Hayat

3.8 milyarlık Dünya mirası: biyoçeşitlilik

22 Mayıs “Dünya Biyoçeşitlilik Günü” geride kalırken, Tırmaşık ötleğeni, Mniotilta varia, Black-and-white Warbler (Fotoğraf: Utku Perktaş)

Yoğun seçim gündemi ile gerilerde kaldı ancak bu haftanın önemi konularından biri de biyoçeşitlilik, çünkü 22 Mayıs “Dünya Biyoçeşitlilik Günü” idi. Çeşitlilik hayatın tuzu biberiyse, o zaman biyolojik çeşitlilik yaşadığımız gezegendeki ekosistemleri gerçekten baharatlı yapıyor, yaşanabilir hale getiriyor. Biyoçeşitlilik, yalnızca bilim insanlarının değil, aynı zamanda dünya çapındaki politika yapıcıların da büyüyen bir ilgi konusu ve sıra Türkiye’de, çok geç kaldık ama çevremizdeki biyolojik çeşitliliği özenle korumamız gerekiyor.

İlk kez 1985 yılında Walter Rosen tarafından ortaya atılan biyolojik çeşitlilik -ya da daha genel adıyla biyoçeşitlilik- “Dünyadaki yaşam çeşitliliği ve onun oluşturduğu doğal modeller” olarak tanımlanır. Benim çok sevdiğim bir başka ifadeyle de 3.8 milyarlık Dünya mirası olarak da tanımlanabilir.

Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi 30 yaşında

1988 yılında Birleşmiş Milletler Çevre Programı, biyolojik çeşitlilik konusunda bir sözleşme oluşturma ihtiyacını ortaya koymak için uzmanlardan oluşan bir çalışma grubu kurdu. Konu hakkında bir dizi yönerge oluşturmak için uzun süre çalıştıktan sonra, Birleşmiş Milletler sözleşmeyi 29 Aralık 1993’te resmi olarak kabul ettiğini açıkladı. Bugün bu sözleşme, “Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi” olarak biliniyor.

Sözleşme, biyolojik çeşitliliğin korunması, biyolojik çeşitlilik bileşenlerinin sürdürülebilir kullanımı ve genetik kaynakların kullanımından elde edilen faydaların adil paylaşımını merkezde tutan uluslararası bir anlaşmadır. Ayırca sözleşmeye toplam 196 ülke taraf olduğu için bu sözleşme evrensel bir protokol niteliğindedir. Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, biyoçeşitlilik ve ekosistem hizmetlerine yönelik tüm tehditleri ele almayı amaçlamaktadır.

2000 yılında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 22 Mayıs’ı Uluslararası Biyoçeşitlilik Günü olarak resmen ilan etti. Bu tarih, sözleşmenin ilk taslak metninin kabul edilmesini kutlamak için 22 Mayıs 1992’de seçilmişti ve 1992 yılındaki toplantıya neredeyse tüm ülkelerden katılımcılar iştirak etmişti. Bugün gezegenin birçok alanı artık öncelikli doğa alanlarının ve biyolojik çeşitlilik sıcak noktalarının bir parçası olarak korunuyor. Sözleşme, bilimsel raporlar üreterek ve koruma çabalarına yardımcı olacak araçlar geliştirerek biyolojik çeşitliliğe yönelik tehditleri ele almaya devam ediyor. 22 Mayıs 2018’de Uluslararası Biyoçeşitlilik Günü’nün 25. yıl dönümü dünya genelinde katılımcı ülkeler tarafından kutlandı.

Kara başlı çinte, Emberiza melanocephala, Black-headed Bunting (Fotoğraf: Utku Perktaş)

Dünyada biyoçeşitlilik ne düzeyde?

Şu anda gezegenimizde yaklaşık 2.16 milyon farklı tür tanımlanmış durumda. Bu türler, karmaşık bitki ve hayvanlardan mikroorganizmalara ve diğer basit organizmalara kadar geniş bir yelpaze içinde yer alıyor. Tabii unutulmaması gereken en önemli nokta da henüz keşfedilmeyi bekleyen milyonlarca tür olduğu. Biyoçeşitlilik çok ama çok önemli, çünkü bir ekosistemdeki tüm organizmalar birbiri ile etkileşim içinde. Bu nedenle, bir ekosistemdeki organizmaların çeşitliliği azaldığında, ekosistemin işlev görme ve hayatta kalma yeteneği de azalır.

50 yıl içinde karasal hayvanların yüzde 58’i azaldı

Biyoçeşitlilik evrimsel süreçler nedeniyle genellikle yavaş bir şekilde artsa da, aniden dramatik bir şekilde azalabilir. Bilim insanları, şu anda yaşadığımız gezegende gözlemlenen biyoçeşitliliğin milyarlarca yılda meydana gelen evrimsel ve doğal süreçlerin sonucu olduğunu kanıtlamış durumda. Yine de biyoçeşitlilik, gezegenin zengin tarihinin değerli parçalarını da içerecek şekilde son 20 yılda azalmaya devam etti, hem de çok hızlı bir şekilde. Dünya Yaban Hayatı Fonu tarafından yayınlanan 2016 tarihli bir rapora göre, 1970 ile 2012 yılları arasında omurgalı hayvan popülasyonları yüzde 58 oranında azaldı. Aynı şekilde tatlı su türleri de yüzde 81 oranında düşüş yaşadı.

Türlerin yok olma oranı 100 kat hızlı

Günümüzde türlerin yok olma oranı insanın bu denli etki etmediği bir zaman dilimine göre 100 kat daha hızlı.

Yok olma süreci doğal bir süreç olsa da, kirlilik, ormansızlaşma, yaşam alanlarının tahribatı ve doğal kaynakların aşırı kullanımı gibi insan faaliyetleri, biyoçeşitliliği etkileyen yok olma oranlarındaki artışa katkıda bulunuyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı yakın zamanda türlerin yok olma oranının insanın bu denli etki etmediği bir zaman dilimine göre 100 kat daha hızlı meydana geldiğini de belirtti. Bilim insanları, bu ivmenin önümüzdeki on yıllarda 1.000 ile 10.000 arasında bir orana kadar artış göstereceğeni tahmin ediyor.

Geldiğimiz noktada çok sayıda bilim insanı küresel biyoçeşitlilik kayıplarını belgelemiş durumda. Biz bilimcilere göre doğal yaşam kolaylıkla restore edilemez ve yeniden yaratılamaz, sadece yok edilir. Bilim insanları sayesinde, yalnızca biyoçeşitliliği ölçmeye değil, aynı zamanda biyoçeşitliliği korumaya yardımcı olmak için hükümetlerin sorumluluk almasına da ihtiyacımız var. Bu sorumluluk farklı çevresel problemlere maruz kalan ve eşitsizliklerin yüksek düzeyde olduğu Orta Doğu coğrafyası için de öncelikler arasında olmalı.

Biyoçeşitlilik kaybına karşı koymak

Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, tür çeşitliliğini tehdit eden faaliyetler hakkında kamuoyu bilincini yaymaya odaklanan, yasal olarak bağlayıcı küresel bir anlaşmadır. Sözleşme aynı zamanda katılımcı hükümetlerin tür kaybını önlemek için stratejilerini oluşturdukları çerçeveyi de netleştirir. Sözleşme, aşağıdakiler dahil olmak üzere, biyolojik çeşitlilik ve ekosistem hizmetlerine yönelik tüm tehditleri ele almayı amaçlamaktadır:

– Bilimsel değerlendirmeler yoluyla iklim değişikliğinden kaynaklanan tehditler,
– Uygulama araçlarının, teşviklerin ve bilimsel süreçlerin geliştirilmesi,
– Teknolojilerin ve iyi uygulamaların transferi ve
– Sözleşmede belirtilen süreçlere halkın, yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve iş dünyası dahil olmak üzere ilgili paydaşların tam ve aktif katılımı.

Sözleşme, 2050 için dört uzun vadeli hedefi ve 2030’a kadar ulaşılması gereken 23 acil hedefi özetleyen Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesini de benimsedi.

Utku Perktaş

Prof. Dr. Utku Perktaş, Hacettepe Üniversitesi, Biyoloji Bölümü öğretim üyesi.

Recent Posts

12 yıl sonra açılan Şam Büyükelçiliğinde bir direniş öyküsü

Şam Ravda Meydanı, 15 Aralık 2024, Türkiye’nin Şam Büyükelçiline 12 yıl aradan sonra, ay yıldızlı…

27 dakika ago

Ortadoğu için bir istikrar ve yeniden yapılanma çağrısı

Mehmet Öğütçü ve Rainer Geiger Ortadoğu, yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çalkantıların izlerini taşıyan…

1 gün ago

Türkiye’nin geleceğini hayal etmek: Gençlerin bugünü ve yarını

Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara…

1 gün ago

Pentagon’dan Trump’a Suriye resti: Asker sayısı 2000’e yükselmiş

ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…

2 gün ago

Bakan Bayraktar: “ABD Gazprombank yaptırımından Türkiye’yi muaf tutacak”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…

2 gün ago

MSB’den ABD’ye yanıt: “Türkiye’nin SDG ile görüşmesi söz konusu değil”

Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın Suriye'de Türkiye destekli Suriye Milli…

3 gün ago