Depremlerin yarattığı olağanüstü şartlar altında da olsa, sağlıklı bir demokrasi için gelecek seçimlerin yapılabilmesi son derece önemlidir. Bu seçimlere Cumhuriyet tarihinin en derin ve uzun dönemli ekonomik krizinin içinde yaklaşırken bir de deprem kaosuyla karşı karşıya kaldık. Bu zor günlerden geçerken seçim konuşmak istemesek de bu günlerin de geçeceğine dair inancımızı koruyarak, ülkenin yeni gündeminde seçim dinamiklerini değerlendirmek isterim.
OHAL kararı sonrası seçim kampanyası yürütmek çok zor olabilir. Seçmen kayıtları, oy verme alanlarının düzenlenmesi ve benzeri konularda hazırlıkları kararlılıkla sürdürmek Türkiye’nin demokratik geleceği için kritik öneme sahip. Türkiye seçimden kaçmak yerine seçime koşarak geleceğine sahip çıkabilir. Bu olağanüstü şartlarda yaklaşmakta olduğumuz seçimlerde seçmen kararlarını belirleyen etmenler hakkında sağlam bir çıkarımda bulunabilmek için elimizde neler var değerlendirmek yerinde olur.
Seçmenler oy kararlarını uzun dönemde siyasal sosyalleşme ile şekillenen ideolojik düşünce yapısı ve kısa dönemli performans değerlendirmelerine göre verirler. Uzun dönemli siyasal sosyalleşme 1980’lerden bugüne gelinirken Türkiye’de giderek muhafazakarlaşan ve ortanın sağına doğru meyleden bir seçmen yapısı oluşturdu.
1990’da seçmen nüfusun yüzde 44’ü, en solun bir, en sağın da on ile gösterildiği, bir sol-sağ cetvelinde kendini iki orta nokta olan beş ya da altıya yerleştiriyordu. Turgut Özal’ın orta direk ve orta yolcu söylemi, 1980 askeri rejiminin ardından gelen ürkek seçmenini “ne soldayım ne sağda” dercesine ortada toplamıştı. Oysa 2018’e gelindiğinde aynı cetvel üzerinde orta konumlar olan beş ve altı noktalarında seçmenin sadece yüzde 15’i bulunmaktaydı. Bu cetvelde sol olarak konumlanabilecek bir ile dört noktaları arasındaki seçmen toplamı 1990’da yüzde 22 iken 2018’de de benzer şekilde yüzde 23 idi. Oysa cetvelin yedi ile on arasındaki sağ konumlarını tercih eden seçmen 1990’da yüzde 23’ten 2018’e gelindiğinde yüzde 47’ye yükselmişti. Yani seçmen yaklaşık otuz yıl içerisinde kendini orta ideolojik konumlardan daha çok sağ ideolojik konumlara yerleştirme eğilimine girmiştir.
Bu hareketin AK Parti’yi iktidara getiren ve orada tutan bir muhafazakar seçmen tabanına karşılık geldiği açıktır. AK Parti’ye karşı muhalefetin niye seçimlerde cılız kaldığını da bu basit çerçeve ile açıklayabiliriz. Ancak resim yavaş da olsa değişmektedir.
2022’ye gelinirken ortanın sağındaki seçmen yaklaşık yüzde 9 puan azalırken orta ve ortanın solunda sırasıyla yaklaşık yüzde 11 ve yüzde 3 puanlık artışlar gözlenmektedir. Yani ortanın sağını yükselten dalganın geri çekilirken öncelikle orta konumlara yöneldiğini gözlüyoruz.
Ortanın solu ve sağındaki diğer önemli gelişme 2022’de en sol (cetvelde 1) ve en sağ (cetvelde 10) uçlardaki seçmen oranlarının 1990’dan bu yana geçen otuz iki yılda hiç gözlenmedik derece yüksek olmasıdır. En solda yaklaşık yüzde 15, en sağda ise yüzde 26 oranında bir seçmen gözlenmektedir.
Bu elbetteki değişik görünümleriyle tartışılan ideolojik kutuplaşmanın bir yansımasıdır. Ancak dikkat çekici olan, bir ile dört arasındaki ortanın solundaki toplam seçmen yaklaşık yüzde 26 iken hemen hemen aynı oranda bir seçmen sadece cetvelin en uç noktası olan on konumundadır. Dolayısıyla ortanın solunun merkezde yer alan ve son yıllarda da yeniden yükselme eğiliminde olan orta konumdaki seçmenler olmadan kendini sağda konumlayan seçmenleri dengelemesi mümkün değildir.
2022 itibariyle orta ve solundaki seçmen 2006’dan bu yana ilk defa seçmenin yarısından fazlasına karşılık gelmektedir. Parti seçmenlerinin kendilerini sol-sağ cetvelinde nerede gördüklerine baktığımızda, orta konumdaki seçmen kitlesine en yakın iki parti CHP ve İYİ Parti’dir. AK Parti ve MHP seçmenleriyse, İyi Parti’nin sağında konumlanıyorlar. HDP seçmeni ise 2022 itibariyle CHP seçmeninin solundadır. Yani en soldaki seçmenin oyları için CHP ve HDP rekabet içinde olacaklardır.
Aşağıdaki şekilde 2022 itibariyle AK Parti, CHP, HDP, İyi Parti ve MHP seçmenlerinin sol-sağ düzlemindeki dağılımları gösterilmiştir. Burada dikkat çekici olan öncelikle AK Parti ve MHP seçmeninin sırasıyla yüzde 58 ve yüzde 44’ünün en uç sağ konum olan on noktasında yer almalarıdır. İYİ Parti için bu oran sadece yüzde 17’dir ve bu haliyle dahi MHP’den ne derece farklı bir parti tabanı olduğu gözlenmektedir. Ancak CHP seçmeninin sadece yüzde 7’si, HDP’nin ise yaklaşık yüzde 2’si de yine kendilerini en uç sağda konumlamaktadırlar.
Ancak örneğin HDP seçmeninin yüzde 40’ı, CHP’nin ise yüzde 36’sı en uç sol olan bir konumundadır. Kendilerini en uç sol konuma yerleştiren HDP ve CHP seçmenleri için bu konumun ideolojik içeriğinin pek benzer olmadığını kabul etmek gerekir. HDP ile etnik kimlik siyasetinin dışında duran CHP seçmenleri arasında bu konum benzerliğinin bir akışkanlık oluşturmayacağını veri olarak alabiliriz.
Oysa aynı çıkarımı MHP ve AK Parti seçmenleri için aynı güvenle söyleyemeyiz. Bu gözlem de bizi Cumhur İttifakı’nın milletvekili aday listelerinin oluşturulmasında daha az sorunla karşılaşacağı beklentisine götürüyor. CHP çatısı altında altılı masanın diğer partilerinden isimlerin listelere dahil edilmesi seçmen mobilizasyonu açısından bir sorun oluşturabilecektir.
Millet ittifakına oy vermeyi düşünen seçmenler kendi tercihlerine hiç de benzemeyen adayları listelerde gördüklerinde oy verme motivasyonlarını muhafaza edecekler midir? Bu sorunun cevabını bilmiyoruz.
Yine dikkat çekici olan İyi Parti seçmeninin yüzde 40’ı, HDP’nin yüzde 37’si, CHP’nin ise yüzde 24’ünün sol-sağ cetvelinin ortası olan beş veya altı konumlarında olmalarıdır. HDP seçmeninin en uç sol ve orta konumlarda yoğun bir şekilde bulunması dikkat çekicidir. Ortanın solundaki 1-4 konumlarında HDP seçmeninin yaklaşık yüzde 51’i yer alırken ortanın sağında sadece yüzde 12’si vardır. Yani orta ve ortanın sağında HDP seçmeninin hemen hemen yarısı olan yüzde 49’u bulunmaktadır. Bu gözlem de bize eğer cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalırsa HDP seçmeninin doğal olarak Millet İttifakı adayına meyledeceğini düşündürüyor. Seçim sonrasında da seçmeninin bu konumlaması ile HDP’nin yeni oluşabilecek bir iktidar ittifakı ile uyum içerisine girmesi mümkün olabilirmiş gibi görünüyor.
AK Parti ve MHP için ise orta konumdaki seçmenler yüzde 19-20 civarındadır. Ortanın solunda ise AKP seçmeninin yaklaşık yüzde 6’sı MHP seçmeninin ise yüzde 8’i yer almaktadır. Yani Cumhur İttifakı seçmenlerinin yaklaşık dörtte biri ideolojik konum olarak aslında Millet İttifakına, özellikle bu ittifakın en orta konuma yakın partisi olan İyi Parti ayağına daha yakındır.
Aynı şekilde ideolojik konum olarak ortanın sağında (7-10 arasındaki) CHP ve HDP seçmeni yüzde 11-13 arasındayken İYİ Parti seçmeninde bu oran yaklaşık yüzde 39’dur. Bu oranları okurken CHP ve HDP seçmenlerinin kendilerini ideolojik olarak ortanın sağında olmak nedeniyle Cumhur İttifakı’na yakın hissederek AKP ya da MHP’ye destek verme eğiliminde olmayacaklarını düşünebiliriz.
Millet İttifakının on seçmeninden biri kendini ideolojik olarak Cumhur İttifakı’na yakın hissediyor olsa bile aynı zamanda Cumhur İttifakı ve mevcut iktidarın performans değerlendirmelerinden üstte çıkmakta olduğunu düşünme olasılığı pek yüksek olmayabilir. Yani Millet İttifakındaki bu ideolojik uyumsuzluk yaşayan grubun performans değerlendirmeleri nedeniyle iktidara oy verme eğiliminde olmayacakları düşünülebilir.
Oysa Cumhur İttifakı seçmenlerinin dörtte biri ideolojik olarak Millet İttifakına yakın iken Cumhur İttifakı’nın performans değerlendirmelerinde çok yüksek puanlar vererek Cumhur İttifakı ve adayına yönelmeleri mevcut ekonomik durum ve depremler sonrası çok kolay olmamalı. Dolayısıyla Cumhur İttifakı seçmeninden Millet ittifakına geçiş olasılığının Millet İttifakı’ndan Cumhur İttifakı’na geçiş olasılığından daha yüksek olması beklenir.
Uzun dönemde şekillenen ideolojik konumlar açısından bakıldığında karşı karşıya olduğumuz bu resim aslında altılı masanın ideolojik farklılıkları bir araya getiren yapısının seçmen için çekici olduğunun en temel göstergesidir. Yani en azından ideolojik olarak altılı masa orta ve sol konum seçmenleri ile baskın bir seçmen gücü olabilir. Elbette burada değerlendirmeler hem HDP seçmeninin Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimlerinde nasıl davranacağına, hem de Cumhur İttifakı seçmenlerinin ideolojik uyumsuzluk ve performans değerlendirmeleri sonucunda ne tarafa meyledeceklerine bağlıdır.
ABD’nin seçeceği 47’inci Başkan, Türkiye’nin 12 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çalışacağı 5’inci Başkan olacak. AK Parti…
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…