak durumunda olması sebebiyle kişisel çelişkisi bulunan Sayın Şentop’un beyanına itibar edilmemesi gerekir. Fakat bunu bir kenara bırakarak bu iddiayı kısaca değerlendirelim.
Dolayısıyla Sayın Şentop’un “madde .. bütünüyle değişmiş, Nisan 2018’de yeni 101. Madde yürürlüğe girmiş eskisi yürürlükten kalkmış” beyanı bir çarpıtma teşebbüsünden ibarettir.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri var olan bir kurum olan Cumhurbaşkanlığı 2017 değişikliği ile yeni ihdas edilmedi. Başından beri ya tek başına veya bakanlar kurulu ile paylaşarak her zaman yürütme yetkilerine sahip oldu. 2007’de halkın seçmesi kabul edildi. 2017 değişikliği ile tüm yürütme yetkilerini cumhurbaşkanına verdi. Nitekim Anayasa madde 101’de 2017’de yapılan değişikliğe dair 6771 sayılı kanunun 7. maddesi aynen “[Anayasa’nın] 101 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir,” demekte olup “Nisan 2018’de yeni 101. Madde yürürlüğe girmiş eskisi yürürlükten kalkmış” değildir. Eskiden de mevcut olan hükümde değişiklik yapılmıştır.
Dolayısıyla 2018’de ikinci kez cumhurbaşkanlığına seçilmiş olan Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanlığının 2. dönemindedir. Söz konusu (7.) maddenin kolayca çürütmesiyle Sayın Şentop’un aksi yöndeki görüşü de mefhumu muhalifi ile bu sonucu teyit etmektedir.
Esas tartışılması ve netleştirilmesi gereken cumhurbaşkanlığına bir kimsenin en fazla iki kere seçilebileceğine ilişkin kuralın dolanılmasına Anayasanın kendisinin cevaz verip vermeyeceğidir. Gerçekten de aşağıda özetlediğim iki ihtimalde Anayasa, 116(3) maddesi ile kendini nakzettiği, en fazla 2 dönem ve toplamda 10 yıl süre cumhurbaşkanlığı yapılması kuralının dolanılmasına izin verdiği izlenimi vermektedir:
1- TBMM’nin normal seçimleri 2, 3 veya 6 kala seçimlerin yenilenmesine karar vererek ikinci 5 yıllık cumhurbaşkanlığı görev süresinin 4 yıl 10 ayını doldurmuş olan cumhurbaşkanının görev süresini fiilen yaklaşık iki katına 9 yıl 6 aya uzatması Anayasa’nın 101 maddesinin ruhuna ne kadar uygundur? Başka bir deyişle TBMM seçimlerin yenilenmesine ne zamana kadar karar verebilmelidir?
2- Lideri olduğu parti vasıtasıyla yeterli milletvekillerinin desteğini alarak bir cumhurbaşkanının her seferinde görev süresinin bitmesine az bir zaman kala TBMM’nin seçimleri yenileme kararı almasını sağlayarak görev süresini fiilen hayatı boyunca sürdürmesi ihtimaline Anayasa izin ve imkân veriyor olabilir mi?
Bu hususta dikkatlice irdelenmesi gereken diğer bir konu “seçimlerin yenilenmesi” terminin ne anlama geldiğidir. 2017 yılında seçimleri yenilemenin fesih anlamına gelip gelmediği – bence lüzumsuz yere – hararetle tartışılmış ancak “erken seçim” veya “süresi dolmadan yeniden seçim” gibi anlamı daha net bir terim yerine “seçimlerin yenilenmesi” terimini kullanmanın sebebi ve olası sonuçları tartışılmamıştır.
Duayen hukukçu Turgut Candan kişisel bloğundaki 30 Mart 2017 tarihli, “Genel Seçimlerin Yenilenmesi Meclis’in Feshi mi?” başlıklı yazısında Anayasa Madde 116’nın 2017 değişikliğinden önceki halinde yer alan cumhurbaşkanının TBMM seçimlerini yenileme yetkisini hatırlatarak 2017 yılında yapılan düzenlemenin “bakanlar Kurulu kurulamaması veya güvenoyu alamaması hallerinde Cumhurbaşkanının yanında TBMM’nin de seçimleri yenileme yetkisini düzenlediğini değiştirildiğini ifade etmektedir.
“Seçimlerin yenilenmesi” terimi Türk Anayasa hukukunda kendine has bir anlam kazanmıştır. Bu da seçimler sonucunda ortaya çıkan tablo ya da olağanüstü gelişmeler sebebiyle hükümetin kurulamaması, güvenoyu alamaması, düşürülen hükümetin yerine yenisinin kurulamaması durumlarında yürütme organının oluşmaması veya aşırı istikrarsız olması hallerinde başvurulan olağanüstü bir çare olduğudur.
2017 değişikliği sonrasında “seçimlerin yenilenmesi” bir seçimde ortaya çıkan sonucun neden olduğu ya da yürütme veya yasama güçlerinin işleyişini imkansızlaştıran zorlayıcı sebeplerin varlığı halinde bu durumdan seçmenin kararı ile çıkılmasını arayan ve kısa bir zaman içinde tekrar edilmesi zaruri hale gelen yeni seçimler olarak anlaşılmalıdır. 2017 değişikliği ile Anayasa 77. maddesindeki TBMM’nin erken seçim kararı alma yetkisinin ortadan kaldırılmış olması da bu yorumu desteklemektedir.
Parlamenter sistemde ortaya çıkan bu gibi durumların Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde de ortaya çıkması ihtimal dahilindedir. Cumhurbaşkanının yürütme işlevini yerine getiremediği sağlık ve benzeri durumlar, mecliste oluşan aritmetik ve yapının yasamanın veya yürütmenin elini kolunu bağlayabileceği durumda da yürütme istikrarsızlığı veya fiilen yokluğu durumu ortaya çıkabilir. Böyle olağanüstü hallerde tek seçenek olarak ortaya çıktığı takdirde seçimlerin yenilenmesi yoluna başvurulabilir.
Öte yandan Anayasanın 101. maddesinde getirilen en fazla 2 dönem seçilme imkânı ve her dönemin 5 yıl olması, cumhurbaşkanlığı süresinin fiilen 3 veya daha fazla dönem için veya 10 yılı aşkın bir süreye uzatılmasına izin vermez.
Sonuç olarak Mülga 116. maddede belirtilene benzer olağanüstü bir hal ortada olmadığı takdirde ne cumhurbaşkanı ne de TBMM seçimlerin yenilenmesi kararı alabilir.
2023 seçimleri hakkında yapılan tartışmalar böyle olağanüstü bir durum mevcut olduğu hakkında değil tamamen Sayın Erdoğan’ın nasıl 3. kez aday olabileceğine ve görev süresinin fiilen nasıl uzatılabileceğine odaklanmış bulunmaktadır.
5 yıllık cumhurbaşkanlığı süresinin sonlarına gelmiş, Haziran 2023’e 6 aydan az bir zaman kalmış iken TBMM “seçimlerin yenilenmesi” kararı veremez. TBMM’nin erken seçim kararı verme yetkisi ise 2017 değişikliği ile ilga edilmiştir. Dolayısı ile seçimler, normal sürenin sonunda Haziran 2023’te yapılmak durumundadır.
Bu duruma rağmen TBMM, 360 milletvekilinin oyu ile şekli olarak yeterli bir nisap ile seçimlerin yenilenmesine karar verir ise bu karar görünürde Anayasa Madde 116(3)’ün lafzına uygun fakat özünde Anayasa’nın, bir kişinin cumhurbaşkanlığı süresini 2 dönemle ve toplam 10 yılla sınırlandıran ruhuna aykırı olur. Zira 2017 Anayasa değişikliğini kabul eden halk, cumhurbaşkanının azami süresini bir yandan 2 dönem ve toplam 10 yılla sınırlandırmak diğer yandan bu sürenin Anayasaya karşı hile denilebilecek bir yolla 3 döneme ve toplam 14 yıl 10 aya veya daha fazlasına çıkarılmasını kabul etmiş olamaz.
Ortada olağanüstü bir durum olmadığı halde seçimlerin yenilenmesine ve normal tarihinden önceki bir tarihte yapılmasına dair bir karar alındığı takdirde iptal davası veya bireysel başvurularla Anayasa Mahkemesine götürülmesi, hızlıca karar verilerek seçimlerin normal tarihinde yapılmasını sağlamak gerekir.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Muharrem Akkaya, DW Türkçe’den Alican Uludağ’la röportajda “Erdoğan’ın adaylığıyla ilgili […] bir kanaatim var. Bu konuyu anayasa hukukçusu olan, güvendiğim bir arkadaşımla istişare ettim. Araştırdık. Görüşüm oluştu.” demektedir.
Sayın Akkaya’nın kimlere danıştığını, bunu neye dayandırdığını, danıştığı kimseleri neye göre seçtiğini ve hangi soruları sorarak cevap aradığını ve niçin buna ihtiyaç duyduğunu kamuoyunun bilmeye hakkı vardır. Kendisi deneyimli ve kıdemli bir Yargıtay üyesi olup; Anayasa’nın ilgili hükümleri de açık olduğuna, yorum yapmayı gerektiren biç bir muğlaklık içermediğine göre neden birilerine danışmak ihtiyacı hissetmiş olabilir?
YSK başkanı böyle bir beyanda bulunduğuna ve beyan ettiği husus birilerine “danışmaya” gerek duymadığına göre bu beyan ile sayın Başkan sözlerle ifade ettiğinden başka bir şeyi kastetmiş olabilir mi? Sayın başkanın bütün bu soruları hiçbir soru işareti veya şüphe kalmayacak şekilde yanıtlaması ülkemizin en önemli hukuk sorunu hakkında kullanacağı oya ve YSK’nın alacağı karara itibar edilmesi için hayati önem taşımaktadır.
YSK, 2023 yılının ilk altı ayında ülkemizin demokrasi ve hukuk tarihinde belki de 1950’den de daha önemli kararlar verecektir. Örneğin Ekrem İmamoğlu’nun siyasi yasak kararının istinaf ve temyiz aşamalarındaki gelişmelere göre kararlar verecek sonuçta ülkemiz bir lider adayını kazanmış veya harcamış olacaktır. YSK Sayın Erdoğan’ın 3. kez aday olup olamayacağı, kendisinin veya başkanı olduğu AK Partinin siyasi hayatımızda varlığını veya ağırlığını sürdürüp sürdüremeyeceği beli olacaktır.
Bilindiği üzere Anayasa 79. maddesi ve 7062 sayılı Kanun gereğince kurul yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşur. Başkan ve başkan vekili seçimi yapıldıktan sonra Yargıtay ve Danıştay’dan seçilmiş üyeler arasından ad çekme suretiyle ikişer yedek üye belirlenir.
İstanbul Büyükşehir seçimlerinin iptali kararını 11 üyenin vermiş olduğu, kurulun asil ve yedek üyelerini belirlenmemiş olduğu ortaya çıkmıştı. Kurulun resmi web sitesinde 3 Ocak 2023 tarihinde yer alan üye bilgilerine göre kurulun asil ve yedek üyelerinin halen belirlenmemiş olduğu görülmektedir. Oysa kurulun teşkil etmesi için asil üyelerin ve yedeklerin belirlenmiş olması zorunludur. Hangileri asil hangileri yedek üye olacağı belli olmayan 9 kişinin içinden herhangi 7’sinin kurulu teşkil etmeyeceği açıktır. Bu durum kanunda öngörülen organın oluşmasına ve kurul adına karar alınmasına engeldir ve “kurul” adına alınacak kararların en baştan hükümsüz olmasına neden olacaktır. Zira kurul adına karar alma yetkisi belirlenmemiş olan kimselerin asil üye seçilmiş gibi oy kullanması, kurul imiş gibi “kurul” hükmi şahsiyeti adına karar almaları hukuken mümkün değildir.
Kaldı ki Türk Ceza Kanunu 257(1) “görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olmak ya da kişilere haksız bir menfaat” sağlamayı “Görevi Kötüye Kullanma” suçu olarak tanımlamaktadır. Türk Ceza Kanunu 302(1)’de tarif edilen “[…] devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya […] yönelik bir fiil işlemek” Devlet Güvenliği Aleyhine İşlenen Suçlar arasında sayılmaktadır.
CHP ve Sayın Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın aday olup olmayacağını tartışmaktan kaçınmakta; gerekli olağanüstü şartların mevcut olmaması sebebiyle TBMM’nin veya cumhurbaşkanının “seçimlerin yenilenmesi” kararı alamayacağını hiç tartışma konusu bile etmemekte; Anayasa’nın 101. ve 116. maddesinin lafzına aykırı, özünü dolanmaya imkân veren bir söylem içinde bulunmaktadır.
Buna gerekçe olarak da YSK üyelerini Sayın Erdoğan’ın belirlediğini, isterse adaylığı hakkında YSK’nın olumsuz karar vermesini sağlayarak mağdur edebiyatı yapacağını, kendisini sandıkta yenmek istediğini göstermektedir.
Herhangi bir siyasi parti veya sayın Kılıçdaroğlu ne hakla Anayasa’nın açık hükmünün uygulanmasından ödün verebilir ve Anayasanın özünü dolanan bir seçim yenileme kararına ortak olabilirler?
Sayın Erdoğan’ın adaylığı oldukça tartışmalı olduğu ve bu husus anayasayı ilgilendirdiği halde Ankara’dan İstanbul’a 441 kilometreyi “Adalet” isteyerek yürümüş, hukukun üstünlüğünü diline pelesenk etmiş olan Sayın Kılıçdaroğlu Anayasayı ve milletin hukukunu nasıl göz ardı edebilir? Sayın Kılıçdaroğlu hukukun üstünlüğünü Anayasa konusunda bile savunmayacaksa hangi aşamada savunacaktır?
Sonuç olarak: Anayasa TBMM’nin erken seçim kararı alma yetkisini ilga etmiş olduğu, seçimlerin yenilenmesini gerektiren olağanüstü şartlar mevcut bulunmadığı, bu şartlarda Anayasa’nın özü cumhurbaşkanına ya da TBMM’ne seçimlerin yenilenmesi yetkisi vermediği için iktidar ve muhalefetin anlaşmasıyla Anayasa değiştirilmediği takdirde seçimler normal tarihinde 18 Haziran 2023’te yapılabilir.
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…
Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides’in Beyaz Saray’da ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşme,…