Teknoloji, 19. yüzyıldan beri kurduğumuz toplumsal düzenin her alanına giderek daha çok sirayet ediyor. Teknoloji sektörü ise kendi içindeki dikeylerde çok hızlı devinim içindeyken, yatayda da tüm hayatımızı etkileyen bir noktaya çoktan gelmiş durumda.
Günlük hayatımızın lojistik ihtiyaçlarından, eğitim öğrenime, oyun oynamaktan satış yapmaya, flört etmekten haberleri takip etmeye kadar her şey teknolojinin sağladığı imkanlarla hayatımızda yer alıyor ve hayatımızı şekillendiriyor.
Teknoloji ve siyaset
Siyasi partiler de elbette artık bunun farkına varıyor. Bazıları geç fark etti, bazıları hala yaşayarak öğrenme faslında. Umuyorum kısa zamanda onlar da teknolojinin siyasete etkilerini içselleştirip, ona göre yapılması gerekenleri yapacaklar.
Fakat bu durumu ilk kavrayan ve kurulduğu ilk günden beri teknolojiyi kaldıraç olarak kullanan parti AKP’dir.
Partinin kurucu üyelerinden ve 2001-2012 arasında AKP Ar-Ge’den sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Milli Eğitim eski Bakan Yardımcısı Reha Denemeç zamanının çok ötesinde bir vizyon ile tüm gönüllülere varıncaya kadar partilileri tabletlerle donatmış ve tüm ihtiyaç ve önerilerin yönetilebileceği bir alt yapı kurmuştu. Bu sayede hem sokağın nabzını çok iyi tutuyorlardı, hem de nerede bir ihtiyaç varsa, hızlı bir şekilde hizmet götürebiliyorlardı. Bu yapı ile beraber sürekli yaptırdıkları anketlerle halk ne istiyor net olarak biliyorlardı.
Denemeç, 2012’de yerini Süleyman Soylu’ya bıraktı. Süleyman Soylu’nun bakanlığı süresince yaptığı güvenlik ile ilgili tüm teknoloji yatırımlarının ardında belki de Ar-Ge Başkanlığında geçirdiği 2 yılın etkisi var.
Z kuşağı ve politika
AKP sosyal medyanın gücünü de ilk fark eden parti oldu, bu alana sonsuz kaynak ayırdı. Konu hakkında defalarca yazdım tekrar detaylarına girmek istemiyorum ama binlerce trol ile tek bir merkezden sosyal medyadaki sohbetleri diledikleri gibi yönlendirebilecek ekipleri yönettiklerini artık hepimiz biliyoruz.
Gençleri yol, köprü gibi altyapı yatırımlarından çok teknolojik yeniliklerin heyecanlandırdığını da ilk fark eden partilerden biri yine AKP oldu, bu yüzen de gerçekleşen, gerçekleşmeyen onlarca vaat ile tüm iletişim kanallarından boy gösterdiler. Milli işlemci, milli telefon, milli anakart, milli tank, milli araba, milli uçak, milli İHA-SİHA ve daha niceleri… Bu arada 8 milyar harcanan, eğitimi tamamen değiştireceği söylenen, akıllı tahtalar ve tabletlerle desteklenen Fatih Projesi bir fiyaskoya dönüşmüştü ama sorun yoktu.
Hemen her şey parti devletinin devamlılığını sağlayacak içerik üretebilmek içindi.
CHP’nin teknoloji ile ilişkisi
Peki bu geçen 20 yılda CHP teknolojiyi ve teknoloji iletişimini pozitif şekilde kullanabildi mi? Yeterince verimli kullanabildiğini söylemek zor. Son olarak oy sayım sistemlerindeki problem ile bu sorun iyice gün yüzüne çıktı. Bundan önce de seçim döneminde AKP’nin, kendi seçmenine CHP’nin tüm teknolojik atılımlara karşı olduğu algısını oturtacak söylemleri sürdürmüşlerdi. Bu yüzden CHP’yi TOGG’a tü kaka diyen, halkta yerli Elon Musk algısını yaratabilmiş Selçuk Bayraktar’ın önünü kesip milli İHA-SİHA’lara ket vurmaya çalışan, arkaik bir yapı olarak algıladı AKP seçmeni.
Tüm seçim döneminin belki de en absürt olayı bir adet TOGG’a siyasi şov için bir stadyumda tur attırılması ve maçı izleyenlerin de TOGG’u yuhalaması ve ellerindeki şişeleri vs. fırlatmasıdır. Halbuki TOGG devletin kağıt üstünde ortak bile olmadığı, henüz fabrikasını kimsenin görmediği, belki ileride rekabetçi olabilecek bir araç markası. Eminim ki TOGG’un kendisi dile gelse herkese “sakin olun ben bir arabayım, benim üstümden siyasi üstünlük kurmaya çalışmayın” der.
Peki Kılıçdaroğlu ve CHP ne yapabilir?
20 yıldır gördüğüm çok net bir şey var. CHP merkeziyetçi teknolojik yatırımlar yapamıyor ve yapabilecek gibi gözükmüyor. Yani CHP’de Reha Denemeç gibi birisinin çıkıp, tek başına yetkilendirilip, istediği gibi bir sistemi başarı ile kurma ve yürütme şansı düşük.
Fakat CHP’de AKP’de olmayan çok önemli bir şey var: Artık siyasi ataletlerini kırmaya hazır binlerce iyi eğitimli, taşın altına elini koymaya hazır destekçileri.
Bu kişilerdeki potansiyele AKP’nin merkeziyetçi bir anlayış ile ulaşması mümkün değil. Belki bu seçimler için geç artık bilemiyorum ama ben Kılıçdaroğlu’nun yerinde olsaydım şu an yapacağım ilk on şeyden biri tüm gönüllülere bir açık çağrı yapmak ve geniş katılımlı, çok farklı problemlere değinen bir seri hackathon düzenlemek olurdu.
Sandık güvenliği, Gönüllü İletişimi, Sokak İhtiyaç Haritası, Milletvekilleri İletişim Platformu, CHP-Influencer İletişimi Platformu, Şikayet uygulaması, Askıda Bilet Uygulaması entegrasyonu, Sosyal Medya İçerik Üretimi Platformu vs vs.
CHP bir anket açıp ne üstünde çalışalım dese biliyorum ki benim yukarıdaki önerilerimden bin kat daha iyileri gelir.
Açın insanlarının önünü, doğrudan demokrasiye katkı yapmalarını sağlayın, artık lütfen Türkiye’nin en iyi eğitimli insanlarını sistem bozuldu, o bize hainlik yaptı, şu AKP’den 93 milyon dolar aldı vs ile daha aşağıya çekmeyin.
Dijital Demokrasi’yi önce CHP’ye, sonra da Türkiye’ye getirin. Artık vatandaşlar potansiyellerini ülkenin geleceği için daha doğrudan kullanabilsinler.
Bir çağrınıza bakar.