AK Partili Bülent Arınç’ın 18 Haziran seçimlerini erteleme öneri, telkin ve ısrarı, seçimli otokrasi seviyesine gerilemiş olan hibrit demokrasimizin tabutuna son çiviyi çakma girişimi gibi.
Sayın Arınç, seçimleri yönetmekten başka görevi ve yetkisi olmayan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine Anayasa’ya ve kanuna aykırı karar alarak “seçimleri ertelemeyi” telkin ediyor. HaberTürk yazarı Fatih Altaylı’nın 13 Şubat 2023 tarihli yazısında açık ettiği seçimleri erteleme senaryosunun ilk ayağını gerçekleştirmek için YSK’na Anayasa’ya ve hukuka açıkça aykırı bir yol ve yöntem öneriyor; bu yolda Anayasa’nın 79. maddesini gerçeğe aykırı takdim ediyor.
Arınç, “Anayasa’nın 79. maddesinde seçimleri ertelemeye YSK’nin bal gibi yetkisi var” derken doğruyu söylemiyor. Çünkü 79. Maddede seçimleri ertelemeye dair bir tek cümle, bir tane bile erteleme kelimesi yok. Sözünü ettiği 79. Maddenin hiçbir yerinde YSK’nin seçimleri erteleyebileceğini veya seçim yapmanın imkânsız olduğuna dair bir tespit yapabileceğini yazmıyor. Nitekim Gürkan Zengin ile TV röportajında Anayasa Kitapçığını açarak “bak, böyle söylüyor” diye okumaya başladığı 79. Maddeyi okumayı yarıda bırakıyor.
Seçimlerin ne zaman yapılacağını Anayasa, 77. Maddede kendisi belirliyor. 78. maddede sadece TBMM’nin savaş halinde bir yıl erteleyebileceğini yazıyor. Arınç’ın sözünü ettiği 79. Madde seçimleri yönetme görevini YSK’na veriyor. YSK, bu görevi mutlaka yerine getirmek zorunda; görevden kaçınma veya geciktirme yetkisi yok. Her ne şart altında olursa olsun YSK seçimleri güvenli bir şekilde yapmak ve millet iradesini tecelli ettirmek zorunda.
Anayasanın 79. Maddesi gereğince çıkarılmış olan hem Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında 3527 sayılı Kanunun 11. Maddesi hem de YSK’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında 7062 sayılı Kanunun 6. Maddesi seçimlerde YSK’nin görevlerini ve yetkilerini en ince detayına kadar açıklıyor. Her iki kanun da sözünü ettiğim 11. ve 6. maddelerin hiçbir yerinde seçimlerin ertelenmesinden bahsetmiyor. Bu iki kanunun hiçbir yerinde YSK’na seçimi erteleme yetkisi verilmiyor.
Seçimleri yapmanın mümkün olup olmadığına dair bir tespit yapmaktan hiç söz edilmediği gibi, YSK’na böyle bir tespit yapma görevi veya yetkisi verilmiyor. Tersine tarihi Anayasa’ya göre belirlenen seçimleri zamanında, her ne şart altında olursa olsun güvenli bir şekilde yapma görevi ve bu görevi yerine getirebilmek için çeşitli yetkiler veriliyor.
Anayasa, 3527 ve 7062 sayılı kanunlar YSK’nin aklına esen konularda keyfine göre karar verebileceğini söylemiyor. Tersine sadece seçimler yapılması sürecinde YSK’nın sadece itiraz ve şikayetler hakkında karar vereceğini, bu hususlarda verdiği kararların kesin olacağını söylüyor.
Dolayısı ile YSK üyeleri kendi kendilerine seçimlerin ertelenmesine karar veremez. YSK seçimleri yapmanın mümkün olmadığına dair bir tespit de yapamaz. Her iki kanunda yetki verilmediği halde yetkisinin dışında bir karar alamayacağı gibi yetki gaspı suretiyle bir karar alsa bile bu karar kendiliğinden ve en başından itibaren hükümsüz olur, hukuken hiçbir etkisi olmaz.
Kaldı ki, mevcut seçim mevzuatının seçimlerin -depremzedelerin de gittikleri yerlerde oy kullanmasına izin verecek şekilde- zamanında yapılması önünde teknik bir engel bulunmadığı da anlaşılmaktadır.
Bülent Arınç, TV röportajında “YSK’nın kararı kesindir” diyerek YSK, yetkisi olmadığı halde yetki gaspı da yaparak Anayasaya ve kanuna aykırı bir seçim erteleme kararı verirse bu kararın kesin olacağını ve yanlarına kâr kalacağını ima ediyor. YSK kararının kesin ve itiraz edilemez olmasını söylemek YSK üyelerine Anayasa’ya ve kanuna aykırı olarak karar vermeleri halinde YSK üyelerinin sorumlu tutulmayacağı imasını da içeriyor. Böylece sayın Arınç, siyasi nüfuzunu kullanarak YSK üyelerine, yetki verilmeyen bir konuda Anayasa’ya aykırı da olsa bir karar almalarını telkin etmiş oluyor.
Arınç’ın telkinleri 6’sı Yargıtay ve 5’i Danıştay üyeleri arasından seçilmiş bulunan YSK üyelerine yönelik baskı çabası olarak telakki edilmelidir.
Zira Arınç, sıradan bir hukukçu değildir. AK Parti çevrelerinde, bürokraside ve Hakimler ve Savcılar Kurulu’nda (HSK) oldukça etkili, iktidar partisinde ve devlet kurumlarında önemli görevler üstlenmiş bir politikacıdır. TBMM Başkanlığı yapmıştır. YSK üyelerinin hem HSK tarafından Yargıtay ve Danıştay üyeliklerine atanmalarında hem de YSK’na üye seçilmelerinde etkisi olmuştur.
Arınç’ın, Yargıtay’da ve Danıştay’da sahip olduğu nüfuz yoluyla, görevi kötüye kullanma ile suçlanmaları ihtimalinde YSK üyelerinin soruşturmasını engelleyerek ömürleri boyunca dokunulmazlık sağlama ya da kamuoyunun bilmediği zafiyetleri varsa yüce divanda yargılanmalarını sağlama konusunda da etkili olabilecek siyasi gücü ve nüfuzu varsayılabilir. Tek başına bu nüfuz durumunun bile YSK üyelerinin vicdani kanaatleri, tutum ve kararları üzerinde etkili olacağı açıktır.
Konunun bu yönü ile ilgilenenler Der Spiegel dergisinin Almanya’da ortaya çıkardığı, Türk medyasında da geniş yankı bulan bir Alman bankasının Yargıtay’a rüşvet verdiğine dair skandal hakkında verilen “soruşturmaya gerek olmadığına” dair kararı ve ayrıca Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan sıfatıyla verdiği 2011/1 Esas sayılı rüşvet davasında hukuka aykırı delil toplandığı gerekçesi ile verdiği beraat kararını araştırabilirler.
Arınç, seçimler ertelenmediği takdirde kaos çıkacağını söyleyip, kimin, nasıl ve ne sebeple zarar göreceğini açıklamadan bundan muhalefet partilerinin zarar göreceği şeklinde muğlak bir korku ortamı yaratmaya çalışıyor. Oysa gerçek kaos,
YSK üyeleri yetkileri olmadığı halde, yetki gaspı yaparak Anayasa’ya ve kanuna aykırı olarak seçimlerin ertelenmesine veya imkansızlığına dair bir karar alırlarsa ortaya çıkacaktır.
Henüz asil ve yedek üyelerini belirlemediği için hukuken teşkil etmemiş olan YSK tüzel kişiliği adına görünürde geçerli hukuken hiçbir hükmü olmayan – hükümsüz bir seçim erteleme kararı alırsa gerçek kaos ortaya çıkar. Çünkü kararı hükümsüz ilan edecek bir merci ve usul olmadığı için herkes karara kendisine göre bir anlam verecektir: Kimisi ortada karar yok derken kimisi de devletin resmi kurumunun kararı var diye ortaya çıkacak, bu da tüm ülke çapında karmaşaya neden olacak, belki de asırlar sürecek, toplumu kabak gibi ortadan bölecek bir fitne tohumu ekilmiş olacaktır.
Sayın Arınç, deprem felaketini bahane göstererek 2023 seçimlerinin ertelenmesini istiyor; ancak olağan zamanında yapmanın ve 18 Haziran 2023 günü oy vermenin hangi sebeple imkânsız hale geldiğini göstermiyor. Böyle bir öneri getirmek için sorulması ve tartışılması şart olan şu soruları tartışmıyor: 3527 sayılı kanunun 11. maddesinde sayılan görevlerden hangisi imkânsız hale geldi?
Seçmen kütükleri düzenlenemiyor, seçim kurulları oluşturulamıyor mu? Deprem felaketi ve bölgesel OHAL ilanı seçim işlerinin hangisini yapılmaz hale getiriyor? Böyle bir durum var ise devlet bunu gideremiyor mu? Herkesin bildiği üzere bütün bu ve benzeri soruların cevapları “hayır”dır. Ortada seçim yapmayı imkansızlaştıran bir durum veya herhangi bir sebep yoktur.
Türkiye, 2017’de anayasa değişikliğinden sora orta demokrasi seviyesinden, özetle seçimlerin hala etkili olduğu seçimli otokrasi seviyesine düştü. İktidarı serbest seçimlerle barışçı yoldan değiştirme imkânı “hibrit” seviyede kalmanın yegâne sebebidir.
Demokrasimizin kıyısında bulunduğu tehlikenin ve hür seçimlerin hibrit demokrasi seviyesinde tutunmasının güvencesi olduğunu, seçimler kusurlu hale gelirse ülkemizin otokrasi batağına düşeceğini pek çoğumuzdan çok daha iyi bilir durumda olan Sayın Arınç; bunun getireceği olumsuzlukları kestirebilir.
Ancak Arınç, kısa vadeli siyasî hesaplarla YSK’nu ve seçimleri kusurlu hale getirecek, üstelik açıkça Anayasaya aykırı bir yöntem önerisinde ısrar etmektedir. Bunun yerine Arınç’ın seçimlerin deprem felaketine rağmen zamanında ve güvenli olarak gerçekleşmesi için öneriler geliştirmesi, gördüğü engeller ve çareleri hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi beklenirdi.
Sayın Arınç’ın telkinleriyle körüklediği senaryo bir kere gerçekleşirse bir daha seçim yapmayı unutmak gerekir. Çünkü devasa devlet gücünü elinde tutan iktidar seçimleri süresiz olarak ertelemenin veya hiç seçim yapmamanın bir yolunu mutlaka bulur.
ABD’nin seçeceği 47’inci Başkan, Türkiye’nin 12 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çalışacağı 5’inci Başkan olacak. AK Parti…
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…