Gazeteci Tolga Şardan 6 Kasım akşam saatlerinde tahliye edildi. Onu 31 Ekim’de T24 yazdığı “MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu “yargı raporu”nda neler var?” yazısından dolayı “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçundan tutuklayan, yetinmeyip Ankara Sincan cezaevinden İstanbul Silivri cezaevine nakleden İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği verdi tahliye kararını. Kararın gerekçesi “suçun niteliği ve tüm delillerin toplanmış olması”.
Tahliye olurken “Yazdıklarımın arkasındayım” diye hapisten başı yukarıda çıkan Tolga dün akşam Ankara’ya döndü, ailesi ve arkadaşlarınca karşılandı, evinden önce de T24 bürosuna gitti. Elbette yazmaya devam edecekti. Hatta, resmi adıyla Dezenformasyon Yasası, gazetecilerin gözünde Sansür Yasasının iptali için açılan davanın görüşüleceği 8 Kasım günü saat 10.00’da bizimle birlikte. Ne de olsa Tolga da sansür yasası olarak tanımladığımız Türk Ceza Kanunun 217/a maddesi gerekçe gösterilerek tutuklanmıştı.
Hukukçu Mehmet Gün, “tutuklandığında da tahliye edildiğinde de şartlar aynıydı” diye çelişkiye dikkat çekiyor; “tek ve tüm delil Tolga Şardan’ın yazısıydı.”
Peki o zaman Tolga Şardan neden gözaltına alındı, neden tutuklandı, neden İstanbul’a götürüldü, tahliye edilirken neden üzerine adli kontrol ve yurt dışına çıkış yasağı kondu?
Evet, işin içinde zaten öteden beri var olan gazetecilere göz dağı verme, netameli konulardan uzak tutmaya dayalı baskıcı anlayış var. Ama bence bu örnekte Tolga Şardan’dan haber kaynağını öğrenme amacı da vardı. Belki de işin daha uzayıp daha İstanbul Anadolu Adliyesi Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’ın Hakimler ve Savcılar Kurulu’na yazdığı dilekçedeki “yargıda rüşvet çarkının” kritik isimlere uzanmaması için işin peşini bırakmak istediler. Tolga’nın savcılık ifadesinde, kötü niyetli olmadığına kanıt olarak, henüz teyit edemediği için İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Şaban Yılmaz hakkındaki iddiaları yazmadığını söylemesi önemlidir. Bu konu Uçar’ın iddiaları türünden bir soruşturmanın da Adalet Bakanlığı bünyesinde açılmasıyla açıklık kazanabilir.
Ancak mahkemenin, tutuklama sayesinde milyonlarca kişinin haberdar olduğu yazısının kaynağını Tolga’dan öğrenemedikleri anlaşılıyor.
Ne Tolga haber kaynağını satmış ne de arkadaşları Tolga’yı satmıştı.
İstanbul Mahkemesinin Tolga Şardan’ı Ankara’da, yazısından bir gün sonra “delilleri yok edebilir” gerekçesiyle tutukladığı gün haklarında kara para aklamaktan sahte faturayla vergi kaçırma, dolandırıcılık ve bahis hilesi dahil pek çok konudan 33 gündür soruşturma başlamış olan “sosyal medya fenomeni” Dilan Polat ve eşi Engin Polat ile aile çevresinde kurdukları suç örgütlenmesine.
Şardan gözaltına alındığında, tutuklandığında kendisine ve mesleğine saygısı olan bütün gazeteciler ve meslek örgütleri dik ve yanında durdu. Ankara Barosu’nun İstanbul Barosu destek verdi. Muhalif siyasi partiler destek verdi.
Ancak “sosyal medya fenomeni” görüntüsü altındaki şaibeli olduğu anlaşılan ticari faaliyetle kısa sürede “kolay para” kazanıp “köşeyi dönen” Dilan ve Engin Polat etrafındaki parıltı daha ilk günden üçüncü sınıf televizyon dizilerinde olduğu gibi dökülmeye başladı. Kurdukları şirketlerin yönetimini de verdikleri Ahmet Gün hemen itirafçı olup sahte faturaları ifşa etti. Aradan geçen 33 günde siyaset, yargı, güvenlik, medya ve iş dünyasından kendileriyle para ilişkisine giren isimlerin ne kadarına ait delillerin yok edildiğini belki hiç öğrenemeyeceğiz. Ama gelinen aşamada, tam da Şardan salıverildiği gün Dilan ve Engin Polat birbirlerini suçlamaya başlamış, avukatları da bu kadar şaibeyi savunamayacağını söyleyerek davadan çekilmişti.
Dilan Polat ve etrafındakiler kara para aklamaktan bahis hilesine dek değişen suç zanlarıyla 5 Kasım’da tutuklanmalarının sabahında, 6 Kasım’da İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya sabah 08:15 bültenini yasa dışı bahis, kumar, tombala, oyun makineleri tütünden dolandırıcılık suçlarına dair “Mengene” operasyonuna ayırmıştı.
Yasadışı bahis ve kumar oynatan işyerlerinin kapatılıp yüzlerce kişinin gözaltına alındığı, 77 ili kapsadığı bildirilen bu operasyonun Dilan Polat vakasının ortaya çıkışıyla birkaç gün içinde düzenlendiğini var saymak saflık olur. Ama o gün duyurulmasını tamamen tesadüf saymak da biraz saflık olur.
08:15 bülteni dedim, çünkü Yerlikaya bir süredir hemen hemen her gün, hemen hemen aynı zamanda İçişleri Bakanlığının suçla mücadelesini paylaşan bir sosyal medya mesajı yayınlıyor. Örneğin bu sabah, 7 Kasım 08:15 bülteninin konusu da 66 ilde yürütülen silah kaçakçıları ve ruhsatsız silah operasyonları üzerindeydi. Bu yönüyle de uzun yıllardır CHP ve İYİ Parti dahil ana akım muhalefet partilerinin takdirini toplayan tek AK Partili bakan oldu. Tabii Yerlikaya’nın 08:15 bültenlerinin AK Parti ve MHP içinde herkesi memnun ettiğini söylemek mümkün değil, ama belli ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın desteği şimdilik arkasında.
Tolga Şardan, Yerlikaya’dan önce de İçişleri’nde, Yargı’da ne olup bittiğine dair en güvenilir bilgileri veren gazetecilerin başında geliyordu. Yerlikaya’nın gelişiyle İçişleri hakkında söylediklerinin birer birer doğru çıktığı görüldü. Belli ki yargıda bazı gelişmeler daha yani başlıyor. Basın özgürce yazabildiği sürece demokratik toplum daha temiz işleyişe kavuşur.
İçişleri Bakanlığı'nın tartışmalı bir kararla Tunceli ve Ovacık belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum ataması,…
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…