CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 26 Aralık’ta, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda, kendisine, “bana masal anlatma” diyen Devlet Bahçeli’ye inat, bir masal anlattı.
Masal o ki:
Ülkenin birinde zalim ve zengin bir kral yaşarmış. Bu kralın kendisi zenginken, halkı çok fakirmiş. Kralın çocukları işler kurar, zengin olur, gemiler alır, filolar kurar, ticaret yapar, bir eli yağda bir eli balda yaşarmış. Ama halkın çocukları hem fakirmiş, hem de işsiz. Bu çocuklar fakir ve işsiz olunca kralın ordusu için asker olurmuş. O fakir çocuklar, ülkesi için savaşırken, kral sarayında otururmuş. O çocuklar bir gün şehit düşünce, kral hemen o çocukların fakir evlerine kocaman bayrak astırır, cenazeye gider, bir eliyle tabutu tutarken, bir eline mikrofonu alır nutuklar atarmış. Şehidin ailesine bir ev, varsa kardeşine iş verilir, sonra kral sarayına döner, fakir çocuklar orduya gidermiş. Zenginlerin ve kralın çocukları para kazanmaya, fakirlerin çocukları da ölmeye devam edermiş. Zenginlerin çocukları bedelli askerlik yapar, gariban çocukları bedel öder, şehit düşermiş. Bu hikaye devamlı tekrarlanırmış. Günün birinde, o ülkenin evlatları “halk fakir, kral zengin, artık yeter” demişler.
“Bu ülke herkes için zenginleşene kadar, hep birlikte çalışacağız, fakir fukaranın şehit olduğu bu düzene dur diyeceğiz. Artık yeter!.”
Özgür Özel’in, bir taraf zenginleşirken, diğer yanda gittikçe fakirleşen bir toplumu anlatan “masalı”, masal olmaktan çıkıp, kimi toplumlarda hikayeye dönüşebiliyor. Ve bu tür hikayeler, bir toplumdaki kutuplaşmanın en önemli nedeni olabiliyor.
Örneğin, Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) tarafından yayımlanan “Toplumsal Kutuplaşmanın Sebepleri ve Boyutu Araştırması Raporu” ülkemiz için bazı verileri önümüze koydu.
SODEV’in raporu “Huzur içinde yaşamak için”
Bu verilerden biri huzur içinde yaşamak için ülkemizde yapılması gereken ilk şeyin “Ekonominin düzeltilmesi” olduğuydu. Tam da masalda olduğu gibi, ekonomi düzeldiği, zenginlik belli kesimlere değil de ülke sathına yayıldığı zaman ülkemize huzurun geleceğine duyulan inanç oldukça yüksek (yüzde 32.4). Adaletin işletilmesi, mültecilerin geri gönderilmesi ve AK Parti iktidarının değişmesi ekonomik beklentileri takip ediyor.
Toplumsal kutuplaşmanın nedenleri
SODEV’in araştırmasının bir diğer verisi, toplumsal kutuplaşmanın nedenlerine ışık tutuyor. Terörle mücadele sürecinde şehitlerimize üzülürken dahi bir kutuplaşmanın yaratılmaya çalışıldığı gözönüne alınırsa, toplumun ne düşündüğü elbette çok önemli.
Araştırmaya katılanların yüzde 19,6’sı, toplumdaki kutuplaşmanın en büyük nedeni olarak siyasilerin söylem ve davranışlarını işaret ediyor.
Bu yanıtı yüzde 14,8’lik oran ile“Eğitimsizlik ve Cehalet” ve yüzde 6,8’lik oranla “AK Parti” cevapları takip ediyor.
Siyasi partilerin kutuplaşmaya etkisi
Katılımcılara, partilerin kutuplaşmaya etkisi sorulduğunda ortaya çıkan tabloda, her partiye belli oranlarda sorumluluk yüklendiğini görüyoruz. Başı, HDP/YSP ile birlikte, Cumhur İttifakı partileri olan AK Parti ve MHP çekiyor. CHP ve İYİ Parti onları izliyor. İktidarda olan, ülkeyi bütün vatandaşlar açısından eşit yönetmesi beklenen AK Parti’nin kutuplaşmayı artırdığını düşünenlerin oranı yüzde 60,4.
İlginç olan sonuçlardan biri de AK Parti’nin kutuplaşmaya etkisi sorulduğunda oy tercihi dağılımına göre verilen cevaplar.
AK Parti seçmenlerinin, eleştiri kültürüne uzak mesafede olmalarına rağmen, yüzde 25.7’si kendi partilerinin kutuplaşmaya etkisi olduğunu düşünüyor.
Aşağıdaki tabloda, çarpıcı bir veri daha göze çarpıyor: AK Parti’nin ittifak ortağı MHP’nin seçmenlerinin yüzde 52,6’sı, AK Parti’nin kutuplaştırmayı artırdığına inanıyor.
CHP’nin kutuplaşmaya etkisi sorulduğunda da doğal olarak, AK Parti ve MHP seçmenleri, yüksek yüzdelerle CHP’yi sorumlu tutuyor.
Sonuç olarak, siyasilerin söylem ve davranışları ülkemizdeki kutuplaşmanın en önemli nedeni olarak görülüyor. Sorun çözmesi gereken siyaset kurumunun, sorun ürettiği düşünülüyor.
Kutuplaşmanın gidişatı ne olacak?
Önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin kutuplaşmaya yönelik gidişatının ne yönde olacağı sorulduğunda, sadece yüzde 14.5 oranında “Kutuplaşma azalacaktır” cevabı alınmış. Bu oran daha da umutsuz olan kadınlar için yüzde 13.6’da kalmış. Görülüyor ki, genci, yaşlısı, sosyo ekonomik statü gözetmeksizin katılımcıların ezici çoğunluğu kutuplaşmanın ya aynı kalacağını ya da artacağını düşünmektedir.
Kutuplaşmamak için ötekileştirmemek gerekiyor
Toplumsal kutuplaşmanın önüne geçebilmenin bir koşulu da ayrımcılığa, ötekileştirmeye maruz kalmamak olsa gerek. Oysa ki “hayatınızın herhangi bir döneminde ayrımcılığa uğradığınızı hissettiniz mi?” sorusuna verilen cevaplar toplumun yaklaşık yüzde 58’inin bir nedenle ayrımcılığı hissettiğini gösteriyor. Bu kimi zaman siyasi görüşü, kimi zaman yaşam tarzı, cinsiyeti, etnik kimliği veya mezhebi olabiliyor.
Bu konuya kadın-erkek açısından bakıldığında ise, kadınların, cinsiyeti ve giyim tarzı sebebiyle erkeklere oranla açık ara daha yüksek bir oranda ayrımcılığa uğradığını görüyoruz. Kadınların yüzde 18,1’i cinsiyeti nedeniyle ayrımcılığa uğradığını belirtirken, erkeklerde bu oran sadece yüzde 3,9.
Tam da yerel seçimlere gidilen süreçte, kadınların cinsiyeti nedeniyle ayrımcılığa uğradığı alanlardan biri olan siyaset kurumu kutuplaşmanın en önemli nedenlerinden biri olarak görülürken, değişim için daha çok kadının siyasette sorumluluk alması gerekiyor.
Artan yoksulluğun, kutuplaşmanın, huzursuzluğun önüne geçebilmek için, barışa inanan, müzakere edebilen, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı, ayrıştırmayan, ötekileştirmeyen siyasetçilere her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Yeni yıl artık huzur getirsin dileklerimle….
SODEV’in raporunun tamamına bu linkten ulaşabilirsiniz