Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 16 Ekim’de İsrail-Filistin barışının sağlanabilmesi için yaptığı garantörlük teklifine geleceğim; önemli buluyorum. Ama önce savaş ortamında yaşanan ve ABD’nin girişimlerinde yaşanan diplomasi skandallarını aktarmak istiyorum; uluslararası ilişkiler sistemindeki eksen kaymalarını gayet iyi anlatıyorlar çünkü.
Son günlerdeki en büyük skandalı ilk olarak Amerikan The Washington Post gazetesi yazdı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken 14 Ekim’de Abu Dabi’de Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Muhammed bin Zeyid ile görüştükten sonra Riyad’a gidecek ve o akşam Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile görüşüp Mısır’a geçecekti. Ancak Batıda MBS kısaltmasıyla anılan Bin Selman’ın acelesi yoktu. O akşam görüşmedi. Önce, Hamas saldırısı ve İsrail’in Gazze harekâtından kısa süre önce İsrail’le yakınlaşma anlaşmasını rafa kaldırdığını duyurdu. Ertesi sabah da resmi bir konuk ağırlar gibi değil, evinde misafir ağırlar gibi yan yana iki kanepede, gayet rahatsız bir oturma pozisyonunda ağırladı Blinken’i; aşağıdaki fotoğraftan anlaşılabilir.
ABD Dışişleri Bakanı, İsrail Başbakanı Binyamin Netahyahu’yu ziyaretinde, Kudüs’te aynı zamanda bir Yahudi olarak bulunduğunu ilan edip Arap ülkelerini İsrail’e destek hizasına sokma turuna çıkarken bunu düşünmeliydi belki.
Bir başka diplomatik skandal da İsrail’in, aynı zamanda bir Yahudi olarak İsrail’e “dayanışma ziyareti” yapmak isteyen Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’ye “Şimdi sırası değil, belki sonra” demesiydi. Ukrayna aslında Gazze Savaşıyla dikkatlerin Rusya’nın Ukrayna savaşından dağılmasından ve Batı’nın Ukrayna’ya söz verdiği para ve silahın İsrail’e gidecek olmasından gayet rahatsız. Ancak Zelenski ilk günden itibaren İsrail’e açık ve ateşli destek vermişti.
İsrail hükümetinin Zelenski’ye “Şimdi ziyaret sırası değil” demesinden sadece saatler sonra ABD Başkanı Joe Biden’ın İsrail’i ziyaret edeceğinin açıklanması ise işin başka boyutu. Kriz nedeniyle Doğu Akdeniz, Kızıldeniz ve Basra Körfezine savaş gemisi yığan, Ürdün, Katar ve Suudi Arabistan’daki Amerikan üslerini alarma geçiren ABD Başkanı, İsrail’e destek ziyaretine, yanında ABD’nin İslam coğrafyasındaki vurucu gücü olan Merkezi Komutanlık (CENTCOM) Komutanı Orgeneral Michael Kurilla ile birlikte gidiyor. Kurilla’yı son olarak Türkiye’nin Suriye’deki PKK bağlantılı hedeflere yaptığı saldırılar ardından Suriye’nin kuzeyine yaptığı destek ziyaretinden biliyoruz.
Biden ziyareti Arap ülkelerini sivil Filistin ölümleri devam ederken İsrail’in arkasında hizalanmaya, İran’a cephe almaya edebilecek mi?
Burada MBS’nin, Blinken’dan İsrail’in sivil hedef ayrımı yapmadan sürdürdüğü Gazze akınlarını durdurmasını istemesine ve Suudi Arabistan petrol üretimini artırmayı şu aşamada düşünmediğini söylemesine dikkat çekmek lazım. Bunun anlamı, İran’ın saldırı ya da abluka durumunda petrol fiyatlarının yükseleceği ve bundan da Rusya’nın (ve elbette petrol ve doğal gaz üreticisi Arap ülkelerinin) kazanacağıydı.
Birileri savaş yangınına körükle giderken birileri de gerilimin bir an önce giderilmesi için çalışıyor. Rusya-Ukrayna savaşı ardından -şu ana dek- Gazze Savaşında da Türkiye’nin bu ikinci grupta yer alması olumlu.
Dışişleri Bakanı Fidan’ın barış için garantörlük önerisi bu çerçeveye oturuyor. Fidan, aslında ABD’nin de İsrail-Filistin sorununda iki devletli modelden yana olduğunu ama bunun için garantörlük sisteminin kurulması gerektiğini söylüyordu.
Türkiye, Filistin devleti adına garantörler arasında bulunmaya hazırdı ama birileri İsrail için de garantörlük vermeliydi. Türk Dışişleri Bakanı ABD başta olmak üzere Batı ülkelerinin de İsrail için garantör olmasını ima ediyordu; ABD şu anda çok ayrı telden çalıyor olsa da.
Aynı çerçevede Fidan’ın 14 Ekim’de Kahire’de Mısırlı mevkidaşı Semih Şükri ve Alman mevkidaşı Annalena Baerbock ile yaptığı görüşmeler önemliydi. Şükri, Türkiye’yle benzer tutumda olduklarını söyledi. Fidan’ın garantörlük önerisini Şüki ile konuşmuş olduğu düşünülmeli. Fidan’ın bu konuyu 18 Ekim’de Suudi Arabistan’da yapılacak İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında da gündeme getirmesi muhtemel.
Baerbock ise 15 Ekim’de Alman ARD televizyonuna Türkiye ve Katar’ın “Hamas ile konuşma kanalları bulunduğuna” işaretle Gazze’deki Alman rehinelerin kurtarılması için arabuluculuk istediğini söyledi. Fidan dönüşünde Katar’da bulunduğu bildirilen Hamas lideri İsmail Haniye ile bir telefon görüşmesi yaptı. Sonucunu henüz bilmiyoruz. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın da Gazze diplomasisine devam ediyor.
Garantörlük önerisinin karşılık bulup bulmayacağı henüz belli değil, ama en azından yangına körükle gitmek yerine yangını söndürmeyi amaçlıyor.
ABD’nin seçeceği 47’inci Başkan, Türkiye’nin 12 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çalışacağı 5’inci Başkan olacak. AK Parti…
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…