Önce Türkiye’nin Irak hükümetince 2014 yılında açılan tahkim davasını neden kaybettiğini ve bunun sonucunda 1,4 milyar dolar tazminat ödeme cezasına çarptırıldığını açıklamaya çalışalım. Bu arada Paris’teki Uluslararası Ticaret Odası bünyesindeki Tahkim Mahkemesinin Irak hükümetini de yıllar içinde Irak-Türkiye petrol boru hatlarına yapılan sabotajları zamanında tamir etmediği için suçlu bulup 500 milyon dolar (*) cezaya hükmettiğini de ekleyerek devam edelim.
YetkinReport’a isimlerinin saklı kalması şartıyla konuşan enerji kaynaklarına göre, Irak hükümetinin Tahkim Mahkemesinden beklediği tazminat cezası 30 milyar dolar kadardı. Ankara ise 10 milyar dolar tazminat çıkabileceğinden endişe ediliyordu. Davada Türkiye’yi temsil eden ABD avukatlık firması King&Spalding itiraza hazırlanıyor. Tahkim Mahkemesi Irak’ın beklentilerini abartılı buldu ama yine de 1,4 milyar dolar cezaya hükmedip bunu da borsaların kapalı olduğu 25 Mart Cumartesi günü ilan etti.
Aynı kaynaklara göre, Türkiye 2010 yılında, ilki 1973’te imzalanan, Irak Türkiye Boru Hattı Anlaşmasının 2025 yılına dek uzatılması sırasında, “Türkiye, petrolü yalnızca Irak Devlet Petrol Pazarlama Teşkilatından (SOMO) alır” cümlesinin anlaşmaya eklenmesini kabul etmiş olmasaydı bu ceza da çıkmayabilirdi. O dönem Enerji Bakanı Taner Yıldız idi, bu maddenin konulması için ısrar edip şimdi ülkesinin bu davayı kazanmasını sağlayan ise Irak Enerji Bakanı Hüseyn el Şehristani.
Tahkim Mahkemesinin 25 Mart’ta açıklanan kararı sonrasında Irak’ın Musul ve Kerkük petrollerini Adana’nın Ceyhan-Yumurtalık terminaline taşıyan iki boru hattı, Ankara’nın talebiyle kapatıldı. Sorunun çözümü için bir Türk heyeti Bağdat’a gitti. Enerji kaynaklarının aktardığına göre boru hattının birkaç gün içinde açılması bekleniyor.
Bir yandan Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken Ceyhan’dan dünya pazarlarına sürülen günde 500 bin varil petrolün durmasının petrol fiyatlarını şimdiden varili 75 dolardan yukarıya itmeye başladığına dikkat çekiliyor.
Tahkim Mahkemesi kararından birkaç gün önce Irak Başbakanı Muhammed es-Sudani’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın davetlisi olarak Ankara’da bulunması ve işbirliği anlaşmaları imzalanması durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Bu görüşmeler sırasında Tahkim Kurulu’nun kararını her an açıklayabileceğini iki taraf da biliyordu. Buna rağmen Erdoğan, Irak’taki kuraklık tehlikesine karşı Dicle’den bir ay boyunca fazladan su bırakılacağını söyledi.
Diplomatik kaynaklara göre Sudani de Erdoğan’dan Türkiye’nin Irak’la gaz anlaşmasını Erbil’deki Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) değil, doğrudan Bağdat’la yapmasını istedi.
Aslında Irak hükümeti de ceza miktarından hayal kırıklığına uğramış olsa da bu engelin aradan çıkmasıyla manevra alanı kazanmış olabilir.
Sudani’nin Ankara’ya gelmesinden önce kabul edilen üç yıllık Irak bütçesindeyse IKYB’nin doğrudan petrol satışına şartlı izin çıktı ama Irak petrollerinden alacağı pay yüzde 17’den yüzde 12,67’ye düşürüldü. Buna karşı Bağdat IKYB güvenlik güçlerinin, yani Peşmergelerin maaşlarını ödemeyi kabul etti. Bu da Kürt bölgesinin ekonomik özerkliğinin artması ancak siyasi özerkliğinin azalması anlamına geliyor.
Aslında bu davanın 9 yıl önce, 2014’te açılmış olmasında Türkiye’nin PKK’ya dair güvenlik endişeleriyle Bağdat-Erbil arasındaki anlaşmazlığa IKYB lehine müdahil olmasının payı var. Basına yansıdığı üzere asıl sorun boru hatlarının yanı sıra tankerle petrol taşımacılığı yapılması ve bunun kaçak ilan edilmesi değil. O dönem iş insanı Ahmet Çalık’ın sahipliğinde ve Berat Albayrak’ın da yöneticisi bulunduğu PowerTrans şirketi tarafından yürütülen tanker ticaretinin 2012’den sonra, Suriye iç savaşı ve IŞİD’in devreye girmesinin de etkisiyle -devam etmekle birlikte- asli önemini yitirdiği anlaşılıyor.
Asıl sorun boru hatlarıyla Türkiye üzerinden satılan petrolün kazancının Bağdat ile Erbil arasında bölüşülmesinden kaynaklanıyordu. Biraz yakından bakalım.
İlki 1977, ikincisi 1987’de BOTAŞ tarafından Ceyhan’a petrol taşımacılığında kullanılan hatlar, bütük ölçüde Irak’ın Sünni bölgesinden geçiyor ancak son 30 kilometresinde federal Kürt bölgesi sınırlarından Türkiye’ye giriyor. Irak tarafında Fişhabur, Türkiye tarafındaysa Silopi pompa istasyonları kurulu.
2003’te ABD işgaline uğrayan Irak’ta yeni Anayasanın 2005 yılında kabulüyle o zamana dek Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) lideri Celal Talabani yönetimlerinde iki başlı görünen Kürt yönetimleri IKYB olarak birleşti; Irak federal nitelik aldı.
Kürt federal bölgesinin petrol oyununa girmesi aynı zamanda İngiliz vatandaşı olan petrol mühendisi Ashti Hawrami’nin Londra’dan gelip IKYB Doğal Kaynaklar Bakanı olmasıyla değişti. Hawrami’nin 2011’de ABD petrol devi Exxon ile hem Arap hem Kürt bölgesinde 10 ayrı arama ve üretim anlaşması imzalandığını açıklamasıyla Chevron’dan Total’e dek Kürt bölgesine petrol yatırımcısı akını başladı; Türkiye Petrolleri (TPAO) ve Genel Enerji gibi Türk şirketleri de kervana katıldı. Nihayet 2012’de Hawrami’nin Ankara’ya gelişiyle IKYB ile “Mutabakat Zaptı” imzalandı.
Bu anlaşmanın asıl önemi ekonomik olmaktan çok siyasiydi.
Çünkü İran etkisindeki Şii Irak Başbakanı Nuri el Maliki Sünni ve Kürt bölgelerinin toplam petrol satışından aldığı payı vermiyordu. Bu da tek geliri petrol olan Barzani yönetimindeki Kürt bölgesinde mali krize yol açıyor, memur maaşları bir yana Peşmerge maaşları dahi ödenemiyordu. Bu durum PKK’ya karşı mücadelede Barzani’yle iş birliğine önem veren Ankara’yı endişelendiriyordu.
O dönem Suriye iç savaşı hızlanmış, safını Beşar Esad’ın karşısında belirleyen AK Parti hükümeti, MİT, HDP ve İmralı cezaevindeki Abdullah Öcalan üzerinden PKK ile dolaylı diyaloga başlamıştı. Bundaki bir amaç da İran’dan Lübnan’a uzanan bir Şii kuşağına karşı önlem olmak üzere Suriye sınırında bir “Güvenlik Kuşağı” oluşturmaktı. Bir yandan da (o zaman başbakan) Erdoğan ile 2007’den itibaren müttefiki konumundaki Fethullah Gülen’in arası MİT Müsteşarı (şimdi Başkanı) Hakan Fidan’ın tutuklanmak istemesi sonrasında iyice açılmaya başlamıştı.
Barzani yönetimiyle 2013 Kasım ayında beş anlaşma imzalandı. Bu anlaşmalarla Ceyhan’dan satılan petrol geliri Halkbank’ta bir hesapta tutulacak (**) ama Bağdat-Erbil anlaşması uyarınca yüzde 17’si Irak Kürtlerine aktarılacaktı. Bu Barzani’yi rahatlattı ama Maliki’yi kızdırdı; Kürtlere giden petrol payını tamamen kesti.
Bu arada önce El Kaide, ardından IŞİD’in Suriye’deki petrol kuyularını ele geçirdikten sonra Irak-Türkiye boru hatlarına sabotaj saldırıları artmaya başlamıştı.
IŞİD 2014 Mayıs başında Irak’a girdi ve Musul’a yöneldi. Ankara 29 Mayıs’ta o zamana dek Ceyhan’daki depolarda bekletilen petrolün satışına ilk defa izin verdi; Barzani’nin peşmergeleri daha da güçten düşerse hem boru hatları hem PKK’yla mücadele riske girerdi. IŞİD 11 Haziran’da Musul’a girdi. Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğunu işgal edip Başkonsolos Öztürk Yılmaz dahil 49 kişiyi rehin aldı.
Ancak dönüm noktası birkaç gün sonra IŞİD’in Erbil yakınlarındaki Gwer kasabasına saldırmasıyla geldi. Kasaba Kürt bölgesindeydi ve Erbil petrol yataklarına giden yolu tutuyordu. ABD o gün havadan bombardımana başladı: IŞİD’in Kürt bölgesine girmesine izin veremezlerdi.
Bu ABD’deki Barack Obama yönetiminin Suriye’deki Kürt bölgelerini IŞİD’e karşı güçlendirme gereği durmasına yol açtı. Suriye’de Türkiye sınırına yakın bölgelerde yaşayan Kürtler ise daha çok PKK’nın Suriye kolu PYD ve onun silahlı gücü YPG kontrolündeydi. AK Parti hükümetinin PKK ile dolaylı diyalogu ise sarsılmaya başlamıştı. ABD’nin PYD/YPG işbirliğinin ilk işareti Gwer’de ortaya çıktı.
Maliki, Türkiye’nin Irak Kürtlerini güçlendirmek için Ceyhan’dan petrol satışına izin vermesini gerekçe göstererek, IŞİD’in Musul işgalinden iki hafta kadar sonra, örgüt hala Türk rehinleri elde tutarken 29 Haziran’da Paris’teki Uluslararası Ticaret Odasına tahkim başvurusu yaptı. Türkiye’nin Ceyhan’dan petrol satışına izin vererek SOMO dışında bir alım yapmış olduğunu, dolayısıyla 2010’daki ekle uzatılan 1973 anlaşmasını ihlal ettiğini öne sürdü.
Aradan geçen dokuz yılda köprülerin altından çok sular aktı. Buna Barzani’nin Türkiye, ABD, Almanya ve İran’ın karşı çıkmasına rağmen 2017’de bağımsızlık referandumu yapması dahil. O arada 2015’te Türkiye’nin PKK ile diyalogu sona ermiş, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından Türk ordusu Suriye topraklarında askeri harekata başlayarak kendi “Güvenlik Kuşağını” oluşturmaya başlamıştı. Barzani’nin bağımsızlık referandumundan on gün kadar sonra Irak ordusuyla ortak tatbikat yapıldı; Erdoğan “Gerekirse vanayı kapatırız” çıkışını yaptı.
Irak Başbakanı Sudani’yle 1,4 milyarlık cezadan az önce, 20 Mart’ta imzalanan anlaşmalar arasında terörle ortak mücadele anlaşması da var.
ABD Irak-Türkiye petrol anlaşmazlığında eğer hala devreye girmediyse mutlaka girecektir. Bu anlaşmazlığın sürmesi sadece petrol piyasaları bakımından değil İran’ın güçlenmesi bakımından da ABD ve batı dünyasının çıkarına uygun değil. Üstelik tam da Çin, Suudi Arabistan’la İran’ın arasını yapmaya çalışırken.
Boru hatlarının stratejik önemi ağır basacağa, bölgede yeni dengelerin kurulmasını sağlayacağa benziyor.
(*) 29 Mart 2023, saat 11.55’te güncellenmiştir.
(**) O tarihte kimse bir ay kadar sonra Halkbank’ın İran bağlantılarının Erdoğan hükümetinden 4 bakanın koltuğundan olmasına ve AK Parti’yle Fethullahçıların bağının tamamen kopmasına neden olacağını, 17-25 Aralık yolsuzluk iddialarına konu olacağını tahmin edemezdi.
Mehmet Öğütçü ve Rainer Geiger Ortadoğu, yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çalkantıların izlerini taşıyan…
Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara…
ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın Suriye'de Türkiye destekli Suriye Milli…
Esad gitti ama bence Suriye için en çetin meydan okuma yeni başlıyor. İsrail, ülkenin tüm…