Seçimin son düzlüğüne hazırlanırken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başında birkaç ciddi sıkıntı var.
Saymaya en sonuncusundan başlayacağım; yani Sinan Ateş cinayetinden. Ama diğerlerine, yani seçim tarihi, adaylık, Anayasa değişikliği, Kürt seçmen gibi konulara girmeden önce bir deneyimi size aktarmak ve sizin de yapmanızı önermek istiyorum.
Son günlerde AK Partili isimlerin ekranlarda seçimler üzerine konuşmalarını izlerken aklıma Jack Nicholson’un yıldızlaştığı Guguk Kuşu filminden bir sahne geliyor. Sahnede akıl hastaları televizyon izlemektedir, televizyonda bir siyasetçi konuşmaktadır, ses kapalıdır ve hastalar kahkahalarla gülmekte, tepki göstermektedir.
Yeni gelen hasta sorar: neden gülüyorlar? Yanıt çarpıcıdır: çünkü konuştuklarını duymayınca yüzlerinden yalan söylendikleri belli oluyor.
Ben de artık memlekette akıl sağlığını korumakta zorlananlardan olduğum için birileri çok iddialı konuşmaya başladığında bir süre ekranı sessize alıyorum. Siz de alın deneyin.
Halkı inandırmak istedikleri tezlere kendilerinin inanmakta sıkıntı çektikleri izlenimine siz de tanık olacaksınız. Örnek olarak Cumhurbaşkanımızın Hukuk Danışmanı Mehmet Uçum’un Habertürk mülakatından bir bölümü dikkatlerinize getiriyorum bu bağlantıda. (*)
“Sadece AK Partililer mi?” diye sorabilirsiniz. Hayır tabii ki değil. Bu muhalefet için de geçerli ama son zamanlarda ekranlarda boy gösterip dertlerini anlatmakta en çok sıkıntı çekenler onlar.
Ama önce AK Partililerin konuşmakta en sıkıntı çektikleri, hatta hiç konuşmadıkları konuya gelelim.
Ülkü Ocakları eski başkanlarından Sinan Ateş’in 30 Aralık’ta Ankara’da öldürülmesi üzerinden bugün 11 gün geçti. Aralarında kanun kaçakları, MHP yöneticileri ve polislerin de bulunduğu 13 kişi tutuklu, arananlar var.
Türkiye bunu konuşuyor ama Cumhurbaşkanımız da AK Parti de susuyor.
Elimizde Erdoğan’ın dördüncü gün Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’e taziyede bulunduğu, beşinci gün İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun tetikçi dahil iki kişinin arandığını söylemesi, bir de bir yerel parti yetkilisinin Ateş’in babasını ziyareti var.
Şimdi gazeteci Tolga Şardan’ın birlirdiğine göre Erdoğan bu konuda MİT’ten de rapor almış; istihbarat kaynakları rapor istendiğini ve verildiğini doğrulamıyor ama devlet ve siyaset içinde birilerinin gölge boksu yaptığı anlaşılıyor.
Ama AK Parti’nin sessizliği devam ediyor, çünkü işin ucunun Cumhur İttifakı ortağı MHP’ye dayanacağı endişesindeler, konuştuğunuzda anlıyorsunuz.
AK Partililerin anlatmakta en çok sıkıntı çektikleri konular arasında seçimi neden öne almak istedikleri ve muhalefet onlardan sormadığı halde neden Erdoğan’ın yeniden aday olabileceği geliyor.
Her konuda AK Parti’ye itiraz eden muhalefet liderleri, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti lideri Meral Akşener, Anayasanın buna izin vermediğini bile bile Erdoğan’ın adaylığı hakkında konuşmuyorlar. Parti yetkililerine de bu konuda konuşma yasağı var. Gerekçesi, Erdoğan’ın yirmi küsur yıllık iktidarına rağmen bunu da bir mağduriyet meselesi yapmaya kalkışmaması.
Belki de bu yüzden TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un “Arada Anayasa değişti, 2014-2018 Cumhurbaşkanlığı sayılmaz” anlamındaki ifadesini tekrarlıyor AK Parti sözcüleri; ama biraz hukuk bilenlerle konuştuğunuzda mevcut Anayasanın yazımında acele işe şeytan karıştığı itirafını da buluyorsunuz.
Az önceki örnekte, (Anayasayı yazanlar arasındaki) Uçum’un söz ettiği “istisna” Anayasa’da yok örneğin. Oysa 2017 Anayasasına, 2014’te Abdullah Gül’ün yeniden aday olamaması için, mevcut cumhurbaşkanının görevi devam eder istisnasının eklenmesi gibi bir ifade yazılsaydı, şimdi bu tartışma yaşanmazdı.
Altılı Masanın 5 Ocak toplantısında kendi oyun planını açıklarken iktidarın seçimi Meclis kararıyla 18 Haziran’dan erkene alma planına oy vermeyeceğini söylemesi, Erdoğan’ın oyun planını bozdu. Yani Erdoğan’ın seçimi erkene almak için tek yolu kaldı, o da Meclis’i feshetmek. Gerçi Meclis’i feshederse de adaylık sorunu var ama muhalefet bunu da dert edeceğe benzemiyor. Çünkü Erdoğan’ın daha önce son derece kendinden emin konuştuğu 18 Haziran tarihini erkene almak istemesi, aslında seçimi ilk turda kazanamayacağı endişesinin itirafı gibi.
Sıkıntı şu: Haziran ortasında okullar kapanacak, tatil başlayacak, AK Parti ileri gelenlerinin de katılacağı Hac seyahatine çıkılacak (Diyanet İşleri Covit-19 öncesi duruma dönüldüğünü ve 83 bin hacı adayının Suudi Arabistan’a gideceğini duyurdu) ardından Kurban Bayramı var ki turizm lobisinin talebiyle 10 gün tatil yapılmazsa işler rast gitmez. Dolayısıyla Erdoğan seçimi muhtemelen 7, 14, 21 Mayıs tarihlerinden birinde yapmayı kendisi için -evet tek başına- uygun görecek.
Bu telaş içinde bir de Kılıçdaroğlu’nun -laik ve cumhuriyetçi CHP tabanını rahatsız eden- Başörtüsü Yasası çıkışı “pasını” Erdoğan’ın “gole çevirmek” istemesi üzerine bir de Anayasa değişikliği sıkıntısı çıktı.
Hafta sonunda Pervin Buldan HDP’nin kendi cumhurbaşkanı adayını çıkarabileceğini açıkladı. Haftanın ilk günüyse HDP, AK Parti’nin Anayasa teklifi için ikinci tur görüşme talebini reddetti. AK Parti Grup Başkan vekili Özlem Zengin’in bu tepkiyi “konuyu siyasallaştırma” olarak kınaması da bir başka sıkıntı göstergesiydi. Zengin ve AK Parti’yi bir sıkıntı da CHP ve İYİ Parti Anayasa değişikliği teklifine oy vermek için Anayasanın laiklik ilkesini zedelemeyecek bir ifadede uzlaşırlarsa bekliyor.
Bir yandan iktidar ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli sürekli olarak HDP’nin kapatılmasını isteyecek, diğer yandan her işinize geldiğinde HDP’nin kapısının açık bulacağınızı var sayacaksınız… Bu ciddi bir sıkıntı elbette. Diyarbakır merkezli kamuoyu araştırma şirketi Rawest’in yöneticisi Roj Girasun, AK Parti’nin Diyarbakır, Van, Şanlıurfa ve Mardin’deki oy kaybının yüzde 30’u bulduğunu tahmin ediyor.
Bu manzaraya bir de kimseyi memnun etmeyen asgari ücret, memur ve emekli maaş artışlarını Mart ayında -seçime yönelik- yenileme vaadi, ekonomide vaat edilen patlamanın gerçekleşmemesini gibi sıkıntı kalemlerini de ekleyin.
Sonra iktidar sözcülerinin beyanlarını bir dakikalığına olsun ekranlarınızın sesini kapatarak izleyin. Ne demek istediğimi anlayacaksınız.
(*) Mehmet Uçum yazı üzerine bir not gönderdi. Bu fikirleri yeni söylemediğini 2021’de Sabah gazetesindeki bir yazısını örnek göstererek söyledi; bu bağlantıdan okuyabilirsiniz. Uçum’un bu yorumu öteden beri paylaştığı doğru, zaten Anayasa taslağına katkı veren hukukçular arasında olması nedeniyle savunması doğal. Uçum, notunda “Şimdiye kadar inanmadığım hiç bir görüşü, fikri, tezi savunmadım” da diyor. İnandırıcılık konusu açıtır ki bana ait bir yorum ve sadece Uçum’a özel ya da küçümseme amaçlı bir yorum da değil; mevcut siyasi duruma dair bir gözlem. Anayasa’daki istisna konusunuysa anca yorum yoluyla çıkarmak mümkün oluyor. Tepkisine saygı gösteriyor ve paylaşıyorum
İçişleri Bakanlığı'nın tartışmalı bir kararla Tunceli ve Ovacık belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum ataması,…
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…