Yeniden Refah Partisi’nin üç eşli olmasıyla gündeme gelen Konya Milletvekili Ali Yüksel geçtiğimiz günlerde verdiği bir mülakatta çoklu evliliği bir kez daha savunduğu gibi, kadın-erkek eşitliğine karşı görüşlerini ifade etti.
Ali Yüksel Gazete Duvar’da yayınlanan söyleşide şöyle diyordu:
“Kadınla erkek eşit olabilir mi? Birisi artı birisi eksi. Birisi doğurmak ve çocuğu terbiye etmek üzere doğmuş. Öbürü ise doğurttuklarına bakmak beslemek ile görevli. Buradaki eşitlik kavramı adalete uygun değildir. Bizce önemli olan adalettir. Şimdi şöyle düşünün. Şurada basit bir iş yapan kişi var. Bir de tüm işçileri idare eden bir idareci var. Eşitlik namına sen ikisine de aynı maaşı mı verirsin?”
Bu cümleleri okuduktan hemen sonra, Yeniden Refah Partisi’nin bir toplantısına katılmaya karar verdim. Ankara’da bir program yapıyorlardı ve programın ismi “Adalet için Refah’ta buluşuyoruz,” idi.
Adaleti, “kadın erkek eşit değildir” diyerek eşitsizlik temelinde anlatan, erkekleri “idare eden”, kadınları da “idare edilmeye muhtaç basit iş yapanlar” olarak tanımlayan bir milletvekilinin mensubu olduğu parti, henüz bu milletvekilinin sözlerini de reddetmemişken, kendisini adaletin gerçekleşme adresi olarak ilan etmişti.
Toplantıda 100’ün üzerinde dernek/oluşumun temsilcileri vardı.
Ankara’da, havalandırması iyi olmayan bir otelin bodrum katında, Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, farklı konularda mağdur olduğunu dillendiren bu temsilcileri dinledi.
Mağdurların sorunlarının çözümü için ana muhalefet partisi CHP’nin değil, kendilerinin adres olduğunu söyleyerek gerçekleştirilen bu toplantının, Ankara’nın en sıcak günlerinden birinde, bırakın birbirini dinlemeyi, eziyete dönüştüğünü belirtmek gerek.
Fatih Erbakan salona girdiğinde, en büyük alkışı “Süresiz Nafaka Mağdurları Derneği” mensuplarından aldı.
Erbakan’da konuşmasında: “LGBT sapkınlığına, dış güçlerin LGBT projesine karşı toplumsal farkındalık oluşmasında, süresiz nafaka konusunda, yuva yıkan 6284 Sayılı Kanun noktasında, gençlerin, çocukların ne olduğu belli olmayan sıvılarla aşılanmasına karşı pandemi döneminde yapılan çalışmalarda Yeniden Refah Partimizin farkı fark edilmiştir” diyerek, aynı kitleyi bir kez daha coşturdu.
İlginç olan da, “Kadınlar doğurmak ve çocukları terbiye etmek için yaratılmışken, erkekler de beslemek ile görevli” diyen bir milletvekiline sahip partinin, en büyük desteği kendisini “Süresiz Nafaka Mağdurları” olarak tanımlayanlardan görüyor olması idi.
Hem kadınları çalıştırmayacaksınız, senin görevin ev içinde diyeceksiniz, boşandığınız zaman da nafaka ödemeyi mağduriyet olarak tanımlayacaksınız!
“Nafaka mağdurları da burada. Süresiz nafaka olmaz. Feministlerden korkmayın, arkanızdayız Sayın Başkan” diyerek Erbakan’a seslenen kitlenin hemen yanında oturuyordum ki, “ben de feministim” deyiverdim.
Nafaka mağduru olduğunu söyleyen ve sesi en çok çıkan kalabalık bu çıkışım üzerine, ikna etmek istercesine hikayelerini bana doğru anlatmaya başladılar.
Aslında bu toplantıya, özellikle nafaka konusunda hazırlıklı gelmiştim ve Erbakan’a soru sormaya niyetliydim ama böyle bir olanak sağlanmadı. Ben de düşüncelerimi bu grupla paylaşmakla sınırlı kaldım.
Eski eşinin, verdiği nafaka ile (en yükseği 3500 TL) lüks içinde yaşadığını ve çalışmak istemediğini, bu yüzden yeni eşiyle aralarında sorunlar çıktığını söyleyen; amaçları erkeklerle evlenip boşanarak nafaka almak olan bir kadın çetesinin tuzağına düştüğünü aktaran; 34 yıldır nafaka ödeyen kişilere dair bilgi paylaşan; aslında bazıları kriminal olaylar içeren ve adalet sistemimizin son yıllarda hepimizin itiraz ettiği aksaklıklarından kaynaklanan kimi vakalar.
Bireysel ve hukuk sisteminin işleyişinden kaynaklanan bazı mağduriyetlerin abartılarak konunun asıl mağduru olan kadınların ve çocukların görmezden gelindiğini; Medeni Yasa’ya, Ceza Yasası’na ve 6284 sayılı şiddet Yasası’na yönelik saldırıların kabul edilemez olduğunu söyledim.
Medeni Yasa’ya göre, yoksulluk nafakasının yalnızca kadınlara değil, boşanma durumunda yoksulluğa düşecek olan tarafa ödendiğini hatırlattım.
Kadın yoksulluğu ortadan kaldırılmadan; hayatın her alanında eşitlik sağlanmadan; çocuk yaşta evlendirilme, en az 3 çocuk, “annelik kariyerdir” gibi politikalar kadınlara dayatılmışken ve kadın istihdamı yüzde 30’un altına düşmüşken yoksulluk nafakasının kaldırılamayacağını anlattım.
Kadın yoksulluğunun ve yoksulluk nafakasının daha çok kadınlara verilmesinin nedenleri arasında: Erken evlilik nedeniyle okulu terk eden çocukların 94’ünün kız çocukları olması; kadınların yaşlı bakımı yüzünden işini terk edip evine dönmesi; kreşler pahalı olduğu için, kadınların “çocuğuma ben bakmalıyım” diye düşündüğü için işten ayrılması, kadınların işten çıkarmada ilk gözden çıkarılanlar arasında olduğu; işe alımda evli olmak ve çocuk bakımının engel olarak görülmesi; mülklerin çoğunlukla erkekler adına kaydedilmesi, kadın üzerine tapu oranının çok az olması; ücretsiz ev içi emeğin maliyeti çok büyükken, göze görünmemesi; çocuk, engelli ve yaşlı bakımının kadınlara yüklenilmesi olduğunu aktardım.
Tüm bu eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için Yeniden Refah Partisi’nin hangi önerilerde bulunacağını sormak amacıyla bu toplantıya özellikle katıldığımı da belirttim. Ama görünen o ki bu iletişim yolu çok açık değil ve taraflar kutuplaşmış.
Toplantıdaki sayısı yüzü aşkın sivil toplum örgütlerinin tamamı aslında AKP iktidarının yarattığı ekonomik ve sosyal yıkımdan mağdur iken, kadın haklarına dair konuların ön plana çıkarılması ile bir çok toplumsal sorunun üstü örtülmeye çalışılıyor.
Çek Mağdurları, Belediye Şirket İşçileri, EYT Mağdurları, Staj ve Çıraklık Mağdurları, Terörle Mücadele Sırasında Yaralanıp Gazi Sayılmadığı için mağdur olanlar gibi pek çok konuda sorun sahipleri varken, ekonomik zorluklar toplumun bütün kesimlerini zorlarken, AKP Hükümetinin Bakanlarından arka arkaya kadınların ve çocukların haklarını ortadan kaldırmaya yönelik yasal değişiklikleri gündeme aldıklarına dair açıklamalar geliyor.
Halbuki aslında Fatih Erbakan’ın da çözülmesi için katkı sunacaklarını beyan ettiği, o salonda olanların çoğunluğunu ilgilendiren pek çok konu var ve hükümet bunları görmezden geliyor.
Ekonomik açıdan hükümeti zorlayacağı için gündemine almadığı sorunlar dururken, toplumda kutuplaştırmayı artıran konular ve özellikle, ataerkil zihniyetlerinin etkisiyle Medeni Yasa’ya yönelik saldırılar öne çıkarılıyor.
Öte yandan, Laik Hukuk Sistemine ve Medeni Yasa’ya sonuna kadar sahip çıkacak kadınların mücadelesi de büyüyor.
İsrail’de hükümet, Gazze ve Lübnan operasyonları nedeniyle sert eleştiriler yayınlayan merkez-sol eğilimli Haaretz gazetesine ambargo…
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 23 Kasım’daki basın toplantısında Donald Trump’ın 20 Ocak 2025’te başlayacak ikinci…
İçişleri Bakanlığı'nın tartışmalı bir kararla Tunceli ve Ovacık belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum ataması,…
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…