Siyaset

Korumasının verdiği suyu içmedi: Erdoğan’ın iktidar korkusu mu?

Cumhurbaşkanı, koruma müdürünün verdiği suyu içmeyip aynı suyu, aynı bardaktan oğlu Bilal Erdoğan verince alması suikast korkusu mu? Fatih Erbakan dikkatle izliyor. (Foto: video görüntüsü)

İktidar arzusu ve iktidar korkusu düşman kardeşlerdir.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun iktidar arzusu onu 74 yaşında bir salon dolusu gencin karşısında 7 saat ter döktürüyor.
Kılıçdaroğlu PKK’nın suikast girişiminden ve PKK’nın şehit ettiği askerin cenaze töreninde iktidar militanlarının linç girişiminden kurtulmuş muhalefet lideridir. 24 Mayıs akşamı YouTube üzerinden Babala TV’de yayınlanacak programa Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile birlikte çıkmayı teklif etmiş daha önceki yüzlerce çağrısı gibi bu da karşılıksız kalmıştır.
Aynı gün, 21 Mayıs, Erdoğan 28 Mayıs seçim çalışmaları çerçevesinde yanında MHP lideri Devlet Bahçeli ve Yeniden Refah Partisi lideri Fatih Erbakan ile birlikte deprem bölgesindeydi. Bir noktada susadı. Arkadan su yetiştirdiler. Bardağı Koruma Müdürü Muhsin Köse, Erdoğan’a sundu. Erdoğan suyu kimin verdiğine baktı. Ya koruma müdürünü tanımadı ya da tanısa da güvenmedi, suyu almadı.
Hükümet çizgisindeki medya bu durumu “kişisel önlemini artırdı” diye duyurdu; daha önce ikramları kırmadığı için midesini bozup canlı yayında fenalaşmasından ders almıştı.

Suikast korkusu mu?

Suikast korkusu muydu?
Bilemiyoruz.
Ama Erdoğan elinden su içmeyi reddedince koruma müdürü ne yapacağını şaşırdı. Oğlu Bilal Erdoğan oradaydı. ‘Siz verseniz’ gibi bir hareket yaptı. Su bardağını Bilal Erdoğan aldı, babasına uzattı. Erdoğan suyu kimin uzattığına yine baktı. Oğlunu görünce rahatladı, aldı, içti. Tabii suyun bardağa konuluşu aşamasını Bilal Erdoğan da bilemezdi ama önemli olan Cumhurbaşkanının suyu zehirlenme korkusu olmadan içebilmesiydi. Yoksa su aynı su, bardak aynı bardaktı. Görüntüleri bu bağlantıdan izleyebilirsiniz.
Bir başka tuhaflık, ya da şöyle diyeyim, biz gazeteci milletini ters köşeye düşen bir manevranın da 14 Mayıs seçim günü yapıldığını daha yeni anlıyoruz.
Malum, o gün Cumhurbaşkanının seçim sonuçlarını İstanbul, Kısıklı’daki evinden izleyeceği duyurulmuş, haberciler de orada konumlanmıştı. Öğleden sonra saatlerde hem Anadolu Ajansı hem TRT Cumhurbaşkanının Ankara’ya gittiğini duyurdu. Ancak aynı gece, tam oy sayımının kritik saatlerinde yine AA ve TRT Cumhurbaşkanının yine Ankara’ya gittiğini duyurdu, bu kez görüntülerle. Ne olmuştu?

Sahte haber mi yaptırıldı?

Erdoğan o arada neden İstanbul’a dönmüş, neden sonra bir daha Ankara’ya geçmişti? İşin aslı Erdoğan’ın 14 Mayıs öğleden sonra Ankara’ya gitmemişti ama gitmiş gibi haber yaptırılmıştı. Hatta Cumhurbaşkanlığı araçları aynı sırada Esenboğa havalimanına gönderilmesiyle Cumhurbaşkanının geleceği izlenimi güçlenmişti. Ayrıntılarını gazeteci Faruk Bildiricinin araştırmasından okuyabilirsiniz.
Hem AA hem TRT İletişim Başkanlığına bağlı olduğuna göre, kendi bilgisi olmadan bu sahte haber, ya da dezenformasyon operasyonunun Cumhurbaşkanının bilgisi dışında yapılması hayatın olağan akışına aykırı.
Peki, neden böyle bir önleme başvurulmuştu?
Örneğin Erdoğan gerçekten öğleden sonra Ankara’ya gidecekti, bu bilgi resmî kanallardan AA ve TRT’ye iletildi, onlar daha Erdoğan Ankara’ya gitmeden gitmiş gibi haber mi yaptılar? O arada Erdoğan’ın gidişi siyasi ya da şahsi nedenlerle gecikti. Burada -durum belli olduktan sonra düzeltmeyen- AA ve TRT’nin habercilik reflekslerinin zayıflaması dışında bir sorun yoktur.

Sorun nerede?

Ya da belki Cumhurbaşkanına yönelik bir saldırı ihbarı ya da endişesi ya da korkusu vardı ve böyle bir şaşırtmacaya mı başvuruldu?
Cumhurbaşkanına yönelik bir ihbar yapıldıysa şaşırtmaca, yanıltma ve dezenformasyon dahil her türlü önlem alınabilir; işin doğasında vardır. Bu mutlaka suikast korkusu ve benzeri nedenlerle değil, siyasi askeri nedenlerle de başvurulan bir taktiktir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşının zirve noktasını oluşturan Büyük Taarruz öncesinde Akşehir’de bir futbol turnuvası düzenletip diplomatik temsilcileri davet ederek dikkatleri oraya çektiği bilinir.
Bu durumda da MİT’ten ya da Emniyet’ten gelen bilgiyle göre hareket etmiş olabilirsiniz. Bu durumda her ikisinin yönetiminde de Bilal Erdoğan’ın Kartal İmam Hatip Okulundan isimlerin ağırlığı bulunan AA ve TRT birer düzeltme yayınlar ve dikkatleri üzerlerine çekerek “neler dönüyor?” sorularını sordurmazlardı.

Bir ihtimal daha var

Ama daha ciddi bir ihtimali de hesaba katmak zorundayız. Geçmişte, polis ve yargı kadroları Fethullah Gülen şakirtlerine sonuna dek açılmışken, ne zaman hükümet Fethullahçıların fazla güçlenmemesi için bir hamleye niyetlense, Erdoğan’ın önüne hemen bir suikast girişiminin daha nasıl ustaca engellendiğine dair bir dosya koyulduğu, o hamlelerin böylece geciktirildiği de Ankara’da bilinir.
Acaba bugün de belli gruplar kendi pozisyonları bozulmasın diye Erdoğan’ın iktidarı kaybetme endişesi üzerine suikast korkusu senaryoları ile gitmeye mi çalışıyor?
Cumhurbaşkanının koruma müdürünün kendisine uzattığı suyu içmeyi geri çevirdiği ortamda, bu ihtimali de göz ardı etmemek lazım. Yanılıyor muyum?

Murat Yetkin

Gazeteci-Yazar

Recent Posts

Habertürk/Ersoy Olayında İlk İstifa İletişim Başkanlığından

Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’un, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen uyuşturucu operasyonu çerçevesinde gözaltına…

4 saat ago

Zihinler Nasıl Teslim Alınıyor? Medya, İtibar Suikastı, Algı Yönetimi

Artık zihnin nabzını tutan mekanizma toplumların duygu termometresini, öfke seviyesini, umut dozunu belirleyen şey tanklar,…

7 saat ago

İmamoğlu Davası: Gizli Tanıklar Düşüyor, Hakimler Değişiyor, Süre Uzuyor

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “Çıkar amaçlı suç örgütü” kurmakla suçlandığı davanın 9…

1 gün ago

Sekiz yıllık sessizliğin ardından Kıbrıs’ta konuşma zamanı

Kıbrıs, umut vaat edip hayal kırıklığıyla sonuçlanan diplomatik anlara yabancı değil. Ada, çözüm beklentisiyle başlayan…

1 gün ago

Ankara’da Suriye Asabiyeti Artıyor: Hem SDG Hem İsrail

  Ankara’da Suriye asabiyeti, birbiriyle bağlantılı iki düzlemde artıyor. Biri, İsrail’in Ahmed Şara yönetimi ve…

2 gün ago

TBMM’de Çocuk Tacizi: “Üstünü Örtmeye Çalışanlar da Soruşturulsun”

TBMM lokantasında staj yapan 16 yaşındaki kız öğrenciye cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla gözaltına alınan bir…

2 gün ago