Türkiye’de 1900 yılından bu yana meydana gelen deprem sayısı yüzün üzerinde. Bu depremler, Türkiye’de ve etkisini gördüğü yakın çevrelerde şu ana kadar yaşanmış en şiddetli depremleri barındırmakta. Yani, deprem bizim coğrafyamız için şüphesiz bir gerçek ve her defasında ülkemizin yaşadığı bilanço ağır maliyetler içermiş.
Peki, Dünya’da durum nasıl? Depremin gerçek olduğu coğrafyalar da bu bilançolar nasıl dağılıyor? Ben bir jeolog ya da depremlerle ilgilenen bilim insanı değilim. Sadece kabaca istatistiklere baktım ve gördüklerimi bilimsel yönteme inanan bir bilimci gözüyle özetlemeye çalıştım.
En ölümcül depremler bugüne kadar kaydedilen en güçlü depremler değil.
Dünya’da meydana gelen depremlerde kayıplar genellike depremin derinliği, depremin olduğu yerdeki nüfus yoğunluğu ve nüfusun yaşadığı binaların depreme dayanıklılığının bir fonksiyonu olarak karşımıza çıkıyor. 2011 yılında yaşanan Büyük Sendai depremi gibi bazı depremler tek başına can kayıplarına yol açmasa da, ek hasara ve can kaybına neden olan tsunamiler üretiyor.
Bugüne kadar en büyük depremler olarak kaydedilen 1960 ve 2010 yılı Şili depremleri nispeten düşük ölüm oranlarına sahip olmuş. Büyük Sendai depreminde depremin kaydedilen şiddeti 9.0 idi. Felakette öldüğü doğrulanan veya kayıp olarak listelenenlerin sayısı yaklaşık 18.500 olarak kaydedilmişti. Bu sayının ise büyük çoğunluğu tsunami dalgalarıyla boğulanlardı.
Ayrıca, ölenlerin yarısından fazlası 65 yaş ve üzerindeymiş. Peki, böylesine büyük bir deprem gerçeğine hazırlıklı olan ülkeler için yaşananlar kader olarak mı değerlendirilmeli? Elbette hayır. Depreme hazırlıklı olmak, deprem gerçeğini bilerek bilimsel planlar yapmak, deprem bölgesinde yaşayan nüfusun en önemli garantisi.
Öyleyse gelin yakın tarihte Dünya’da yaşanan büyük depremlere yakından bakalım. Bu depremler nerelerde olmuş? İstatistikler nelerdir?
7.6 büyüklüğündeki deprem, 8 Ekim 2005’te Keşmir bölgesinin Pakistan tarafından yönetilen bölümünde ve Pakistan’ın Kuzey-Batı Sınırında meydana gelmiş ve Hindistan ile Afganistan’ın komşu bölgelerini de etkilemiş. Bu depremde Kashmir’de en az 79.000 kişi öldü ve 32.000’den fazla bina çökmüş, Hindistan ve Afganistan’da bildirilen ek ölümler ve yıkım, onu çağdaş zamanların en yıkıcı depremlerinden biri haline getirmiş. Depremin zamanlaması talihsizliği artırmış çünkü hayatta kalan yüz binlerce kişiyi yaklaşan kış havasına maruz bırakmış.
Aralık 2004’te Aceh, Indon’da meydana gelen tsunaminin sonuçları çok yıkıcı olmuş. 26 Aralık 2004 sabah saatlerinde Endonezya’nın Sumatra adası açıklarında 9.1 büyüklüğünde bir deniz altı depremi meydana gelmiş. Yedi saat içinde, depremin tetiklediği bir tsunami Hint Okyanusu’nu aşarak Doğu Afrika’ya kadar uzanan kıyı bölgelerini harap etmiş. Bazı yerler, dalgaların kıyı şeridine çarptıklarında 9 metreye veya daha yükseğe ulaşmış. Tsunami, bir düzine ülkede en az 225.000 insanı öldürmüş. Endonezyalı yetkililer, özellikle kuzey Sumatra’nın Aceh eyaletinde, yalnızca oradaki ölü sayısının 200.000’i aştığını bildirmiş.
Büyük Tangshan Depremi olarak da adlandırılan 1976 Tangshan depremi, 28 Temmuz 1976’da 7.5 büyüklüğünde meydana gelmiş ve Pekin’in yaklaşık 110 km doğusunda bulunan Çin’in kömür madenciliği ve sanayi şehri Tangshan’ı neredeyse yerle bir etmiş. Tarihin en büyüklerinden biri olduğu düşünülen ölü sayısı resmi olarak 242.000 kişi olarak bildirilmiş, ancak 655.000’e kadar çıkmış olabiliceği söyleniyor. En az 700.000 kişi daha yaralanmış ve maddi hasar çok büyükmüş. Ölümlerin çoğu, insanların uyuduğu depreme dayanıksız yığma evlerin çökmesinden kaynaklanmış.
2010 Haiti depremi, Port-au-Prince metropol bölgesini harap etmiş ve hayatta kalan tahminen 1.5 milyon kişiyi evsiz bırakmış. Deprem, 12 Ocak günü Haiti’nin başkenti Port-au-Prince’in yaklaşık 25 km güneybatısında meydana gelmiş. İlk şok 7.0 büyüklüğünde kaydedilmiş ve bunu kısa süre sonra 5.9 ve 5.5 büyüklüğünde iki şok izlemiş. Sonraki günlerde, Port-au-Prince’in yaklaşık 55 km batısındaki bir kasaba olan Petit Goâve’de 20 Ocak’ta meydana gelen 5.9 büyüklüğünde bir başka sarsıntı da dahil olmak üzere birden fazla sarsıntı meydana gelmiş. Haiti, 18. yüzyıldan beri bu kadar büyük bir depremle sarsılmamış.
Bu depremlerin yaşandığı ülkelere baktığımızda karşımıza çıkan çerçeve birbirine benzer bir resim ortaya koyuyor: Zayıf yapıların inşa edildiği, ekonomik seviyeleri düşük ve yönetim gücü zayıf, iyi yönetilmeyen ülkeler.
Bizim bugün karşı karşıya olduğumuz sorunu da bu çerçeve içine koymak mümkün. Sonuç depremin yüzleştirdiği yıkıcı sonuçlar; burada ağır maliyeti ödeyen ise halk.
Fakat unutmayalım bu sonuçlar asla kader değil. Ülke yönetimlerinin tercihleri, yönetimlerin farklı öncelikleri. Neden mi? Şimdi bu durumun tersine bakalım. Nasıl istatistiklerle karşılaşıyoruz? Mesala depremin bir gerçek olduğu Amerika eyaletinlerinden Kaliforniya depremlerine bakalım, acaba son yıllarda yaşanan en kötü bilanço ne olmuş?
Son yıllarda Kaliforniya’da meydana gelen büyük depremlerde can kaybı olmamış.
2022 yılı Ferndale depremi 6.4 büyüklüğünde gerçekleşmiş ve Kaliforniya’da herhangi bir ölüme neden olmamış. Sadece hasarlı evler nedeniyle yaklaşık 100 kişi evlerini terk etmek zorunda kalmış. 2019 Ridgecrest depremi 7.1 büyüklüğünde gerçekleşmiş ve bu deprem de herhangi bir ölüme neden olmamış. Burada yaşayan nüfus ise o bölgede meydana gelen en az 5 şiddetindeki depremler nedeniyle erken uyarı sistemiyle önceden uyarılmış.
2010 Baha Kaliforniya depremi 7.2 büyüklüğünde kaydedilmiş. 89 saniye süren deprem, kuzeybatı Meksika ve güney Kaliforniya’da geniş çapta hissedilmiş. Aynı zamanda Güney Kaliforniya’yı en az 18 yıl içinde sarsan en güçlü depremmiş de. Amerika Birleşik Devletleri Jeolojik Araştırma sismologu Dr. Lucy Jones, Güney Kaliforniya’nın çoğu da dahil olmak üzere Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika’da en az 20 milyon insanın depremi hissettiğini söylemiş. Herhangi bir ölüm yaşanmamış.
Burada görüldüğü gibi Kaliforniya’da yaşayanların kader planlarında ölüm yok, onların kader planında geçmişlerinden ve coğrafyalarının özelliklerinden çıkardıkları dersler var.
Uzun lafın kısası, bugün ülkemizin sarsılarak yaşadığı bu büyük felaketin nedeni denetimsiz, kontrolsüz yapılaşmanın ve öncelikleri farklı yönetimin bizlere ödettiği maddi ve manevi maliyet olarak kabul edilmeli.
Buna tarihten asla ders çıkarmayan yönetimlerin iş bilmezlikleri de denebilir. Çünkü 1999 yılında yaşadığımız iki büyük depremle birlikte bugüne kadar ülkemizde kaydedilen sarsıntıların sayısı 39. Öyleyse kaderi iş bilmeyenlere bıraktığımızda kontrolü mümkün olmayan sonuçlarla yüzleşiyoruz ve bilanço hem maddi hem de manevi olarak çok ağır oluyor.
Yani yazının en başında bahsettiğim fonksiyon, yönetimlerin, karar vericilerin yönettikleri nüfusa sunduğu tercihlerin bir bütünü.
Dünyanın farklı yerlerindeki kimi yönetimler bu tercihlerle toplam bilançoyu önceden hesaplayıp riskleri en aza indirirken, kimileri de söz konusu bilançoyu öngöremeyip halklarının felaketlerle acımasızca yüzleşmesine neden oluyor.
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…
Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides’in Beyaz Saray’da ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşme,…