İngiliz The Daily Telegraph gazetesi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeniden seçildiği haberini şu başlıkla verdi: “Erdoğan iktidarda kalınca Avrupa liderleri rahat bir nefes aldı.” Gazete “Kabul etmeyebilirler ama” diye izah etmiş, “Türkiye’nin AB’yle mesafeli durması kıtadaki liderleri daha memnun etti”.
YetkinReport okurları bu gelişmeye hazırlıklı. Daha 4 Nisan’da “Size AB ve ABD seçimleri kimin kazanmasını ister?” başlıklı yazıda “dış güçlerin” Erdoğan’ın yeniden seçilmesini isteyeceği gözlemimi sizlerle paylaşmıştım. Çünkü CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun vaatleri arasında bulunan yargı kararlarının uygulanması yoluyla Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve benzeri siyasi dava mağdurlarının serbest kalması, kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesine dönüş gibi vaatler Brüksel’i de olumlu karşılık vermek zorunda bırakacaktı. Oysa AB ülkelerindeki hava hiç de Türkiye’yle yakınlaşmadan yana değildi.
Dahası Kılıçdaroğlu, Suriyeli göçmenlerin Beşar Esad rejimiyle de diyalog içinde ülkelerine göndereceğini söylüyordu. Bu ise başta Almanya olmak üzere AB ülkelerini rahatsız ediyordu; Suriye’ye gönderilenler bir yolunu bulup Avrupa’ya yönelebilirlerdi.
Erdoğan seçmeninden dünyaya kafa tutan lider olarak oy cezbetse de dış güçler iktidarda kalmasını çıkarlarına uygun buluyor. Dış güçler diye genelliyorum, çünkü Doğu da Batı da Erdoğan’ın iktidarda kalmasından memnun görünüyor.
Sadece Erdoğan’ın mevcut ekonomi politikasının Türkiye’yi güçten düşürmesi nedeniyle değil bu memnuniyet. Ondan en çok memnun olanlar herhalde Türk lirasının değer kaybettikçe Türkiye’nin -başta Türkiye Varlık Fonu kontrolündekiler olmak üzere- marka değerlerini ucuza kapatmaya çalışan din kardeşlerimiz: Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri. Pakistan ve Mısır’a da aynı muameleyi yapıyorlar.
Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin tarafını seçimden önce de gizlemiyordu. Erdoğan da daha teşekkür konuşmasında Rusya ile Trakya’yı bir Avrupa’ya enerji dağıtım üssü yapma hedefinden söz etti. Hem Türkiye-Rusya ilişkilerinin hem Türkiye-Ukrayna ilişkilerinin -ABD’yi memnun etmeyecek olsa da- askeri boyutta da gelişeceği tahmininde bulunmak hiç zor değil.
Gelelim ABD’ye… ABD Başkanı Joe Biden bu defa mesaj geçmekte geç kalmadı. Aslında bizdeki bazı romantik-batıcıları memnun etmese de “Seçimi kazananla çalışırız” demişti; uluslararası ilişkilerin doğal kuralı da buydu zaten. Ama sürpriz 2024 Kasım seçimlerinde yeniden iş başına gelmeyi planlayan önceki Başkan Donald Trump’ın da tebrik etmesiydi. 2018’de Erdoğan’a yazdığı küstah “Akıllı ol” mektubuyla Türkiye’de ekonomik krizi tırmandıran Trump, belli ki kendisinden hâlâ “dostum” diye bahseden Erdoğan’la çalışmaya can atıyordu.
Ancak asıl haber sonradan geldi. Biden Erdoğan’ı ayrıca telefonla aramış, sonrasında da “F-16’larla hâlâ ilgileniyor, ben de İsveç’i hatırlattım” mealinde bir açıklama yapmıştı. Oysa daha önce Amerikalı yetkililer defalarca Türkiye’nin F-16 talebiyle İsveç’in NATO üyeliğine koyduğu PKK ve FETÖ vetosu arasında bağ olmadığını söylemişlerdi. Biden 28 Mayıs sonucuna bakarak pozisyonunu yumuşatıyor, Erdoğan’dan da aynısını bekliyordu. Amacı, 11-12 Temmuz’daki NATO zirvesinde İsveç’in NATO’ya üye olması ve ABD’nin Rusya’ya karşı bir mevzi daha kazanmasıydı. (Bu arada Mısır Cumhurbaşkanı Abdül Fettah Sisi’nin Erdoğan’a tebrik telefonu sırasında karşılıklı büyükelçi göndermekte anlaşmalarının da ABD’yi memnun ettiğini ekleyelim.)
İsveç’in Türkiye’nin NATO manivelasıyla uyguladığı baskıyla kabul ettiği yeni terörle mücadele yasası 1 Haziran’da yürürlüğe giriyor. İsveç’in ABD’nin Türkiye’yle F-16 anlaşmasına varması yoluyla, Türkiye’yi memnun edecek bir terörle mücadele adımı atmadan NATO üyeliği almaktan memnun olacağı açık. Ama Erdoğan İsveç’ten PKK ve/veya FETÖ konusunda istediği somut hamleyi görmeden, ABD’yle F-16 anlaşması yaparak NATO onayı verecek mi? Soru bu.
Erdoğan 1 Haziran’da Moldova’nın başkenti Kişinev’de yapılacak Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesiyle üçüncü cumhurbaşkanlığı döneminin ilk uluslararası toplantısına katılacak.
28-29 Haziran’da Brüksel’de yapılacak Avrupa Birliği Zirvesi de Türkiye açısından önem taşıyor. AB liderleri Erdoğan’a kolaylıkla “İslamcı” diyemedikleri için kolaylıkla “otoriter” diyebildikleri Türkiye’yle devam etmekten memnun. Belki laf olsun diye insan hakları, basın özgürlüğü çağrısı yaparak -bunun bir karşılığı olmayacağını bilerek- kendi seçmenlerine göz kırpacaklardır.
Sonra 11-12 Temmuz’da Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yapılacak NATO Zirvesi var; işte orayı bir dönüm noktası sayabiliriz.
Suriye’de Beşar Esad idaresindeki Baas rejiminin devrilmesi ardından Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların dönüşü ilk günlerde tahmin…
Hay'at Tahrir al-Sham (HTS), Suriye’de 8 Aralık’ta Beşar Esad Rejimine son vererek iktidarı ele geçirdi.…
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) 26 Aralık’ta gerçekleştirilen Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında, 22 ay…
İneği sürekli sağarsan yeterince ve kaliteli süt alman zorlaşır. Bir süre sonra inek rahatsızlanır, hiç…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 25 Aralık’ta AK Parti grubunda “Suriye fatihi” sloganları eşliğinde Kuran’ın Fetih Suresinin…
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, asgari ücretin 22 bin TL olarak açıklanmasının ardından iktidarı erken…