Almanya Şansölyesi Olaf Scholz 29 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı yeniden seçilmesi nedeniyle açtığı tebrik telefonunda aynı zamanda davet de ederken aklında “zor ortak” olarak gördüğü Türkiye’yi beş yıl daha yönetecek liderle arayı daha da bozmamak, hatta belki geliştirmek vardı. Doğrusu Türkiye’deki hava da buydu. Almanya ve Avrupa Birliği ile ilişkileri geliştirmek için yeni bir can suyuna ihtiyaç vardı. Türk ve Alman iş dünyası da harekete geçti. Ancak bu amaç 17 Kasım’da Berlin’de Erdoğan ev sahibi Scholz’u kendi medya ve kamuoyu önünde, İsrail’e Holokost borcu ödediği gibi ağır ifadelerle bombardımana tuttuğunda yerle bir oldu.
Aslında hem Türk hem Alman diplomatların kaçınmak istediği tam da dünkü gibi bir tabloydu. Erdoğan, Holoksot söylemini daha önce de kullanarak isim vermese de Scholz’u hedef almış, Alman Şansölyesi Türk Cumhurbaşkanının İsrail’i faşist, Hamas’ı direnişçi gören sözlerine “saçmalık” demiş, Erdoğan bunun üzerine İsrail’e terörist, Hamas’a kurtuluş savaşçısı diyerek el yükseltmiş, krizin eşiğine gelinmişti.
Erdoğan’ın Almanya gezisinin asıl amacını son hafta Türkiye-Almanya, Türkiye AB ilişkilerinden değiştirip Gazze Krizinde birlikte arabulucu olmak üzere Scholz’u ikna etmeye çevirdiği söylenebilir. Scholz’tan önce görüştüğü Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’e bunu teklif ettiğini Scholz’la basın toplantısında da söyledi.
Erdoğan adeta Hamas’ın vekaletini elinde sayarak haftaya İsrail’e gidecek Steinmeier’e “Siz İsrail’i ateşkese ikna edin, ben de Hamas’ı” diyordu. Scholz’la basın toplantısında ısrarla Rusya’nın Ukrayna’ya savaşında Türkiye’nin rolüne ve tahıl anlaşmasına -Zimbabve’deki değirmen sorunu ayrıntısına dek- vurgu yapması bunu gösteriyordu. (Scholz, Rusya’nın çekilmesine rağmen tahıl sevkiyatı için başka yollar bulunduğunu söyleyip üzerinde fazla durmadı. Erdoğan, öngördüğü İsrail-Hamas diyalogunda Almanya’nın ortaklığı talebini Scholz’u kendi evinde İsrail’in Filistinli çocukları öldürmesine ortak olmakla suçlayıp pişman ederek almayı amaçladıysa bu iddialı diplomatik taktiğin tutmadığı görüldü. Aslında basın toplantısının Türk ve Alman heyetlerinin görüşmesi sonrasında değil de öncesinde düzenlenmesi bile aslında ortada konuşacak bir şey kalmadığını gösteriyordu.
Erdoğan’ın Scholz’u pişman ettiği söylenebilir ama belki bu daveti yapmış olduğuna.
Aslında Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e saldırmasaydı bütün bunlar yaşanmayacaktı.
Erdoğan bu ziyaretten belki Türk vatandaşlarına AB’nin Schengen vize sisteminde belli kolaylıklar vaadiyle, kesinlikle yeni Alman yatırımları müjdesiyle, Türkiye’nin lehine olacak yeni bir göçmen anlaşmasıyla, belki Ukrayna’nın yeniden inşası konusunda ortaklık ihtimalleriyle dönmüş olabilirdi. Hatta geziye bir gün kala Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in duyurduğu, 40 Eurofighter Typhoon savaş uçağı alımı niyetinin Almanya’nın da onay vermesiyle mümkün hale geldiğini de duyurabilirdi. Dünkü basın toplantısında ise soran gazeteciyi “tehdit mi ediyorsun” diye azarlayarak Almanya satmazsa başkasından alırız dedi.
Buna karşı Erdoğan Türkiye’ye döndüğünde Sabah, Yeni Şafak, Türkiye gibi gazetelerin Scholz’u yüzüne karşı Holokost deme duruşunu gösterdiği manşetleriyle karşılandı. (Hürriyet yine de temkinli davranmış, Erdoğan’ın İsrail-Hamas diyalogunu Almanya’yla birlikte yapma teklifini manşete çekmişti.)
Erdoğan’ın Almanya seferiyle Türkiye’deki Batı ve İsrail karşıtı kesimleri kendi etrafında daha da kenetleme kazancıyla döndüğü söylenebilir. Arap ülkelerindeki muhalif kesimlerin takdirini de kazanç olarak gördüğü; bunun yanında Batı ülkelerindeki Filistin destekçilerinin sempatisini amaçladığı da söylenebilir. Buraya bir şerh koymalıyız: Türk halkının Filistin halkına sempatisi Hamas’a desteği olarak görülemez; bu ciddi bir yanılsama olur.
Öte yandan Erdoğan’ın dün Scholz’u kendi evinde İsrail’e desteğinden dolayı pişman ederek Hamas yönetimini memnun ettiğini söylemek zor. Hamas İsrail’le konuşabilecek muhataplar arıyor şu anda. Mısır ve Katar daha uygun görünüyor.
Peki Almanya’yı (ve genel olarak Batı’yı) ikna edebildi mi?
Onu Scholz’un Erdoğan’ın ardından “X” hesabından hem Almanca hem Türkçe yayınladığı mesajından okuyalım:
“Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ben Ortadoğu sorunu konusunda oldukça farklı bakış açılarına sahibiz. Tam da bu nedenle doğrudan görüşmek çok önemlidir. Ancak net olarak ifade edeyim: İsrail’in var olma hakkı Almanya için mutlaktır. Ülkemizde antisemitizme yer yoktur.”
Siyaset sonuç alma sanatı. Erdoğan çeyrek asırlık siyaset serüveninde kazandığı seçimlerde sonuç alma ustalığını gösterdi. Bakalım Almanya’ya İsrail-Hamas seferinden ne sonuç alacak, Türkiye hangi kazançla çıkacak?
ABD’nin seçeceği 47’inci Başkan, Türkiye’nin 12 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çalışacağı 5’inci Başkan olacak. AK Parti…
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım sabahı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü, Batman Belediye başkanı Gülistan…
Karl Marx’ın meşhur sözüdür: tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır. CHP’li İstanbul Büyükşehir…
ABD’nin Orta Doğu’dan da sorumlu Merkezi Komutanlığı (CENTCOM) 1 Kasım’da gönderileceği duyurulan ilk B-52 stratejik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek için düzenlenen mitingdeki…
Avrupa Komisyonu'nun üyeliğe aday ülkelerin son bir yıl içindeki gelişmelerini değerlendiren yıllık raporu, 30 Ekim…