2023 seçimleri, muhalif seçmen gruplarının siyasetten parça parça kopmasıyla anılacak bir seçim olarak tarihe geçecek gibi duruyor. Değişim söylemlerine rağmen gidişata “tesir edebilme” duygusunu hızla yitiren muhalif seçmende “apati,” yani siyasi ilgisizlik, her gün artıyor. Muhalefet partileri bu kopuşu durduramazsa 2024 seçimlerine 2019’dan çok daha dezavantajlı bir durumda girecekleri kesin gibi.
2023 seçimlerinin bir kader seçimi olacağı defalarca söylendi, 2023 sonrası Türkiye’yi nasıl bir tablonun beklediği üzerine aylarca konuşuldu, türlü olasılıklar, senaryolar değerlendirildi. Fakat muhalefetin kendi kendini sabote edecek bir sürece sürüklenmesi ve iktidarın da muhalefeti baskılamaktansa, muhalefetin siyaset alanını da kendine katmak suretiyle, muhalif enerjiyi soğurması etmesi, herhalde en az beklenen bir seçenekti.
Oysa bir buçuk aydır izlediğimiz tam da bu.
Seçim ertesi muhalefet ittifakı çözüldü. Birbirini suçlayanların sayısı çok, sorumluluk alıp değişime kapı açanların sayısı az oldu.
Ne iktidarı ne muhalefeti değiştiremeyen muhalif seçmen ise başta ana muhalefet partisi lideri olmak üzere muhalefet partilerinin ve aktörlerinin tümüne kırgın ve küskün bir hale geldi. “Hiçbir tesirim olamıyor” duygusu seçmeni siyasetten kopmaya açık hale getirdi.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan seçildiği günkü balkon konuşması ile kendi seçmeninin talep ettiği mesajları verdikten hemen sonra, yönünü muhalif seçmene çevirdi. Bu seçmen grubundan kopabilecek parçaları kendine çağıracak mesajlar vermeye başladı.
Ekonomi bakanı ilan edilen Mehmet Şimşek ekonomide rasyonel zemine dönüldüğü duyurusunu yaptı. “Ülkeye kadın Merkez Bankası başkanı gerekliyse onu da biz getiririz” dercesine, “bir de bayan yönetimiz olsun diye düşündük” ifadeleriyle Hafize Gaye Erkan’ın ataması gerçekleştirildi. İsveç’in NATO üyeliği onaylanırken, Türkiye’nin AB üyeliği tekrar bir dış politika hedefi ve İsveç’in NATO üyeliğinin desteklenmesi bağlamında talep edildi.
Bu adımlarla iktidar, muhalefet partilerinin yarattığı hayal kırıklığını, “muhalefete ihtiyaç yok” duygusuyla pekiştirdi.
Neticede, Türkiye siyaseti uzun zamandır ilk kez muhalefetsiz iktidar modeline bu kadar yaklaştı.
Peki muhalefet partileri ve liderleri seçmendeki bu duyguya -2024 seçimlerinden önce- karşılık verebilecek, yani seçmenin yitirdiği “etkili olma” duygusunu yerine koyup, siyasi kopuşlara engel olabilecek mi?
Seçim sonrası başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP TBMM Grup Başkanı Özgür Özel gibi isimler olmak üzere CHP’nin ileri gelen bazı aktörlerinin gündeme getirdiği bir değişim söylemi ve girişimi oldu. Ekrem İmamoğlu düne kadar Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyen CHP’lilerle toplantılar yaptı, seçmeni değişim taleplerini dile getirmeye çağırdığı iktidaricindegisim.org adında bir web sayfası açtı. Dün (27 Temmuz) ise bu taleplerin sonuçlarını açıkça dile getirdiği ettiği bir mesaj yayınladı: “Toplum, CHP’de lider ve yönetiminin değişmesini, bu değişimin hem kuşak hem vizyon ekseninde olmasını istiyor” dedi.
Okjijen gazetesi için yazdığı yazıda da “yeni bir siyaset mimarisi” öngören yol haritasını anlatmaya başladı.
CHP’deki değişim girişimi düne kadar seçmeni tatmin edecek ve CHP’den ve diğer muhalefet partilerinden kopuşları durduracak bir durumda değildi. İmamoğlu’nun dünkü açıklamalar ve bu açıklamaları takip edebilecek yeni adımlar sonrası bu tablo değişmeye başlayacak mı? Onu göreceğiz ama önce, seçmen enerjisi son iki ayda neden bunca düştü iyi anlamak gerek.
Değişim hareketinin düne kadar seçmende yeterince heyecan yaratamamasının sebeplerinden ilki, değişim fikrinin eyleme dönüşmesinin gecikmesi oldu. Seçimin hemen sonrası, seçmenin değişim talebinin zirveye çıktığı an, bu talep karşılıksız bırakılınca, seçmenin enerjisi ve ilgisi git gide eridi.
Bu çerçevede, İmamoğlu, Özel yahut değişime önderlik etme niyetinde olan başka aktörlerin, inisiyatif almakta ve seçmene ajandalarını duyurmakta geciktikleri her gün seçmenle mesafelerinin artacağını söylemek yanlış olmaz. İmamoğlu’nun dün yayınladığı mesaj seçmen taleplerini anlayıp siyasete taşıyacağını vadediyor. Bu sebeple seçmenle arasındaki mesafeyi geri kapatabilecek nitelikte görünüyor. İmamoğlu bir sonraki aşamada bu taleplerin gerçekleşmesi için nasıl bir inisiyatif alacağını, yakın ve orta vadede değişim hareketi içinde nasıl bir rol üstleneceğini seçmene duyurduğunda bu mesafe daha da kapanacaktır.
Değişim söyleminin gerek CHP üyeleri arasında gerekse seçmen seviyesinde düne kadar yeterince heyecan yaratmama sebeplerinden biri de bu değişim söyleminin içinin yeterince dolu olmaması ve pek çok cevapsız soru barındırması oldu.
Elbette seçmende cevap bekleyen en can alıcı soru: değişimin lideri ya da liderleri kim olacak? İmamoğlu CHP genel başkanı olursa CHP’nin İBB adayı kim olacak? Yok, “İmamoğlu bir kez daha İBB adayı olmalı, çünkü İstanbul’unu yeniden kazanacak isim ancak İmamoğlu’dur” deniyorsa, o zaman bu kabul karşılığında, İmamoğlu’na parti içinde daha fazla alan mı açılacak? İmamoğlu yeniden İBB başkan adayı olacaksa, CHP’nin yeni genel başkan adayı Özel mi olacak?
Cevap bekleyen ikinci soru ise, yeni liderin, seçmene söyleyeceği yeni sözü ne olacak? Değişim derken sadece yeni lider adaylarından değil, bu isimlerin temsil ettiği yenilikçi bir kanattan da söz ediyor muyuz? Öyleyse, bu kanadın vizyonu ne olacak ve seçmen tabanını genişletmek için izleyeceği yollar ne olacak?
Örneğin Türkiye siyasetinde merkezi ve orta sınıfı yeniden var etmeyi mi vaad edecek? Solun siyasi özgürlükleriyle, sağın girişimciliğini mi buluşturacak? Zorba olmayan, iyi huylu bir milliyetçiliği mi hatırlatacak? Hem devletçi hem rekabetçi olabilecek bir kalkınma modeli mi önerecek?
İmamoğlu’nun dünkü açıklamaları, değişim talebinin içeriğinin seçmen talepleri çerçevesinde netleşmeye başladığı mesajını veriyor ki bu oldukça olumlu bir gelişme. Bu mesajın kısa vadede daha da netleşip, “hikayeleşmesi” önemli.
Veriler gösteriyor ki, Türkiye’de yaygın bir memnuniyetsizlik hali var. 2022 Gallup araştırması Türkiye’nin Afganistan’dan sonra en az olumlu duygu deneyimlenen ülke olduğunu gösteriyor.
Elbette bu durum siyasetin doğrudan sonucu diyemeyiz ama bu olumsuz duygu durumunun partiler ötesi olduğunu söyleyebiliriz.
Pek çok kamuoyu araştırmasından biliyoruz ki, iktidara oy veren seçmen iktidarla ilgili hayal kırıklıkları olmadığından değil, diğer alternatifleri ikna edeci bulamadığı için bu yönde tercih kullandı.
Yine biliyoruz ki, muhalefete oy veren seçmen, bunu muhalefet vaatlerinde kişisel cennetini gördüğü için değil, daha çok “cehenneminin kapılarını kapatmak” için yaptı.
Yani, ülkede ne iktidarın ne de muhalefetin memnun edebildiği geniş bir kitle var. Bu da demektir ki, muhalefetteki değişim hareketi bu kesimin ortak ihtiyacını anlayabilir ve onlara ilham verici yeni bir söz söyleyebilirse, o durumda herhalde muhalefetteki yahut iktidardaki değişim karşıtı grupların bu hareketi engellemesi o kadar da kolay olmaz.
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…
Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides’in Beyaz Saray’da ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşme,…